İnsanın özünde iyilik var…

Varlık dünyasının dört temel ögesi vardır. Bunlar; madde, bitki, hayvan ve insandır. Madde karmaşıktır. Bitki daha karmaşıktır. Hayvan daha da karmaşıktır. En karmaşık olanı ise insandır. İnsan kavramının etimolojik olarak iki kök anlamı vardır. Birincisi, “Bağ kurmak, tanışmak, bilişmek” anlamında ünsiyet, ikincisi, “Unutmak, terk etmek“ anlamında nisyandır.

Ünsiyet, insanın pozitif, olumlu ve insani yönüne işaret ederken; nisyan ise insanın negatif, olumsuz ve hayvani yönüne işaret eder. İnsan, bu iki kutup arasında gidip gelmektedir. İnsanın ünsiyet yönü ağır basarsa insan, ortaya çıkan problemlerin çözümüne katkı yapar; nisyan yönü ağır basarsa problemlerin katmerleşmesine sebep olur.

Çift kutuplu

Bu bağlamda İnsana yakışan hayatın her aşamasında, olayları ve olguları araştıran, sorgulayan, kendisine bahşedilen aklın hakkını veren özetle “Aktif özne” olan, “Pasif nesne” olmayandır.

İnsan, mikro- evrendir. Evren, makro- insandır. İnsanın bir pozitif, bir de negatif yönü vardır. Daha doğru bir ifadeyle, İnsanda öyle bir potansiyel vardır ki, bu potansiyel, pozitif ya da negatif yönde değerlendirilebilir. Bu değerlendirmede insanın gerçek profili oraya çıkar.

Necip Fazıl bir şiirinde şöyle der:

İnsan, üç-beş damla kan,
Irmak, üç-beş damla su,
Bir hayata çattık ki,
Hayata kurmuş pusu.

Geldi ölümlü yalan,
Gitti ölümsüz gerçek,
Siz hayat süren leşler,
Sizi kim diriltecek?

”Hayat süren leşler” olmamak için hiç kuşkusuz, yaratılış fıtratına uygun bir hayat sürmek, bu bağlamda çevremizi ve dünyamızı yaşanabilir bir düzleme getirmek adına yapmamız gerekenler vardır. Yoksa kaçınılmaz bir derekenin girdabına girmek işten bile değildir. İnsan kendisini kimin dirilteceğini bilirse bütün faziletleri bünyesinde taşımaya namzet olur.

Sorumluluk bilincine sahip, iç ve dış dünyasıyla barışık, motivasyonu yüksek, empatik yaklaşan, ben-merkezci değil, “biz merkezci” bir yaklaşımla olayları ve olguları değerlendiren, kötümser olmayan, iyimser ve umut veren bir bakış açısıyla meselelere yaklaşan ve gelecek vadeden bir insan modeline şiddetle ihtiyaç vardır.

Ünlü bilim adamı Fritz derki; “İyimserler olasılıkları görürler, kötümserler ise, görmeyi reddederler.” Geleceğin mutlu ve müreffeh toplumunu inşa etmede en önemli faktör, hiç kuşkusuz insandır. Bu kadar değerli, erdemli ve onurlu bir varlık olan insan, pozitif yönde yetiştirildiğinde, hayat bir başka, evren bir başka olur.

Omurgalı şahsiyet

Güzel bir Uzak Doğu atasözü vardır: “Eğer bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri oluşuyorsa orada güneş batıyor demektir.” Eğer bir yerde gölge varsa, orada omurga yoktur. Çünkü gölgenin olduğu yerde omurga aranmaz. Erdemli, onurlu, omurgalı ve şahsiyetli insanlara her zaman ihtiyaç vardır. Silik, kişiliksiz, gölge insanlar, herkese yüktürler.

Eğer bir yerde büyük insanların gölgesi sıfır oluyorsa, orada güneş zirvededir demektir. Güneşin zirvede olması, her tarafın aydınlık olması demektir. Aydınlık, umuttur. Aydınlık, gelecektir.

İyi insan, erdemli insandır. Erdemli insan, güneş gibidir. Güneş üç türlü enerjiye sahiptir. Isı enerjisi, ışık enerjisi ve çekim enerjisi. güneş, ısı enerjisiyle etrafındaki gezegenleri ve evreni ısıtır. Işık enerjisiyle aydınlatır ve çekim enerjisiyle gezegenleri yörüngesinde tutar, sağa-sola kaçmalarını engeller.

Erdemli insan da güneşin bu üç fonksiyonunu icra eder. Bu bağlamda erdemli insan, çekim enerjisiyle İnsanları yörüngesinde tutar. Isı enerjisiyle sıcak ve candan ilişkiler kurar, İnsanların iç dünyasıyla pozitif temas sağlar, onların duygu ve düşüncelerini paylaşır. Işık enerjisiyle karanlıkları dağıtır, bilgi ve ilim ışığını sunar. İnsanların gerçekçi düşünmesini, olayları ve olguları objektif bir perspektifle değerlendirmelerini sağlar.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı diger-yazarlarimiz-irfandunyamiz.png

Kafa, kalp ve beden

Tolstoy “İnsan ne ile yaşar” adlı kitabında insanların özünde iyilik olduğunu ve durum her ne olursa olsun iyilik yapması gerektiğini anlatır. İşte hayat dediğimiz bu serüven de özümüzdeki iyiliği bulma çabasıdır. İnsan kendi anlamını ancak o zaman sezebilir.

Biz eğitimcilerin temel gayesi, iyi insan yetiştirmektir. İyi insan; Kafa, kalp ve beden uyumu olandır. Akıl, kafanın bir fonksiyonudur. Sezgi, kalbin bir fonksiyonudur. İçgüdü ise bedenin bir fonksiyonudur. Uyumu ve koordinasyonu sağlayan akıl, sezgi ve içgüdü fonksiyonlarının her biri için gerekli hassasiyeti göstermek gerekmektedir.

Burada nasıl ki, kafa, kalp ve beden arsında bir uyum, bir koordinasyon, bir denge aranıyorsa; Aynı şekilde akıl, sezgi ve içgüdü arasında da bir uyum, bir koordinasyon ve bir denge olması gerekmektedir. Bu mikro-evren demek olan insanın mükemmel ve sağlıklı olması için gereklidir.

Kalp, bir güç merkezidir. Bu güç merkezi; tasavvur, akıl, sevgi ve imanın ikametgahı hükmündedir. Aynı ikametgâhı paylaşan tasavvur, akıl, sevgi ve iman aynı zamanda hemşeridirler. Bu kadar bileşeni bünyesinde uyum içinde barındıran “küçük evren” demek olan insanı tanımak için, çok değişkenli fonksiyonlarla yaklaşmak ve düşünmek gerekmektedir.

Prof. Dr. Şemsettin Dursun/ İrfanDunyamiz.com

Şahsiyet Gelişimi↗

Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.

Adab-ı Muaşeret↗

Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazıları okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir yorum

  1. Gerçekten güzel bir yazı . Teşekkürler hocam

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.