Peygamberimizin yönetici belirleme esasları

Allah Teâlâ’nın işleri ehil insanlara tevdi etmesiyle bağlantılı Kur’an’da onlarca ayet vardır. Konuyu zihinlere yerleştirmek açısından şu örnekleri hatırlatmakta yarar görüyoruz: Allah Teâlâ, insanı bilgiyle donatıp emaneti taşımaya hazır hale getirince ona hilafet görevi vermiştir.1

Hazreti İbrahim aleyhis selam’ı önce çeşitli konularda denemiş sonra önderlik makamına getirmiştir.2 Talut’un ordu komutanlığına İsrailoğulları itiraz ettiklerinde, Yüce Allah ilim ve fiziki açıdan üstün olan bu kişinin emanete herkesten daha layık olduğunu bildirmiştir.3

Kabe’nin anahtarı

Fetih yılında Kâbe’nin anahtarlarını Osman bin Talha’dan almak isteyen Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem’in akrabalarına ise Yüce Allah şu buyruğu ile müdahalede bulunmuştur: “Allah, emanetleri kesinlikle ehil/layık insanlara vermenizi emretmektedir…”4 Bu ayetin nüzulü ile beraber Kâbe’nin anahtarları yeniden Osman bin Talha’ya iade edilmiştir. Bugün bile onun torunlarının elinde bu görev ifa edilmektedir.

Emanetle ilgili ayetlerin her ne kadar nüzul ortamı ve arka planları olsa da, ayetlerden tekil ve tikel hükümler çıkarmak mümkündür. Önemli olan adaletin hâkim olması ve zulmün ortadan kalkmasıdır. İşler ehliyetli ve liyakatli kimselere verilmeyecek olursa zulüm hâkim olur.

Kıyameti bekleyin

Zulme karşı en büyük mücadeleyi veren Peygamber Efendimiz, emanetin ve adaletin tesisi bağlamında ümmetine şu evrensel duyuruyu yapmıştır: “Emanetler zayi oldu mu artık kıyameti bekleyin.” Sahabiler; “Emanet nasıl zayi olur” diye sorduklarında Resulullah sallellahü aleyhi ve sellem şu karşılığı vermiştir: “İş (yönetim, sorumluluk, idare, siyaset, önderlik makamı, imamet, liderlik) ehil olmayan/liyakatsiz kimselere verildiğinde emanet zayi olmuştur ve kıyameti bekleyiniz.”5

Buradaki kıyamet, büyük kıyametin habercisi anlamında kullanıldığı gibi, işlerin alt üst olması, düzenin bozulması ve fitnenin yaygınlaşması anlamlarında da kullanılmış olabilir. Çünkü Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem, “Alçak/müptezel kimseler iş başına geçmedikçe kıyamet kopmaz”6 buyurmuş ve yönetimde fesada neden olabilirler endişesiyle emaneti taşımaya layık olmadıklarından dolayı “Çocukların yönetime hâkim olmasından Allah’a sığınınız.”7 duasını mü’minlere öğretmiştir.

Allah Resulü, emaneti ehline vermeye göstermiş olduğu özen nedeniyle mü’minler Medine’ye hicret ettikten sonra onlarla yaptığı sözleşmelerde “İşi/görevi ehline vermek hususunda” söz almıştır.8

Bu söz nedeniyle Müslümanlar siyasetin ilk yıllarında muvaffak olmuşlardır. Dürt halife içerisinde siyasal başarısı zirveye çıkan Hazreti Ömer’in başarısının nedenlerinden birisi de kim olursa olsun layık olmayan hiç kimseye görev vermemesidir.

Kur’an’ı bilmek bir ölçüdür

Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem, Kur’an’ın hayatın her alanında uygulanmasını her fırsatta vurgulamıştır. “Başınıza bir köle de geçse, Allah’ın kitabını uyguladıkça dinleyin ve itaat edin.”9 buyurmuştur.

Kur’an’ı bilmeyi ve uygulamayı onun gönderiliş gayesi olarak kabul etmiş ve bu hakikati sık sık tebliğ etmiştir. Kendisi de Medine’de bir İslam devleti kurup atamalar yapmaya başladığında, Kur’an bilmeyi, iyi anlamayı, içerisindeki ayetlerden hükümler çıkarabilmeyi görevlendirmelerde en önemli ehliyet sebebi saymıştır.

Konumuzla alakalı şu örnek, İslam siyaset ilminde çok önemlidir. Tüm zaman ve mekânlara mesajlar vermektedir. “Tebuk seferinde Malik bin Neccar oğullarının sancağı Umare bin Hazm radıyellahu anh’a verilmişti. Peygamber sallellahü aleyhi ve sellem, onun yanına varmış ve sancağı ondan alıp Zeyd bin Sabit’e vermiştir. Umare radıyellahu anh; ‘Ya Rasulallah! Bir hata mı yaptım ki benden sancağı aldınız’ deyince, Peygamber Efendimiz şu mukabelede bulunmuştur: ‘Hayır, hiçbir hata yapmadın. Fakat Kur’an, hep öne geçirir (çok bileni liderlik konumuna yükseltir). Zeyd de senden daha çok Kur’an biliyor.”10

Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem; “Kur’an-ı Kerim’i en iyi bilenleri bir kenara bırakıp da Kur’an bilmeyenlere görev vermeyi Allah’a, Resulü’ne ve bütün mü’minlere yapılmış bir ihanet”11 saymıştır.

