Erzurum’dan Rize’ye seyahat notları…

Allah Teâlâ nasip etti 2025 yılının bu son aylarında kısa bir seyahate çıktık. Önce Bursa’dan Erzurum’a gittik. Oğlumun tayini Erzurum’a çıktı, bu vesileyle yola çıkmış olduk. Erzurum tarihte önemli yeri olan bir şehrimiz, maneviyat diyarı bir şehrimiz. İmkanını bulan herkesin Erzurum’da birkaç gün kalmasını gönlüm arzu eder.

Bugüne kadar Erzurum‘u detaylı olarak gezememişiz, hatta anlayamamışız. Lalapaşa Camisi’nde cuma namazı kıldık ardından Yakutiye medresesini ziyaret ettik. Ulu Cami bir başka Selçuklu eseri. İçerisine girdiğiniz zaman albenisi var, camiden çıkasınız gelmiyor. Erzurum Kalesi bambaşka güzel, insanlar oralara ne emek vermişler.

Manevi bir hava

Abdurrahman Gazi Türbesi’nin orada manevi bir havanın olduğunu insan hissediyor. İnsanlar oralarda cıvıl cıvıl. Tabii ki bazı olumsuz halleri görünce üzülüyoruz. Türkiye’mizin her yerinde olduğu gibi Erzurum’da da yine kıyafeti uygun olmayan insanları görünce moralimiz bozuluyor. Ehram denilen örtü ile bürünen edep ve haya timsali Erzurumlu annelerimiz aklımıza geliyor.

Erzurum’dan sonra Bayburt‘a geçtik. Bayburt‘ta gezme imkanımız olmadı. Oradan doğduğum ilçe olan Gümüşhane‘nin Köse ilçesine gittik. İlçemize gittiğim zaman önce mezarlığa giderim, önce babamın, yakınlarımın mezarlarını ziyaret ederim. Bu sefer de öyle yaptım. Mezarlıkta sağa sola baktığımda artık benim emsalim olan tanıdıkları daha çok görüyorum. Sıra bize doğru geliyor.

Evet onlar gitmişler, biz de gideceğiz, Allah iman ve Kur’an nasip eylesin. Memlekette gözümüz her ne kadar eski güzel insanları arasa da yine de maneviyatı güzel insanlarımız var. Küçük yerlerde saflığı korumak günümüzde zorlaştı. Nereye gitsen herkesin elinde bir cep telefonu, günahlar bir tık kadar yakın. Çocuğu da büyüğü de elinden düşürmüyor.

Bir taziye

Bir ara Kelkit’e gittik, Kelkit‘te Küçük Cami’de kısa bir sohbet etme imkanımız oldu. Daha sonra 35 yaşında vefat eden, dört çocuğu ve eşi arkada kalan bir bacımızın taziyesi için Fatih Camii’ne geçtik. Bir kaç kelam ile taziyeye gelen insanların acısını paylaştık. Hey gidi yalan dünya, ölümün ne zaman geleceği belli olmuyor. Cahit Sıtkı Tarancı ne güzel demiş:

Neylersin ölüm herkesin başında,
Uyudun uyanamadın olacak,
Kim bilir nerede, nasıl kaç yaşında,
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.

Kısa zamanda koşturmaca ile Kelkit’te tanıdığımız dostlarımızın bir kısmıyla ancak görüşebildik, çünkü zaman kısıtlıydı. Oradan tekrar kendi ilçemize geldik, eşimizi dostumuzu ziyaret ettik. Ertesi gün sabahın erken vaktinde Gümüşhane merkeze, oradan da Trabzon’a gittik. Trabzon’a gitmişken Rize’ye gitmemek olmazdı çünkü Rize‘de bir geçmişimiz var.

Yol güzergahında Of’ta mola verdik. Sevdiğim okul müdürü Soner Kalkan kardeşim ve Altan hocamız bizi orada karşıladılar. Deniz kenarında onlarla muhabbet ettik. Almanya’dan bir kardeşimiz aradı; “Hocam illa bizim köyümüze gidin, orada Kur’an kursu yapılıyor, bir konuşma yapın” dedi. “İnşâallah Rize’den sonra” dedik ve yola revan olduk yeniden.

