Bazen bana; “Ne kadar çok hikaye anlatıyorsunuz?” diyenler oluyor. Çok geziyorum, çok dinliyorum ve çok şeylere şahid oluyorum. Bizzat yaşadıklarımı, gördüklerimi, duyduklarımı da sizlerle paylaşıyorum. Bir arkadaş geçenlerde; “Sana anlattığım şeyin aynısını tıpa tıp yazıya dökmüşsün” dedi. Allah da bize böyle bir yetenek vermiş, bunun için hamd ediyoruz. Şimdi size yine etkilendiğim bir hatırayı anlatmak istiyorum.
Medine-i Münevvere’de pasaport işlemlerini yaptırdıktan sonra çıkışa doğru gidiyordum. Fransa’dan bizi tanıyan bir arkadaş yanıma geldi, çok sevinçliydi. Yanında orta yaşlarda birisi vardı. “Bu benim misafirim abi” dedi. “Nereden Fransa’dan mı?” dedim. “Hayır, Malatya’dan” dedi. “Allah Allah Fransa nere, Malatya nere? Bu arkadaş ile nasıl buluştunuz” deyince başladı anlatmaya:
Gariban çoban
“Ben Gümüşhaneliyim ama her zaman izine gittiğimde Türkiye’nin çeşitli illerini gezerim. Bu yıl da izinde Malatya‘yı, Elazığ‘ı ve güneydoğu illerini gezmeyi planladım. Malatya’dan geçerken sürülerini otlatan bir çobanın yanında durdum. Çocukluğumdan beri hayvanlara karşı olan sevgimden dolayı sürüleri görünce onları uzun uzun seyrettim.
Bu arada çobanlık yapan arkadaşla da tanışıp bir müddet hasbıhal ettik. Arkadaş çantasında olan ekmeğini ve yiyeceklerini bizimle paylaştı. Ayrıca koyunlardan sağdığı sütten ikram etti. Tabi bizim kendisine gösterdiğimiz yakınlığa çok memnun kaldı. Aramızda bir sevgi bağı oluştu, bu kardeşimizi çok sevdim.
Bir ara ona dedim ki: ‘Dünyada isteyip de kavuşamadığın bir şey oldu mu?’ Gözleri uzaklara daldı, derinden bir ah çektikten sonra şöyle dedi: ‘Benim dünyada bir tek isteğim var o da bir gün Medine-i Münevvere‘ye gidip İki Cihan Güneşi Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’in eşiğine yüzümü sürmek. Yıllardır gece gündüz her zaman dileğim budur.’
‘Şimdiye kadar hiç imkan bulamadınız mı Hac veya Umre için’ dediğimde; ‘Benim işim çobanlık, kazandığım para ile ancak kendimi ve ailemi geçindirebiliyorum’ dedi. Bunun üzerine bu kardeşimizden nüfus cüzdanını istedim ve beraber Umre yapmayı teklif ettim. İnanamadı; ‘Beni Medine’ye mi götüreceksin?’ dedi ve ağlamaya başladı. İşte bu güzel kardeşim şu yanımda.”
Sevinç gözyaşları
Evet kardeşlerim, Allah nasip ederse işte böyle Medine’ye kadar gidiyorsunuz… Düşünün, arazinin ortasında koyunları otlatıyorsunuz, çantanızda kurumuş ekmekleriniz var, onlarla idare ederken ummadığınız bir yerden size bir haber geliyor. Gözleriniz fal taşı gibi açılıyor ve sevinçten sicim gibi yaşlar akmaya başlıyor gözlerinizden…
Olay böyle gerçekleşiyor. Pasaportunu çıkartıyorlar ve Peygamber sevdalısı çoban kardeşimiz bir müddet sonra Umre’ye geliyor. Tabii zaman çok kısaydı, çoban kardeşimizle biraz sohbet etmek, onunla daha detaylı tanışmak isterdim fakat vakitten dolayı ilgilenemedim. Ama doğrusu onun hikayesinden çok etkilendim.
Onu buralara getiren arkadaşımız manevi bir haz içerisindeydi ve mutluluğunu bizimle paylaşırken çok dikkatli ifadeler kullanıyordu. Ona dedim ki: “Allah senden razı olsun, çok güzel bir hayra vesile olmuşsun. Bu güzelliği insanlara anlat ki Rabbim, Habibi’nin sevenleri nasıl da Medine’ye ulaştırıyor insanlar görsün.”
Nefis karışmasın
Tabi kardeşimiz olgun bir insan. Nefis devreye girer; işte sen şöyle cömertsin böyle güzel işler yaparsın, falan derken amelimize riya bulaşır endişesini taşıyordu. Ben de ona dedim ki: “Madem bu hikayeyi başkalarına anlatırken; ‘Bu çoban kardeşimizi Umre’ye getirdim’ demeyeceksin, o halde; ‘Rabbim bu kardeşimizin duası vesilesiyle hem onu hem de bizi buraya getirdi dersin’ dedim.”
Hakikaten de öyle olmamış mı? Bu kardeşimizin samimi duası ikisinin de buralara kadar gelmesine sebep olmuş. Rabbim murat etmeseydi ne o Fransa’dan Malatya’ya gidebilirdi, ne de yoldan geçerken gördüğü sürünün yanında durabilirdi. Rabbim nasip edecek ya sebepler silsilesini de birbirine bağlamış.
Allah Teâlâ murad ederse her kapı açılır. Bu yazı vesilesiyle tüm Müslümanlara şunu söylemek istiyorum: İş yerlerinizin, evlerinizin girişlerine, arabalarınızın dikiz aynalarına şu ayeti kerimeyi yazın: “Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa Allah ona bir çıkış yolu açar. Onu beklemediği yerden rızıklandırır.” (Talak Suresi, 2-3)
Rabbim bu yazıyı okuyan siz değerli kardeşlerimize de hayırlı kapılar açsın ve ummadığınız yerden rızıklandırsın. Ve bizleri önce o Gül Yüzlü Nebi’nin ravzasında buluştursun. Öldükten sonra da Livaül Hamd sancağının altında toplanmayı nasip eylesin.
Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.
- Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…
- Sosyal medyada yaptığımız hatalar neler?
- İhsan kıvamında üç güzel hayat…
- İnsanın hayatı anlama çabası…
- Suudi Arabistan’da tasavvufun izleri…