Peki ama ne yapmalı?

Zaman zaman yurt içinden ve yurtdışından bazı kardeşlerimiz bazı sıkıntılarını, zor hallerini bizimle paylaşıyor; “Ne yapmalıyız?” diye fikrimizi soruyorlar. Tabi biz haddimizi bilmeye çalışıyoruz, bildiğimiz kadarıyla cevap veriyor, bilmediğimiz konulara girmiyoruz. Eğer bir yönü ile fıkhi bir konu ise ehli olan insanlara, âlim kimselere yönlendirmeye çalışıyoruz. Öyle sorularla karşılaşıyoruz ki insan bazen donup kalıyor.

Bir kardeşimiz; “Ben toplumun itibar ettiği birisiyim, oğlum ateist oldu” diyor. Bir başkası; “Ben hacıyım hocayım çocuğum bazı sapkın akımlara kapıldı” diyor. Bir başkası; “Kızım tesettürlü ama abuk sabuk giyiniyor, bir şey söyleyemiyorum. ‘Bana kimse karışamaz’ diyerek bize karşı çıkıyor” diyor. Buna benzer o kadar çok meseleyle karşılaşıyorum ki… Hele eşler arasındaki problemler hat safhaya çıkmış.

Huzur kalmamış

Bir başka kardeşimiz mütedeyyin bir aile yapısında olmasına rağmen buzdolabını açınca şarap görmüş, çok üzülmüş ve şarabı çöp kutusuna atmış. Bu defa oğluyla arası açılmış. Tabi oğlu belli bir yaşta müdahale etmesi mümkün değil. Evin huzuru kaçmış, diğer çocuklarıyla oğlu arasında huzursuzluk ortaya çıkmış, hâsılı evleri yaşanılmaz bir hale gelmiş. Durum böyle olunca güvendiği kapılardan medet umuyor.

İnanın bunları duyunca bizim de huzurumuz kaçıyor, bir şeyler yapabilir miyiz diye düşünüyoruz. Yine bir grup arkadaşla sohbet ederken telefonuma gelen bazı mesajlar beni üzdü. Tabi isimlerini paylaşmadan meseleler üzerinde durup; “Bu gibi durumlarda ne yapmak lazım arkadaşlar?” diyerek oradaki arkadaşların da fikirlerini almak istedim.

Oradaki değerli kardeşlerimin hepsinin belli ilmi çalışmaları var. Bazı kardeşlerimiz, evdeki olumsuz durumlar karşısında tepki göstermek yerine daha mülayim davranmak gerektiğini, belli bir yaşa gelmiş insanlara çocuğa davranır gibi davranmanın uygun olmadığını, arkadaş çevresini değiştirme konusuna odaklanmak gerektiğini, etraftaki yaşlı tecrübeli âlimlerden istifade etmenin doğru olacağını, gerekirse psikologlara gidilebileceğini söylediler.

Kimi kardeşlerimiz de anne babaların, eşlerin bilhassa teheccüd vakitlerinde namaz kılıp dua etmesi gerektiğini, namaza ve duaya yoğunlaşarak bu meseleleri aşmak gerektiğini söylediler. Böyle durumları en iyi bu gibi dertlerin çilesini çeken insanlar bilir. Evlatlarında böyle problemi olan kardeşlerimiz nasıl bir çözüm üretebilirler? Kimlerden faydalanmalılar? Bu konuda fikri olan kardeşlerimiz mutlaka tecrübelerini paylaşmalıdır.

Benim önerilerim

Kamyon devrildikten sonra nasihatlerin faydası da olmuyor. İş işten geçmeden anne babalara, ailelere şunları öneriyorum: Bizi biz yapan değerlerimizi evimizde yaşamamız lazım. Hiç olmasa haftada birkaç defa toplu yemek yenilmeli. Güzel hatıralar anlatılmalı, güzel sohbetler yapılmalı. Bir arkadaş diyor ki; “Hocam ben her gün yaşadıklarımı çok da önemli şeyler olmasa bile çocuklara neşeli bir şekilde anlatırım. Tatlı tatlı onlarla sohbet ederim. Böylece iletişimimizi güçlendirmiş oluyoruz.” Ne güzel bir yöntem değil mi?

Sofralar sohbet masası gibi olmalı, hep anlatan değil çoğu zaman da dinleyen olmalıyız. Her gün çocuğumuza, eşimize; “Bugün neler yaptın?” gibi sorular sormalı, bu vesile ile sohbet etmeliyiz. Hemen akıl verip tartışma ortamına sebep olmak yerine, gençlere kendilerini ifade edecek ortamlar hazırlamalıyız. Biliyorum onları dinledikçe şaşırıyorsunuz ve onları anlamakta güçlük çekiyorsunuz. Yine de susmak sorunları ertelemek demektir. Mümkün olduğu kadar dinlemeye, anlamaya çalışalım.

Eğer insan hoş sohbeti evde bulamazsa başka yere gidiyor, başka yerlerde rotayı şaşırıyor. Allah yardımcımız olsun işimiz kolay değil. Belki de çok sık akıl verme hatasına düşüyor olabiliriz. Belki gereğinden fazla korumacı yaklaşıyoruzdur. Ya da onları çok mu eleştiriyoruz yoksa. Yani sorun bizde de olabilir. Kendimizi düzelterek de işe başlayabiliriz. Bu da bir çözüm önerisidir.

Unutmayalım yaşadığımız şu zaman dilimi bir demdir gelir geçer. Herkes yaşadığı zamandan sorumludur. Sezonumuzu boşa geçirmeyelim, ömrümüz çok kısa, her birimizin kısa bir sezonu var. Sezonumuzu boşa geçirirsek afetlerle baş başa kalırız, hem dünyamız, hem ahiretimiz hoş olmaz. Şu nefsani hastalıklarımızla bir yüzleşelim. Bizde hangi kusurlar var, neleri düzeltmemiz lazım, bunları bir masaya yatıralım. Gençlerimiz bizim için çok önemli. Onlarla da doğru iletişimin yollarını arayalım.

Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Yüz yüze iletişimde on altın kural…

Yüz yüze iletişim; doğrudan, aracısız bir iletişimdir. Bu iletişim iki kişi arasında olabileceği gibi, bir …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.