Nefsimiz bizi hiçbir yerde terk etmiyor, nereye gitsek takip ediyor. Hacda da olsak mübarek mekanlarda da olsak terk etmiyor. Hoca da olsak sade bir vatandaş da olsak aynı. Bir defasında Uhud’a giderken kafilenin başındaki görevli şöyle çalımlı bir eda ile; “Bugün Uhud’da öyle konuşma yapacağım ki her tarafı toz duman edeceğim” diyordu. Bu sözlerin nefis tatmini olduğu öyle sırıtıyordu ki hemen oradan ayrılmak istedim.
Merak ettim o gün o kafileyle Uhud programını gidenlere “konuşma nasıldı?” diye sordum. Bütün kafile malum şahsa veryansın ediyordu. Konuşma uzun olmuş, güneş kızmış, bazı hacılar kayıp olmuş, daha neler neler. İnsan oğlunu anlamak çok zor bir iş. Adam canını Allah yolunda veren sahabeleri anlatıyor ama niyet başka olunca hiç kimseyi memnun edemiyor.
Mübarek mekanlar
Biz mübarek mekanlarda değil miyiz? Buraya yakışan bizim daha çok tevazulu, daha çok sabırlı, daha çok anlayışlı olmamız değil mi? Mübarek mekanlarda her yaptığımıza dikkatli etmemiz gerekmez mi? Bilhassa ağzımızla konuştuklarımıza… Hele ki görevliysek çok daha sabırlı olmak zorundayız. Ama nefis boş durur mu? Asla. Ben kendi nefsim için söylüyorum, bazen sabretmekte çok zorlanıyorum.
Yıllar önce Medine’yi Münevvere’de bir kafile başkanı hacıları ile tartışıyordu. Kaldıkları otel küçük olduğu için, hacılar hocaefendiye kızıyorlar hakaretvari sözler söylüyorlardı. Bu sözlere dayanamayan hoca; “Bu mekana daha gelmesem mi diyorum, bilmiyorum ne yapsam” diye konuşuyordu. “Aman hocam yanlış yapmayın konuşmalarınıza dikkat edin, Resulullah’ı darıltırsınız. Allah korusun bir daha bu mekanları göremezsiniz” diyerek hocayı teskin ettim.
Yıllar sonra o arkadaşla karşılaştık. Bana; “Kardeşim artık o mübarek beldeleri özlüyorum. Ne yaparsam yapayım oralara gidemiyorum. Başımızdaki görevli amirlere söylüyorum tanıdıklarıma söylüyorum olmuyor.” Tabi o anda hemen Medine i Münevvere’deyken otelde söyledikleri aklıma geldi. Hocaya bir şey diyemedim ama belki birilerine faydası olur diye bunu sizlere anlatmayı uygun gördüm.
Asıl mikrop
Nefis öyle tehlikeli ki Kabe’nin yanı başında da olsanız sizi terk etmiyor. Söz buraya gelmişken İstanbul’dan bir grup işadamını umreye getiren bir hoca arkadaştan duyduğum ilginç bir olayı da paylaşayım. Şöyle anlatıyor hoca arkadaş: “Mekke’ye vardık o yüksek otelde bir gece kaldık. Sabahleyin arkadaşları Kabe’ye götürmek istediğimde içlerinden biri; ‘Ben bu kalabalığın içine girmem, dünyanın her yerinden gelmişler. Kimi hastadır, kimi şöyledir kimi böyledir’ diyerek tavafa gitmek istemedi.”
Zengin adamın inadı üç gün devam etmiş. Hocaefendi en sonunda; “Sizin ellerinize eldiven, yüzüne maske takalım, tekerlekli arabaya bindirelim, aman siz yürümeyin mikroplardan korunmuş olursunuz” diyerek adamı ikna etmiş. “Hiç olmasa Kabe’nin yanına kadar yaklaşalım, gelmişken biraz seyredelim” diyerek yeşil ışığın altına kadar götürmüşler.
Orada yarım saat seyreden adam hocaefendiye; “Ben de bunlar gibi dönerim” diyerek tavafa katılmak istemiş. Bir şavt döndükten sonra yüzündeki maskeyi, elindeki eldiveni, hatta gözündeki gözlükleri de çıkarmış. Dördüncü şavta geldiklerinde hocaya dönmüş: “Asıl mikrop benmişim. Hele şu beli bükük gözyaşı dökene bak. Hele şu sırtında çocuğu ile tavaf eden genç kadına bak! Aman Allah’ım hele şu ayakları kesik sürünerek tavaf edene bak!” diyerek ağlamaya başlamış,
Öyle ağlamış ki tavaf bitinceye kadar göz yaşları göğsünü ıslatmış. Artık o yıldan sonra her yıl mübarek mekanların aşığı olmuş. Artık kredi çeken değil zekat veren olmuş. İşçisini ezen değil ona merhamet ile davranan olmuş. Hasılı kişiliğini, kimliğini, yaradılış gayesini anlamış.
Dostça kalın
Dostlar nefsin oyunlarını anlamak zordur. Hele de mübarek beldelerde de nefsin tuzakları olur. Buralara gelenler üç kısım olurlar. Kimisi gelir gider. Kimisi alır gider. Kimisi de olur gider. Tabi herkes üçüncüsü olmak ister, fakat çok zordur. Üçüncüsü olmak isteyenler kimsenin müfettişi olmazlar, kusur arayarak kendi kusurlarını unutan gafillerden olmazlar.
Günün, dakikanın kıymetini bilirler, program dahilinde kullanırlar. Dillerini boş sözlerle yormazlar. Kötü huylarından kurtulmak için gayret ederler. Kabe’ye gelirken kalplerinde kimseye karşı kin namına bir kir bırakmazlar. İsrafın her çeşidinden korkarlar. Çünkü domuzun etini yasak eden Rabbimiz israfı da haram kılmıştır.
Hasılı kutsal mekanlarda dikkatli olmak gerekir. Mekke-i Mükerreme şahsiyetleri ortaya çıkartır. Medine i Münevvere muhabbetin zirve yaptığı yerdir. Fırsatlar elden kaçmadan gayretli olmak lazım. Bu yazıyı Resulullah’ın huzurunda Selam kapısının karşısında utanarak sıkılarak göz yaşı dökerek yazdım. Okuyan kardeşlerime belki faydamız dokunur diye gayret ettim.
Hoşunuza giderse dua edin. Allah yazdıklarımızı yaşamayı, hesabını kolay vermeyi nasip etsin. Eğer hoşunuza gitmez ise dua edin demek ki biz de nefsimizi tatmin için yazmışız. Resulullahın huzurundan selam olsun dostlara, dost olarak kalmak isteyenlere.
Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.
- Beyefendi bir şair Bahattin Karakoç…
- Bir mektup bıraktık okunur mu bilmem…
- Dişçi Mehmet Efendi benimle ilgilendi…
- İtikadi bir mesele olarak laiklik…
- İrfan ehlini nasıl tanırız?