Beş dakikanı alabilir miyim?

Hayat çok hızlı geçiyor. Bir kaç yıl önce çektirdiğin fotoğrafına baksana, yüz hatların nasıl da değişmiş. Nice çocuklar genç, gençler ihtiyar olmuş. Dakikalar, saatler, günler derken ömür nasıl da geçiyor. Dün geçti gitti, bir dakikasını geri getirmek hiçbir zaman mümkün olmuyor. Ramazan bütün bunları düşünmek ve nefis muhasebesi yapmak için bir fırsattır.

Allah için rica ediyorum, tenha bir kenarda beş dakika düşün. bugün neler yaptın? Sabah kalktığından başla akşam yatağına girinceye kadar yaptıklarını gözden geçir. Zamanını plansız, programsız, anlamsız harcamışsan, hataların kusurların aklına gelince boyun büküp göz yaşı dökmüyorsan bil ki hayatı, ahireti hesabı anlamadan yaşıyorsun.

Yeniden düşün

Bu gün evlerde huzur yoksa, akraba bağları perişanlık içerisinde ise, Müslümanlar her yerde sürüm sürüm sürünüyorsa, meyhaneler, hapishaneler ve günah merkezleri tıklım tıklım doluyorsa, bir şarkıcının konserinde yer kapmak için bu ümmetin gençleri çılgınlar gibi koşuyorsa, ibadethaneler, sohbetler, hayır meclisleri boş kalıyorsa bunu acı acı düşünmeliyiz.

Çocuklarımızın okumaları, tahsil yapmaları için bunca masraflar yapılmasına rağmen elinde diploması olmasına rağmen, ahlak nedir, saygı, sevgi, büyük, küçük nedir bunları öğretememişsek şu uzun uzun hazırladığımız müfredatları yeniden düşünmenin zamanı gelmiştir. Yaradılış gayesinden habersiz, ben şuyum ben buyum diyerek sıradan canlılar gibi yaşamaya çalışan bir gençlik yetişiyorsa, gelin işe baştan başlayalım.

Önce mideden, helal ve temiz gıdadan başlayalım. Şöyle bir düşün. İlk insan Adem babamızın cennetten çıkmasına yasak yiyecek sebep olmuş, Yasak bir yiyecekten dolayı ilk olarak elbiselerini kaybetmiş. Yeryüzünde yıllarca eşinin hasreti ile yaşamış. Yıllar sonra buluştukları mekan insanların dualarının en makbul mekanı olmuş. Bütün bunları düşünüp ibret almak ve harama giden yolları kapamak gerekir.

İşte Ramazan bizleri tam da bu manada ayar ediyor. Mide aç kalınca beynimiz farklı düşünmeye başlıyor. Gözlerimiz fakirleri, yetimleri, dulları görmeye başlıyor. Kulağımız, dilimiz, elimiz ayağımız fıtratımızda ki güzelliklere dönmeye başlıyor. İnsan bu pencereden bakınca iyi ki Müslümanım diyor. Rabbimizin emrettiği her ne varsa yapıp da pişmanlık duyduğumuz bir şey yoktur. Tam tersi Allah celle celaluh neyi yasak etmiş ise onları işleyip de sonunda pişman olmayan yoktur.

Vakit kaybetme

Ramazan manevi bahar mevsimidir. Çiçeklerin açtığı, ağaçların yeşile boyandığı gibi Ramazan da yeni başlangıçları müjdeler. Ramazan fıtrat ayarlarına dönme mevsimidir. Nefsinin peşinde ömrünü tüketen insanlar için bir çıkış kapısıdır. Karanlıktakiler için ışığın göründüğü yerdir.

Ramazan tövbe ve istiğfar ayıdır. Pişman olmak, tövbe etmek, “Kapına geldim” demek için en güzel zamandır. Gel vakit daha fazla geçmeden tövbeye sarıl. İstiğfar, Kur’an ve salavat ile gönlünü ve dilini meşgul eyle.

Unutma ki şeytanın tuzakları gayet çoktur. İnsanın nefsi her zaman beğenilmek ister. Kılık kıyafetinden tutun da yeme içme, gezme, yürüme derken manevi şeyleri bile beğeni pazarına çıkarırız da haberimiz bile olmaz. Güzel Kur’an okuyan acaba beğeniyi kimden almalı? Kürsülerde konuşan, karşısındaki sayısız insanı coşturan hatip, acaba beğeniyi kimden beklemeli? Fakir fukaraya yardımcı olan, dernek veya başka bir kuruluşta hizmet eden, beğeniyi nereden beklemeli? Meclis kürsüsünde konuşan acaba kimi dikkate alarak konuşuyor?

Bu ve buna benzer konularda insan çok dikkatli olmalıdır. Bir ülkenin halkının tamamı bizi takdir etse ne kazancımız olur? Allah korusun bir de kazanç maksatlı çalışarak her şeyde insanların cüzdanına bakıyorsak vah halimize. İnsanların takdiri ile tenkidi arasında kıl kadar ince bir set var. Bugün senden menfaati olup sizi göklere çıkaranlar, yarın yerin dibine batıracak hareketler yaparlarsa şaşmayın.

