Ne diyeceğimi bilemedim?

Yıl 1986 veya 1987, Tarsus‘ta çalıştığım yıllar. O zamanlar Adana- Mersin arası banliyö treni çalışırdı. Öğretmen bir arkadaşla banliyö treniyle Mersin’e gittik.

Dönüşte yine banliyö ile dönüyoruz. Karşımda yaşı 60 civarında gösteren bir bey oturuyor. Arkadaşın iki yaşlarındaki oğlu Burak da yanımızda. O bey, bana sordu:

“- Bu çocuk senin mi?”

“- Hayır, arkadaşın.” dedim.

“- Bu yaşta bunlar çok tatlı oluyorlar. Lakin büyüyünce…” dedi ve durakladı, yutkundu.

Sonra derinden bir iç çekti. Yüzünü çevirdi, dışarı bakar gibi yaptı. Muhtemelen gözlerindeki yaşları gizliyordu. Kendine biraz geldikten sonra anlatmaya başladı.

“Benim de iki tane oğlum var. Ben amelelik yaparak onları büyüttüm. Tarlalarda çalışırken bile omuzlarımda taşırdım. Sevgimden ve merhametimden dolayı indirmezdim. Büyüdüler ev bark sahibi oldular… Anneleri Mersin’de iki hafta önce ameliyat oldu. Hala da hastanede… Bizimkiler ziyaretine bile gelmediler.”

Ve adam sustu… Dışarı bakmaya devam etti.

Ne diyeceğimizi şaşırdık. Konuşsak ne diyebilirdik ki? Ne kadar gizlemeye çalışsa da gözyaşları belli oluyordu. Fakat döktüğü gözyaşlarından daha fazlasını içine akıttığı da her halinden belliydi.

Çocuklarını dinlesek belki onların da kendilerine göre anlatacakları vardır. Belki de ana-babalarından hiç beklemedikleri şeyler görmüşlerdir. Fakat hiç bir gerekçe ameliyat olan annesini arayıp sormaya engel olmamalıydı. Allah Teâla hem evladın hem de ana-babanın hayırlısını nasip eylesin.

Ali Uslu/ İrfanDunyamiz.com

Şunlara Gözat

Dişçi Mehmet Efendi’nin zikri…

Allah dostlarını sevmek ne büyük kazanç, öyle değil mi kardeşlerim. Bu, insana Allah’ın bir lütfu, …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.