Mürtedin hükmü konusunda modernist olmaya gerek yok…

Mürtedin hükmü konusunda modernist olmaya gerek yok. Nasıl mı? Soru cevap yöntemi ile izah etmeye çalıştım.

Soru:

Bütün mezheplerde dinden dönenin hükmü öldürülmektir. İslam alimlerinin çoğunluğu da bu görüşte ittifak etmiştir? Hatta Bediüzzaman bile “İslâmiyet nazarında, harbî kâfirin hakk-ı hayatı var. Mürtedin hakk-ı hayatı yoktur.” diyor. Oysa Kur’an-ı Kerim’de net olarak mürtedi öldürün” ifadesi geçmiyor. Bu konudaki hadisler delil gösteriliyor. Bir ayette de buna işaret olduğu iddia ediliyor.

Cevap:

Verdiğiniz bilgiler doğrudur ama eksiktir. İslam devletinde şeriatın uygulandığı bir ülkede öldürülür. İslam devleti ayrıntısı çok önemli.

Soru: Sonuçta öldürülüyor, ne farkı var?

Cevap: Çok farkı var şöyle ki İslam kanunlarının yaşandığı bir ülkede, insanlar şayet dinden dönecek olurlarsa sonsuz bir cehennem hayatına gideceklerinden dolayı, İslam onlara acır ve mürted olmaktan sakındırmak için onları ölüm cezası ile sakındırır. Çünkü İslam’da hayatın gayesi ve anlamı dindir. İslam devletinde yaşayan bir insan irtidat suçundan çekinir ve yüz kere düşünür.

Soru: İyi ama kalpleri bilmek mümkün değil ki! O zaman o insan da dinden döner ama mürted olduğunu gizler. Yani münafıklar çoğalır.

Cevap: Şimdi meseleyi iyi anladınız. İslam’ın istediği de tam olarak bu. İslam devletinde, o durumda olan bir insan diyelim ki inanç problemleri yaşıyor, gel gitler yapıyor, dinsizliğini açıklamayacak. Yani İslam devletinde bir insan çıkıp da “Ben dinsiz oldum” deyip dinsizlik propagandası yapmaz. İşte İslam buna izin vermez. Açıklamadığı veya dinsizliğe dair açık bir eylem yapmadığı takdirde ceza verilmez.

Soru: Açıklamadığı yada dinsizlik eylemi yapmadığı takdirde ceza almayacağına göre İslam devletinde yaşayabilir öyleyse…

Cevap: Evet tam da öyle. Bugün internette dinsiz, deist, ateist youtuburların videolarının kaç milyon tıklandığını ve kaç milyon insanın imanına zarar verdiğini düşünürseniz nasıl büyük bir yıkım yaptıklarını kavrar ve İslam devletinde dini korumaya yönelik bu tür hükümlerin haklılığını anlarsınız. Hiç kimsenin saf dimağları bu şekilde kirletmeye hakkı yoktur. Bugünkü yapı bu dinsizlik propagandalarına karşı kedini koruyamaz. Ama başından beri ifade ettiğimiz gibi İslam Devleti kendini korumayı bilir. Onun için İslam devleti ayrıntısına dikkat etmek lazım.

Soru: Şu durumda İslam devletinde inançsızlığını açıklama hürriyeti yok mu?

Cevap: İslam devletinde kafirler veya dinsizler açıklayabilir. Mürtedin durumu ise söylediğimiz gibidir. İslam, inanç hürriyetine batılılar gibi bakmaz. İnsanları ebedi cehenneme götürecek bütün yolları kapatır. İslam devletinde dinsizsen, bunu açıklayıp da bu durumu normalleştiremezsin. Bir sınıf düşünün; biri “Ben ateist oldum” diğeri “Ben deist oldum” diyor. Orada dinsizlik sıradanlaşmaz mı. Bunu normalleştirmeye kimsenin hakkı yoktur. Bir iman ettim, bir döndüm diyen insanlar İslam’a zarar verir. Böyle bir zarar vermelerine izin verilmez.

