Aydın Başar ile irfan yolculuğunu konuştuk

Eğitimci Yazar Aydın Başar ile “İrfan Yolculuğu” isimli kitabını ve kendi ilim, irfan yolculuğunu konuştuk.

“İrfan Yolculuğu” isimli kitabınız çıktı. Kitabın içeriğinde son devrin önemli şahsiyetlerinin hatıralarına yer verdiğinizi gördüm. Kitabın hikâyesini sizden dinleyebilir miyiz? Neden “İrfan Yolculuğu” buradan başlayabiliriz.

Öncelikle Allah’a hamd, Peygamber Efendimize salat-ü selam olsun. Kitabımın ismi ne olsun diye sosyal medyada anket yaptım, yüzde doksan oranında bu isim seçildi. Değerli büyüğüm Prof. Dr. İbrahim Emiroğlu Hocamızla da istişare ettiğimde; “Aydıncığım sakın irfan kelimesinden vazgeçme” dedi.

Sadelikten yanayım; kitabın isminin de kapağının da sade ve iddiasız olmasını istedim. Biz bir yolculuk yaptık ama nasıl bir yolculuk? İyi mi yaptık kötü mü yaptık; buna okuyucu karar versin. Bizim kendi irfanımızda çok büyük hazineler var. Gönlümüzün de oraya dönük olması gerekiyor. Kaybolmakta olanın kaybolmaması için sorumluluk hisseden insanların yazması, ses vermesi gerekiyor. Bu minvalde biz de kendi irfanımızın kaynaklarını kitapta aktarmaya çalıştık.

Bir Kızılderili hikâyesi vardır. Torun, dedesine çadırın önündeki iki köpeğin neden sürekli kavga ettiğini sorar. Dedesi şöyle cevap verir: “Beyaz köpek iyiliklerin, siyah köpek kötülüklerin sembolüdür. Bu ikisi sürekli hırlaşır. Biz hangisini beslersek o kazanır.” Ben de diyorum ki; biz ya irfana hizmet ederiz ya da şeytana… Ya insana hizmet ederiz, ya da şeytana… Ya İslam’a hizmet ederiz ya da şeytana.

Kitabın giriş bölümünde diyorsunuz ki: “Allah beni bir araştırma ve merak duygusu ile yaratmış. İçimde durmak bilmeyen bir hakikat arayışı var. Çeşitli meşreplerden birçok farklı kimseleri dinliyorum ve kendimce doğruları aramaya çalışıyorum. Bu arayış benim fıtratım olduğu için bunu yaparken bazen hesaplı kitaplı davranamıyorum.” Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Aslında her insanın böyle olması gerektiğini düşünmüyorum. Bu bir yapı meselesi, kimi insan böyle olur. Fakir, yapı itibari ile bütün meşrepleri tanıma eğilimindeyim. Benim asıl ideal bulduğum kişi kimdir biliyor musunuz? Dervişliği benimsemiş, dünya hayatını, ibadetlerini düzene koymuş, manevi dünyasına çeki düzen vermiş kişidir. Başka bir ifade ile sohbetlere katılan kişidir. O insan, o yoldan gitmelidir. Çünkü manevi yolda o kadar uçurumlar var ki…

Biz bu noktada şunu yapmalıyız; Müslümanlar güzel insanlardır, elimizden geldiği kadar onları sevelim. Aramızda selamı yaygınlaştıralım, iletişimi koparmayalım. Kendi iç dünyamızda da bir rehber şahsiyetin gösterdiği usul üzerine gitmeye gayret edelim. Bizden farklı düşünenlere de mümkün olduğu kadar düşmanlık etmeden kendi yolumuza devam edelim. Yani bütün yolları dolaşmak değil de Yunus Emre gibi kırk yıl hizmet edeceğimiz dergâhı bulmak mesele.

Kitaptaki başlıklardan birisi de “İslam Her Suale Cevap Verir“ Soruların peşinde bir hayat sürmüş, irfanın peşinde koşan, birçok kıymetli insanla ünsiyet kuran birisi olarak her sualinize cevap buldunuz mu?

“İslam her suale cevap verir“ rahmetli Kadir Mısıroğlu’nun kullandığı bir ifadedir. Hakikaten de İslam’ın cevap veremeyeceği sual yoktur. Bazen büyük soruların cevabı küçük birer cümledir. Önemli olan o cümleyi bulabilmektir.

Gençlerin aklına bazen sorular takılır. Belki de bazılarını paylaşamıyorlar. Akıllarına takılan sorulara cevap bulabilecekleri bir internet sitesi kurulabilir ya da alanında uzman kişilerden cevaplar alabilecekleri platformlar oluşturulabilir. Bizim irfandunyamiz.com sitemizde bunu az da olsa yapmaya çalışıyoruz.   

Ender Ekim/ Genç Safa Dergisi, Ağustos, 2021

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.