Rize’ye gittiğimizde Şeyhin Camisi’nde akşam namazını kıldık. Şeyhin Camisi merkezde hoş bir camidir, yakın zamanda tamir etmişler mükemmel olmuş. Eskiden valilik onun karşısındaydı, biz de vali koruması olduğumuz zaman cuma namazına buraya giderdik. Onun için ayağımız alışmış, Rize’ye gelince ilk olarak oraya gidiyoruz.

İsmet hoca

Biz orada görevli olduğumuz zaman imam İsmet Hoca vardı, mükemmel hutbe irad ederdi. Vali bey derdi ki: “Bu adam ne anlatsa sonunu şeriata getiriyor.” Hutbeler hoşuna gitmezdi, biraz da hiddetlenirdi. İsmet hocamızın hutbesini dinlemek için insanlar camiye saatlerce önce gelirlerdi.

Emekli olduktan sonra bir kaç defa Mekke-i Mükerreme’de görüştük onunla. Zaman oldu İsmet Hocamız hasta oldu ve evinden çıkamaz hale geldi. Hatta evinden çıkacak olsa evine gelemez hale geldi. Hayat böyle bir şey, yaşlanınca Allah Teâlâ “erzel-i ömür” diyor ya işte, bildiklerinizi unutur oluyorsunuz, ömrün en kötü, en verimsiz çağını yaşıyorsunuz. (Bkz, Nahl, 70; Hac, 5)

Rize‘de dostlarımız çok, tek tek yazmaya kalksak hiçbirinin ismini buraya sığdıramayız. Akşam çaycılar köyüne gittik. Rize’nin eski İmam Hatip müdürlerinden Şakir Çolak hocamızın hanesinin önünde güzel bir muhabbet oldu. Evlatları, yakınları, orada çok güzel dostlarımız vardı. Gece Yakup kardeşimizin evinde misafir kaldık.

Yakup ile ayrı bir bağımız var. Tam 6 yıl eşini istetmiş ama babasını ikna edememişler.
Bir vesileyle o zaman konuyu biz duymuştuk ve yuvanın kurulmasına Allah celle celaluh bizi vesile eylemişti. Yakup kardeşim, oğlu doğduğu zaman bizi aradı ve “Sizin isminizi koymak istiyorum, razı olur musunuz?” dedi. Ben de “İlk ismini Muhammed koy da ikinci adı ne olursa olsun” dedim. Yıllar ne kadar hızlı geçmiş, Muhammed Geylani okumuş öğretmen olmuş, 29 yaşındaymış.

Muhabbet sofrası

Gece yarısı aklıma Çayeli Sahil Camii düştü. Ezandan önce kalktık oraya gittik. Yıllardan beri görev yapan Arif hocamızın arkasında sabah namazı kıldık. Kur’an-ı Kerim’i güzel okuyan, ilmi ile amil olan insanların arkasından namaz kılmak, insana başka bir mutluluk veriyor. Namaz bitmese diyorsunuz. İşte Arif hocamız böyle güzel bir sabah namazı kıldırdı.

O gün oğullarımın hafızlık hocası, Davudi sesi ile ünlü Rahmi Çörek hocamı kursunda ziyaret ettik. Hafızlık yapan talebelerimize kısa bir sohbet yaptık. Sohbetimizi; “İlmînizi yaşamak için öğrenin. Sakın dürüstlükten taviz vermeyin. Allah’ın kitabını okurken veya anlatırken kimsenin makamını, mevkiini ve malını dikkate almayın. ‘Her nerede olursanız O sizinle beraberdir’ (Hadid, 4) ayeti prensibiniz olsun” diyerek bitirdik.

