
Hani derler ya rüyası olmayanın dünyası olmaz diye. Bir rüyası, bir hayali olmayanın geleceği de olmaz. İnsanın geleceğe dair bir hayali olmalı, bir rüyası olmalı. Güzel insanlar, güzel rüyalar görürler. Derdi, ideali, davası ve iddiası olanlar güzel rüyalar görenlerdir. Rahmani rüyalarımız yoksa kâbus, kaos ve karabasanlardan kurtulamayız.
İnsan rüya görmeye çocukken başlar. Kur’an-ı Kerim’de Hazreti Yusuf aleyhis selam’ın çocukken gördüğü bir rüyadan bahsedilir: “Hani bir vakit Yusuf, babasına demişti ki: “Babacığım, ben rüyada on bir yıldızla güneşi ve ayı bana secde ederken gördüm.” (Yusuf, 4) Babası ise ona rüyasını kardeşlerine anlatmamasını söyler.
Rüyanın bedeli
Güzel rüyaların, güzel ideallerin bir bedeli de olur. Hazreti Yusuf önce kuyuya atılır, sonra pazarda köle olarak satılır, sonra iftiraya uğrar ve zindana atılır. En sonunda Mısır’ın maliye bakanı olur. Bediüzzaman der ki: “İman insanı insan eder, belki insanı sultan eder. ” Nihayet çocukken gördüğü rüya uzun yıllar sonra gerçek olur. Anne ve babası on bir kardeşi ile birlikte onun huzurunda eğilir. (Bkz. Yusuf, 100)
Hazreti Yusuf’un kölelikten sultanlığa giden macerası bir rüya ile başlar. Zindan hayatında hükümdarın rüyasını tabir etmesiyle de yaşanacaklar rotasını bulur. Evet bütün bunlar bir anda olmamıştır. Hiçbir şey zamanı gelmeden olmaz, rüyanın da bir zamanı vardır.
Peygamber Efendimiz’in rüyası da Mekke’nin fethi ile taçlanır. “Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi.” (Fetih, 27)
Peygamber Efendimiz’in rahmani rüyası, Mekke’nin kapılarının ardına kadar açılmasını ve dünya tarihinde emsali görülmemiş bir kansız fethin gerçekleşmesini sağladı. Bütün bunlar büyük ideallerin bir rüya ile başlayabileceğini gösteriyor. Firavunun rüyası bile tarihin seyri içinde toplumsal olaylara yön vermiştir. İslami kaynaklarda Firavunun rüyasına dair de bazı bilgiler vardır.
Erdemleri kuşanmalı
Eğer erdemleri kuşanır ve insanlığa yön verecek mesajın taşıyıcısı olursak bizler de güzel rüyalar görürüz. Kader perspektifinde toplumun dönüştürülmesinde rol alırız. Hazreti Musa aleyhis selam’ın rüyasını bilmiyoruz ama onun güzel bir hayali vardı. Firavun’un saltanatını yıktı ve köleleştirilmiş bir kavmin özgürlüğünü gerçekleştirdi.
Hazreti Ömer’in güzel rüyası onu Kudüs’ün ilk fatihi yaptı. Sadece Kudüs’ün değil içinde Diyarbakır’ın da olduğu bir çok şehrin fethedilmesini sağladı. Sonra Selahaddin Eyyubi’nin hayalleri gerçek oldu. Kudüs’ü haçlıların elinden kurtardı ve Kudüs’ün ikinci fatihi oldu. Bugünün en geçerli rüyası Kudüs’ü zalim siyonistlerden kurtaracak rüyadır.
Fatih Sultan Mehmet çocukken Bizans surlarını yıkma hayalleri kurmaya başlamıştı. Ve sonunda onun güzel rüyası Konstantinopolis’i İstanbul yaptı. Kanuni’nin rüyası onu Viyana’ya kadar götürdü. Tarık bin Ziyad’ın rüyası, İspanya’yı Endülüs’e dönüştürdü.
Gaflet içinde olanlar, rüya göremez. Derin uykudan uyanmalıyız ve uyandırmalıyız. Rüyalarımız, geleceğimizi inşada bizlere katma değer katmalı. Rüya görmeyen, böyle bir derdi olmayan ve derin uykuda olanları uyandırmalı ve uyarmalıyız.
Malcolm X; “Bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter” diyerek, sorumluluk bilincine sahip, şuurlu, iddia sahibi, nitelikli ve dava adamı olanların toplumu uyandırmada, biçimlendirmede ve bilinçlendirmedeki fonksiyonuna dikkat çekmiştir.
Köklere bağlılık
insanlığın fıtratına aykırı her türlü ırkçılığın, bağnazlığın, kibir ve gururun tepetaklak yerle yeksan olacağı, insanlığın yepyeni bir ufka taşınacağı günlerin hayalini kurmak zorundayız. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle birlikte ülkemizin de önü açılmış küresel ölçekte bir medeniyet perspektifi ile dünyaya daha söyleyeceğimiz şeyler olduğu hatırlatılmıştır.
İçinde yaşadığımız bu sıkıntılı çağda, bu “haz ve hız” çağında, insanlık yaratılış misyonuna, fıtratına dönerse, huzur bulur. Zulmün, zorbalığın hüküm ferma olduğu bu çağda, bir merhamet devrimine ihtiyaç var. İçimizdeki çocuğu büyütmeliyiz. Çocuk, safiyettir, çocuk merhamettir, çocuk nezahettir, çocuk fıtrattır, çocuk nezakettir ve adalettir.
Neslimizin ıslahı, arzımızın imarı ve geleceğimizin inşası, güzel rüyaları görmeye bağlıdır. Küresel kötülüğü, küresel iyiliğe dönüştürmenin yolu güzel ve derin rüyaları görmeye ve bu rüyaları hayata geçirmenin yol ve yöntemlerini araştırmaya ve hayata geçirmeye bağlıdır. Bir bilge; “Köklere inmezseniz, göklere yükselemezsiniz” diyerek bize gerçek kalkınmanın formülünü vermiştir.
Dünyanın en gelişmiş uçaklarını yapmak ve göklere yükselmek mümkündür ama yukarılara çıkmanın ve asil rüyalar görmenin temel şartı, köklerimize sımsıkı sarılma ve kendimize güvenmektir. Unutmamak gerekir ki rüyalar, bedel gerektirir. Bu bedeli ödemeye hazır yiğitler yetiştirmek gerekmektedir. Adanmış, arınmış kişiliklilerin rüyaları bereketli olur ve sonuç getirir.
Prof. Dr. Şemsettin Dursun/ İrfanDunyamiz.com
Şahsiyet Gelişimi↗
Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.
Adab-ı Muaşeret↗
Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazıları okumak için tıklayın.