Ömür dediğin cennet sermayesi. Değerlendirebilen burada alır cennet biletini. Ahireti dünyaya tercih eden bir muhibbinin hayatına dair bir kaç cümle kuracağım. Bu cümleler gönül sultanlarına bende olan Fatma Hocamıza dünyada ve ahirette şahid olsun isterim.
Adanmış yürekler hayattayken cennette gibi yaşar. Yaşantısı cennet muştular çevresindekilere. Onunla olanlar cennet bahçesinde gibi yaşarlar. Görüldüğünde Allah’ı hatırlatır. Sözü Allah için, Allah adına ve Allah’ı anlatmak için söylerler.
Görmediğinde özlersin, yolunu gözlersin ve dayanamayıp meclisine gidersin. Sohbeti ab-ı hayattır. Sözleri dizili inci taneleri gibidir. Bilineni söylemez, taze gelir sözleri. İhtiyaca cevap içindir söyledikleri. Nice çorak yürekler o sözlerle hayat bulmuş, hayata tutunmuştur.
Sözleri dudaktan değil yürekten gelir. Onun için farklıdır diğer söz söyleyenlerden. Söz söylemeyi söz ustalarından öğrenmiştir. Onların emri ve izni ile başlamıştır söze. Öyle olunca sözü kıymetlenmiş nice yüreklerde mâkes bulmuştur.
Kadir bilenlerin kadri bilinir. Kadir bilen olmak için kadri bilinen bir mürşid-i kâmile bende olmak gerek. Çünkü onlar alemlere rahmet olarak gönderilen, aşıklar sultanı ve Allah’ın habibinin varisleridir. Onlara bende olmak dünyalara değişilmeyecek büyük bir nasiptir. Üç kıtada at koşturan koca sultan, cennet mekan, Yavuz Sultan Selim Han ne güzel özetlemiş, “Padişâh-ı âlem olmak bir kuru kavga imiş,/ Bir veliye bende olmak cümleden evlâ imiş.”
Fatma Hocamız ömrünün baharında gözünü böyle bir mübareğin irfan meclisinde açmış. Ona talebe ve evlat olmuş. Gönüller sultanın hizmetinde olmayı dünyaya sultan olmaya tercih etmiş. Tercihi ukba olana, dünya hizmetkar olurmuş. Gönüller Sultanı, Peygamberlerin serveri Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem bu hakikati şöyle özetlemiş:
“Kulun, eğer azmi, meramı (tasası) dünya olursa, Allah onun meşgalesini, ihtiyacını açar, yayar. Ve ihtiyacını iki gözü arasına koyar. Akşam yatar fakir, sabah kalkar fakir. Eğer, azmi ve meramı ahiret olursa, Allah onun meşgalesini toplar. İhtiyacını kaldırır. Zenginliği kalbine verir. Zengin yatar zengin kalkar.”
O zenginliği, gönüller sultanı efendisinin irfan meclisinde, zikir sofrasında ve hizmetinde bildi. Oradan aldığı feyz ile ölü yüreklerin dirilmesi için hayatını vakfetti. Üstadından aldığı destur ile kalemini ve kelamını İslam’ın hizmetinde, ümmetin dirilmesinde ve milletinin yeniden tarih sahnesindeki yerini almasında kullandı. Çünkü o izince yürümeyi kendine şiar edindiği Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’in şu mübarek sözünü kendine yaşam tarzı edindi.
“Allah katındaki hissesini öğrenmek isteyen kimse, Allah’ın kendisinin yanındaki hissesine baksın.”
Allah katındaki yerini merak eden kişi Allah kendisini neyle meşgul ediyor ona bakacak. Fatma Hocamız kendisini iman ve sadakatte zirve Hazreti Hatice, ilimde öncü Hazreti Aişe ve edep ve hayada baştacı Hazreti Fatıma misali kızlarımızın yetişmesine kendini adadı. Hizmeti için evinden, eşinden ve evladından fedakarlık etti. Kendini ümmetin dirilişine vakfetti. Asrın idrakine İslam’ı söyletecek adanmış neslin yetişmesine öncülük etti. Gençliğimiz ateşler içinde yanmasın diye kendini onlara feda etti. Ümmete ana oldu.
Edep meclisi onun mektebi olduğu için ulemaya hürmette ve hizmette kusur etmekten fersah fersah uzak durdu. Çünkü o meclislere edeple gelen lütufla döner. Büyüklerine hürmet edene hürmet edilir. Maneviyat bahçesinde bir gül olabilmenin yolu buradan geçer. Hayatını Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’in şu mesajına göre şekillendirdi: “Ulemaya hürmet edin. Zira onlar Peygamber varisleridir. Kim ki onlara hürmet ederse, Allah ve Peygamberine hürmet etmiş olur.”
O ulemaya hürmeti olmazsa olmaz bir görev bildi, yüzlerce gönül eri de ona gönüllü olarak hürmet etti. Gönüller ona yöneldi. Bulunduğu meclisler muhabbet ile doldu taştı. O bunları nefsinden bilmedi. Çünkü iyilikler Rabbimizden, eksiklikler nefsimizdendi. Bunu Rabbimiz kitabımızda bize haber verdi. O Rabbimizin ihsanlarına, büyüklerin, “Bu Rabbimizin fazlındandır” sözüyle ifade ederdi. Böylece nefsine pay çıkarmaktan kaçınırdı.
Mütevazi olanı Allah celle celaluh sever ve yükseltir. O mütevazi oldukça Allah celle celaluh onu yükseltti, yöneticileri ona hizmete yöneltti. O yöneticilerin şahsına yönelik tekliflerini elinin tersiyle geri çevirdi. Çünkü istediğini her zaman yöneticilerin Rabbinden istemeyi severdi. “Bir’e kul olan binlere kul olmaktan kurtulur” kelam-ı kibarının canlı şahidiydi.
Allah celle celaluh ömrünü mezid ve amel defterini kapatmayacak sadaka-i cariyelerini ziyade eylesin. Ahirette ise mürşidleriyle birlikte Efendimize sav Firdevs cennetinde komşu eylesin. Amin.
Ahmet Bulut/ İrfanDunyamiz.com
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.