Soru: Bu hüküm misyonerlikle mücadele anlamına da mı geliyor?

Cevap: Elbette bu, İslam topraklarında misyonerlerin cirit atmasına engel olan bir hükümdür aynı zamanda. Bugün İslam’ın adam akıllı öğretilmediği bir toplumda misyonerlik faaliyetlerinin serbest olmasının nelere yol açtığını düşünmek lazım. İslam devletinde imanlarımız ve çocuklarımızın imanları tabi ki güvence altındadır. İslam devletinde irtidat suç olduğu için biri gelip misyonerlik yapamaz, diğeri ateizm deizm propagandası yapamaz.

Soru: Peki bazı youtube kanallarında gence mikrofon uzatılıyor, dini bir soru soruluyor; “Abi ben ateistim, abi ben deistim” diye cevap veriyor. Bu da normalleştirmeye katkı mı sağlıyor?

Cevap: Evet tam da öyle oluyor. Kaş yapayım derken göz çıkartılıyor. 15 dk boyunca bir gencin böyle bir video izlediğini düşünün. Zihinlerde, dinden dönmek korkunç bir şey iken böyle şeyleri izledikçe sıradan normal bir şey gibi görülmeye başlıyor. Bu kadar inkar propagandasına genç kardeşim ne yapsın. Normalleştirecek yayınlardan kaçınmak gerekir diye düşünüyorum. Bunun yerine; “Kalbim iman dolu, elhamdülillah İslam dini üzereyim, ne mutlu ki Rabbim Allah’tır. Ne mutlu ki ümmetin bir ferdiyim” diyen gençleri yayınlasınlar. Ya da onların yapmış olduğu saldırılara, cevap veren, şüpheleri gideren ciddi videolar yapılmalı. Bu da bir hizmettir.

Soru: Felsefi tartışma ve cedel yöntemi doğru mu?

Cevap: Çok kaliteli insanlarımız, gençlerimiz bu şekilde tartışıp galip gelme şehvetiyle bu meseleye bakıyor. Belki de ömür boyu huzursuzlukla devam edecek kör dehlizlere girmiş oluyorlar. Evet çoğu da iyi niyetli bu gençlerin. “Falana bir cevap vereyim” havasındalar. İslamı bilen ve gençlerin de dilini çözen ilim adamlarının usulü ile gitmek lazım. Kalple düşünen ilim adamlardır ki bundan kasıt felsefeciler değildir. İslam’ın kendi yöntemleri, usulleri var. Bizim gençlere çok daha derin bir şekilde İslam’ı kavratmamız ve sevdirmemiz gerekir. Gençleri bu tür tartışmalara yönlendirmemeliyiz. Onlar kendi ilim raylarını döşemeli, o raflardan gitmeliler. Aksi takdirde fayda sağlayacağım derken zarar verebilirler. Bu tartışmalarda kendi imanlarını da koruyamayabilirler.

Soru: Felsefecilerin akılla sonuca varma, akılla çözme yöntemine katılmıyor musunuz?

Cevap: Elbette akılla sonuca varacağız. Ama akılla her şey bitmiyor. Tatlı dil ve güler yüz de önemli. Musab Bin Ümeyr hazretleri Medine’ye İslam’ı yaymak için gidiyor. Elinde süngülerle müşriklerin önde gelenleri geliyor. Onlara: “Hele şöyle bir oturun, sakinleşin, konuşalım. Sonra düşünüp taşınır dilerseniz kabul etmezsiniz” diyor. Bu yumuşak tavırlarla ileri gelenleri ikna ediyor ve onlar “Falanı getireyim ona da anlat” diyorlar. Böylelikle İslam orada yayılıyor. İnsana sadece akıldan ibaret davranmak soğuk ve itici olur. Akılla birlikte gönül dilini de ihmal etmemek gerekir.

Aydın Başar/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair çok güzel yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Şaşır(t)an ilahiyatçılar…

Şaşırmak veya hayret; bir durum veya bir şey karşısında ne yapacağını, ne hüküm vereceğini bilememe …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.