İkindiye yakın tekrar merkeze döndük. Rize‘deki geçmişteki bir çok işadamı, siyasetçi vs kardeşlerimiz, hocalarımız, hep bir araya gelmişler. Az önce dedim ya tek tek isimlerini yazmaya gücümüz yetmez. Her biri birinden değerli kardeşlerimle güzel bir muhabbet soframız oldu. Nihayet oradan Of’a döndük.

Yolda Şentürk hocam aradı, onun hatırı için denize nazır Ali Paşa Camii’ne gittik. İkindi namazını eda ettikten sonra Of Çataldere köyünde yapılan Kur’an kursunun olduğu yere gittik. Akşam karanlığı basarken orada da üç beş kelam ettik. Karadeniz insanının Kur’an kurslarına böylesine sahip çıkmasından çok memnun olduk.

Akşam namazından sonra Of’tan ayrıldık. Sağ olsun Mardinli Zekeriya hocam ile yatsı vakti Trabzon’a geldik. Trabzon’da bir gece yeğenim evinde misafir kaldım. Ertesi gün akşam vakti otobüsle yolla revan olduk. Kara yolu ile yolculuk yapmak güzel de yaşlanınca biraz ağır oluyor.
Karadeniz’in güzelliklerini seyrede seyrede Sakarya‘ya geldik. Bu yazıyı Sakarya’da yazıyorum.

Sabah namazı

Sakarya’da sabahleyin erkenden sabah namazına gideyim dedim. Çocukluğumuzdan beri sabah namazları camilere gitmeyi çok seviyorum. İmam efendi yokmuş, namaz kıldırmamız için bize rica ettiler. Namazı kıldıktan sonra dilimizin döndüğü kadar bir şeyler anlattık cemaate.

Namaz çıkışı bir grup kardeşimiz; “Çorba içelim” dediler. O kardeşlerimiz ile çorba bahanesiyle tanıştık. Maşâallah hepsi birbirinden değerli doktor kardeşlerim ile güzel bir muhabbet oldu. Yeni dostlar tanımış olduk. Tabi ki orada da gündemimiz hep Gazze oldu. Bu yazımı da yine bir hatırlatma yaparak bitirmek istiyorum

Gazze’ye gidemiyoruz, vicdanımız sızlıyor, bedenimizde değil ruhumuzda sızı var. Ama burada bir şey yapalım diyorum. Yeteri kadar ülkemizde Gazze için protestolar, boykotlar yapılmıyor, niçin bu hale geldik? Avrupa ülkeleri bizden daha çok tepki gösteriyorlar. Oralardaki kalabalıkları görünce utanıyorum. Düşünün ki bir anda bir şehrin insanı toplansa, caddelere, sokaklara, o devletin idare edenleri tavrını daha başka türlü alırlar.

Devletler milletlere göre tavır alırlar değerli kardeşlerim. Ben inanıyorum ki Gazze bir çok insanın İslam’la buluşmasına, tanışmasına sebep olacak. İnanıyorum ki bir çoğumuz da Gazze’nin hesabını çok zor vereceğiz. Gazze’de 60 bin kardeşimiz şehid edilmişken biz bu kadar rehavete kapılmışsak halimiz varın siz düşünün.

Hadi gelin camileri dolduralım, imanı Kur’an’ı anlatalım. Kızlarımıza tesettürü anlatalım. Zekâtı bilmeyen nice esnafımız var, -niceleriyle konuşuyorum, zekatla hiç alakaları yok- bunlara zekâtı öğretelim, mallarını temizlesinler, fakirlerle paylaşsınlar. Allah Teâlâ’nın emirlerine ne kadar uyarsak bizi o kadar mutlu oluruz. Allah bizi rızasından ayırmasın. Amin.

Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com

İyi Haberler ↗

İyiliklere, erdemlere, örnek davranışlara dair beyaz haberler okumak için tıklayınız.

Hatıra Arşivi ↗

Alimler, arifler, hocalar ve önemli şahsiyetlerin hatıralarını okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Sufilere göre murakabe hali…

İnsan, zihnini berraklaştırdığı ve özüne, vicdanına dönerek davranışlarını bu hassasiyetle şekillendirme gayretinde olduğu sürece bir …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.