Peygamberimizin bizzat kendisi Kur’an bilgisini öne çıkardığı için bireysel karizma, yaş, kabile asaleti vb. unsurlar onun için bağlayıcı olmamıştır. Konuyla ilgili şu uygulama bunun kanıtıdır. Osman bin Ebi’l-As anlatıyor: “Kabilemizle beraber Peygamberimize gelmiştik. Bizleri Kur’an bilgimizle imtihan etti. Ben Bakara Suresi’ni de bilerek kabilemdeki kimselerden öne geçtim. Bunun üzerine Resulullah; “Sen onların emirisin” buyurdu. İmamet atamalarında da aynı usulü takip eden Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem, en çok Kur’an bilenleri bu göreve vazifelendirmiştir.”12

Dalaletten korur

Çünkü Kur’an bilgisi hem insanı dalaletten korur hem de siyasi konularda yeterlilik kazandırır. Allah Resulü bu ölçüye göre, Habeşistan’a giden heyete Cafer bin Ebi Talib’i reis seçmiştir. Nitekim o da Hazreti İsa ile ilgili konuları Necaşi ile tartışırken Kur’an bilgisinde ne kadar derin ve yetkin bir insan olduğunu göstermiştir. 13

Hazreti Muhammed sallellahü aleyhi ve sellem; “Ümmetimin helal ve haram konularını en iyi bileni Muaz bin Cebel’dir”14 buyurmuştur.

Peygamber dönemi Kur’an muallimlerinden olan15 Muaz bin Cebel, Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem tarafından çok önemli görevlere getirilmiştir.16Bu önemli görevlerden birisi de Yemen valiliğidir. Kur’an muallimi olarak yanına Ebu Musa el-Eş’ari’yi de katmıştır. Çünkü Ebu Musa’nın Kur’an ilimlerindeki üstünlüğü malumdur.

Peygaberimizin Yemen’e vali olarak tayin ettiği Hazreti Muaz’a, “Sana bir mesele gelirse nasıl çözeceksin?” deyince Muaz; “Allah’ın kitabına göre çözerim” cevabını vermiştir. Resulullah’ın; “Onda bulamazsan?” sorusuna; “Allah’ın Resulü’nün sünnetine göre çözerim” demiştir. “Onda da çözümünü bulamazsan” buyurunca Muaz; “Kendi içtihadımla hallederim” demiş ve bu cevaptan Resulullah çok memnun olmuştur.17

Zira bu cevapta Müslümanların sorunlarını muallakta bırakmamak vardır. Bu cevapta hayatın her alanında İslâm’dan çözümler üreterek insanları boşlukta bırakmamak ve dini hayatın öznesi yapmak vardır.

Dr. Mehmet Sürmeli/ İrfanDunyamiz.com

DİPNOTLAR
1 Bkz: Bakara2/30
2 Bkz: Bakara2/124
3 Bkz: Bakara2/247
4 Nisa 4/58
5 Buhari, 3, ilim, 3, Had.no:59,c.1,s.21
6 Heysemi, Zevaid, c.vıı,s.220
7 Ahmed, Müsned(tah: Muhammed Şakir,Had.no:8302)c.xvı,s.139
8 Nesai,Bey’at,39, Had.no:1,c.vıı,s.138
9 Ahmed, Müsned, c.VI, s.402; İbni Mace, Cihad, 39, h.no: 2860, c.II, s.955.
10 Hakim, Müstedrek, Marifetu’s-Sahabe, h.no: 5778, c.II, s. 476.
11 Heysemi, Zevaid, c.V, s.211.
12 Bak: Abdurrezzak, Musannef, Salat, h.no: 3810, c.II, s.390; Ahmed,Müsned, c.IV, s.114; Müslim, 5, Mesacid, 53, h.no: 672, c.I, s.674; Heysemi, Zevaid, c.II, s.63; İbni Mace, İkame-i Salat, h.no: 980, c.I, s.613.
13 İbni Kesir, el-Bidaye, Kahire, 1932, c.III, s.70.
14 İbni Sa’d, Tabakat, c.IV, s.164.
15 İbni Ebi Şeybe, Musannef, c.VII, s.173.
16 Bak: Kettani, el-Teratibu’l-İdariyye, c.I, s.125.
17 İbni Ebi Şeybe, Musannef, c.VII, s.13; Ebu Davud, 18, Akdiye, 11, h.no:3592; c.IV, s.18; Tirmizi, 13, Ahkam, 3, h.no: 1327; c.III, s.616; Ahmed, Müsned, c.V, s.236, 242.

İstikamet Yazıları ↗

İslam’ın şuur boyutuna vurgu yapan yazıları okumak için tıklayın.

Kaynak Metinler ↗

İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.