Zengin olduğunuzda etrafınızı saran kalabalıklara aldanmayın. Makama geldiğinizde sık sık sizi arayanlar, sizden önce o makamda olanları da çok aradılar, hatta ne hediyeler ile taltif ettiler. Makam gidince de selamı bile kestiler. Aslında bu konuları uzun uzun ders yapmak, her hafta ehl-i kemal bir insanın sohbetini dinleyerek gündemde tutmak lazım.

Gözünüzü boyamasın

Sahip olduğunuzu zannettiğin şeyler sizi aldatmasın. Para pul, arabalar, daireler gözünüzü boyamasın. Emanetçi olduğunuz makamlar ayağınızın kaymasına vesile olmasın. Nice büyük makamları işgal edip de şimdi toprağın altında kafa tasında karıncalar gezen meşhur insanlar var. Ölenleri bir hayal edin. Dün odacı diye değer vermediği insanın mezarı ile şu makamda olanın hiçbir farkı kalmamış.

Düşünsenize daha dün diyecek kadar kısa zaman önce kırmızı plakalı aracın içerisinde siyah gözlük gözünde, çantasını, şemsiyesini, paltosunu başkalarına taşıtanlar; eğer yaşıyorsa kulağında işitme cihazı, elinde baston, adım atamaz hale gelmişler. Kimileri tekerlekli arabada aciz aciz sağa sola bakıyor; söylenilenleri anlama özellikleri gitmiş; artık fikrine müracaat edenleri de kalmamış. Allah düşürmesin hele birde yatalak vaziyette çocuklar gibi bezleniyorsa vah haline dünyanın.

İş işten geçmeden ibret almalı. Mezar ziyareti yapmalı. Kabirde yatana vefa borcu olur, onun için dua edilir, onun hayatındaki güzellikler düşünülür, hasılı “Ben de bu hale gelmeden kendime nasıl çeki düzen veririm?” diye düşünülür. Zenginlikten fakirliğe düşenleri ziyaret etmeli, ders almalı. Bilhassa ticaret ile iştigal eden insanlardan ricam etrafınızdaki iflas edenleri unutmayın. Onları ziyaret gece gidin gizlice yastıklarının altına para koyun. Çok zor olur zenginlikten fakirliğe düşmek, Kimseye dertlerini söyleyemezler, yakınları da yüzlerine bakmazlar.

Niçin yazıyorum?

Niçin bunları yazıyorum? Zamanımızda insanlar çok güvensiz hale geldi. Maddeyi ilah konumuna getirenler çoğaldı. Menfaat için her şey pazarlanır oldu. Baştan beri yazmaya çalıştığım şu ki, her konuda Allah dikkate alınarak yaşanılsaydı ne güzel olurdu! Beğeni hastası olmazdık. İhlâsımızdan taviz vermemek için ciddi gayretler sarf ederdik.

İnsanların beğenisine o kadar alıştık ki, adamın genç yaşta oğlu vefat etmiş yüreği kavrulurken birileri tabutun başında resim çekilip sosyal medyada paylaşıyor. Hasta ameliyat olmuş, konuşacak hali kalmamış; beğeni sarhoşu başkası video çekimi yapıyor onu paylaşıyor. Hele bir de yaptıkları yardımları paylaşanlar, fakirin fukaranın fotoğrafını çekip yayanlar var ki onlara ne demeli?

Şu kadın erkek el ele horon tepenlerin haline bir bak! Bu bizim kültürümüzde yok, bizim derken İslam’ı kast ediyorum. Nereden zehirlendik anlamak mümkün değil. Adam hanımının, kızının, gelinin milletin içerisinde oynadığını paylaşarak beğeni toplamak istiyor. Gelin hanımın giydiği açık kıyafetlerine aldırış etmeden boy boy düğün fotoğrafları paylaşıyor.

Uzun sözün kısası her işinde Allah’ı unutmadan yaşayanlara selam olsun! Her akşam yatağa girmeden; “Bana bunca nimeti sen verdin” diyerek boyun bükenlere selam olsun! “Gücüm, başarım, makamım, servetim, şöhretim hepsi senin bana verdiğin bir imtihan vesilesi. Beni bu dünya imtihanında nefsine aldanan, şeytanın kölesi olan, kulların beğenisi ile tatmin olan şaşkınlardan eyleme!” diyen samimi kullara selam olsun…

Değerli kardeşlerim biz uyanmadan, yaşantımıza çeki düzen vermeden, ahlaki zaaflarımızı yenmeden İslam aleminin de uyanması mümkün değildir. Hepimizin yüreği Gazze’deki katliamlarla harap olmuşken bütün bu sözlerimizin de bir anlamı kalmıyor aslında. “Bilmem söylesem mi söylemesem mi?” demiş ya şair… Rabbim bu Ramazan vesilesi ile hepimize yeniden bir nefis muhasebesi yapmayı nasip eylesin.

Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.