Güzel, örnek bir Müslümandı Ömer Döngeloğlu Hoca

Ömer Döngeloğlu Hoca vefat etti. Koronavirüs’ten tedavi görüyordu. Zorlu geçiyordu tedavisi. Sonunda Hakka yürüdü Hocamız. Hem Ramazan’da hem de tabiî âfetten vefat ettiği için inşallah şehitler arasında yazılmıştır adı.

Vefat haberini öğrenince yüreğim titredi, çok üzüldüm, uzunca bir süre hüzün kapladı her yerimi… Uzunca bir süre kendime gelemedim.

RAHMET ELÇİSİNİ HEM ANLATIYOR HEM DE YAŞIYORDU…

Yakından tanışmıyorduk. Ama çok yakın dostmuşuz gibi derin bir muhabbetimiz vardı birbirimize.

Ömer Hoca’yla hep Kanal 7/ Ülke TV koridorlarında karşılaşıyorduk, nedense…

Başka yerlerde, türlü toplantılarda filan da karşılaşıyorduk zaman zaman.

Her karşılaşmamızda, istisnasız her defasında; “Zihin haritalarımızı, koordinatlarımızı sizden alıyoruz, size borçluyuz. Size çok seviyoruz Allah için. Ayrıca gençlere ulaşan, gençlerle uğraşan, gençlerin elinden tutan, önünü açan kaç adam kaldı şu çorak ülkede! Siz, sadece zihin haritalarımızı değil, geleceğimizi de hazırlıyorsunuz. O yüzden dua ediyoruz size” derdi.

Her karşılaşmamızda bu iki şeyi sürekli vurgular ve ardından çok güzel dualar ederdi, çok güzel dualar. Allah razı olsun ondan.

Asıl biz ona dua ederiz, Rabbimden rahmetini esirgememesini niyaz ederiz.

Bizim pek yapamadığımız bir şeyi yapıyordu Ömer Hoca: Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’i, sahabe-i güzîni o kadar güzel, o kadar sarsıcı, o kadar canlı anlatıyordu ki, sözleri, insanı yüreğinden yakalıyor, yıkıyor, yakıyor, arındırıp kendine getiriyordu. Rahmet elçisini, ashabını anlatmıyordu, yaşıyordu… İliklerine kadar hem de!

“Biz anlatıyoruz ama siz yaşıyor ve yaşatıyorsunuz. Asıl sizden Allah razı olsun”, derdim ben de her defasında.

PARANIN PULUN DEĞİL, DAVASININ PEŞİNDE KOŞTURDU!

Başka bir özelliğini de sizlerle paylaşmak isterim. Rahmet olur, Rabbimizin rahmetiyle muamele etmesini sağlayacak güzel dualarla anmanıza vesile olur ümidiyle bu özelliğini özellikle paylaşmak istiyorum sizlerle.

Hayatımıza televizyon girdi, mahremiyet çekildi; haya, edep, kalpleri sarıp sarmalayan, birbirine bağlayan o hasbî muhabbet çekip gitti, hayatımızdan, çekildi.

Televizyonla birlikte, zamanla, tele-teologlar türedi, bildiğiniz üzere… Dini çarpıtan, yamultan, köşeyi dönen tuhaf tele-teolog-star’lar! Pop-starlardan farkı yoktu bunların: Dini anlatmak yerine, kendilerini pazarlıyorlar, uçuk fiyatlarla televizyon programları, konferanslar yapıyorlardı…

İslâm çok yara aldı bundan. Bildiğimizden de çok hem de.

Elbette ki, istisnaları, Allah rızası için nefes alıp veren hocalarımızı tenzih ediyorum.

İşte bu istisnâî hocalarımızdan biriydi Ömer Döngeloğlu Hoca.

Para peşinde değil, dava peşinde koşturdu, durdu hep…

Derdi vardı, iddiası vardı, rüyaları vardı… O derdinin izini sürdü, iddialarının hayata geçmesi, rüyalarının gerçeğe dönüşmesi için nefes alıp verdi sadece.

Gönülleri fethetti. Gönüllerde taht kurdu.

Çok da mütevazı idi. Tevazuu yapmacık değildi. Sarsıyordu insanı. Sarıp sarmalıyor, kendine getiriyor, dünyasını genişletiyor, insanın kalbini neşveyle, Müslüman olma coşkusu ve sevinciyle dolduruyordu.

Çok güzel bir Müslümandı.

Vefakâr, cefakâr, fedakâr bir insandı.

Yüreği yangın yeriydi.

Güzel hizmetler yaptı, dahası gönüller yaptı gitti bu dünyadan.

Allah celle celaluh rahmet eylesin. Ailesine sabır versin, metanet versin. Rabbim mekânını cennet, makamını âlî eylesin. Âmin. Vesselâm.

Yusuf Kaplan/ Yeni Şafak

Şunlara Gözat

Kur’an’da insanın eşeğe benzetildiği üç durum

Bakalım size de ilginç gelecek mi… Kur’an’da bazı insanların durum ve tavırları üç noktada “eşek” …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.