Dünya hayatının aslı esası nedir?

Kur’an’da öyle bir âyet var ki âhireti bir kenara bırakan kimselerin bakış açısından dünya hayatının ne olduğunu üç beş cümlede çok net, vurucu, özet bir şekilde anlatıyor. Hiç kimse âlemlerin Rabbi olan Allah gibi dünya hayatını anlatamaz. Bakın Rabbimiz ne diyor:

“Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ziraatçilerin hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer çöp olur. Ahirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allah’ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir.” (Hadid, 20)

Bu âyette Rabbimiz dünya hayatını -özellikle de kâfirlerin veya gaflete düşüp âhireti unutmuş kimselerin bakış açısından- beş kelime ile tanımlıyor. Sıra ile ele alalım:

1. Dünya hayatı bir oyundur:

Oyun, gerçekliği olmayan gelip geçici bir şeydir. Bir an çocukların oynadığı evcilik oyununu düşünün. Birisi anne birisi baba, birisi hırsız birisi polis, birisi öğretmen birisi öğrenci olur. Bir süre kendilerini oyuna kaptırarak bu şekilde davranırlar. Sonra oyun biter, bütün roller ortadan kalkar, acı gerçek ortaya çıkar.

Bir de bakarlar ki anne, baba, hırsız, polis, öğretmen ve öğrenci rollerinin tümü geride kalmış. Meğer hiçbirisi gerçek değilmiş. İşte dünya da böyledir. Bu dünyada kimi zengin, kimi fakir, kimi üstün, kimi düşük, kimi hasta, kimi sağlam, kimi işçi, kimi patrondur. Sonra bir gün Azrail gelir ve bütün bu mevkiler, makamlar anlamını bir anda kaybeder.

2. Dünya hayatı bir eğlencedir.

Eğlence iki anlamda kullanılır: Birincisi hoşça vakit geçirmek için yapılan faaliyettir. Müzik dinlemek, resim yapmak, gezmek-tozmak vb gibi. Bir diğeri ise insanı asıl yapması gereken şeylerden eğleyen, onu oyalayan faaliyetlerdir. Dünya hayatı -özellikle de inkârcılar veya gâfil müminler için- onları asıl vazifelerini yerine getirmekten alıkoyup eğleyen, oyalayan bir yöne sahiptir. Bir çok kimse dünyada niçin var olduğunu, yaratılış amacını unutarak asıl görevini ihmal edip dünyanın gelip geçici yönüne kanar, boşa ömür tüketir.

3. Dünya hayatı bir süstür.

İnsan -imtihan gereği- dünya hayatının zinetine düşkün olarak yaratılmıştır. Mal ve evlatlar başta olmak üzere şu dünyada her şey insana süslü-çekici kılınmıştır. Buna ek olarak insan, sahip olduğu her şeyin süslü ve güzel olmasını ister. Mesela ister ki evi, arabası, işi güzel olsun. Bunun için de hep daha süslü, daha güzel, daha albenili olanı arzu ederek bir ömür geçirir.

4. Dünya hayatı insanların birbirine karşı övünme vesilesidir.

Asıl derdi dünya olup âhireti unutmuş insanlar dünyalığı bir övünç vesilesi olarak görürler. Bir mala sahip olmak, bir ünvan elde etmek, titr yapmak, plaket almak, alkış elde etmek, parmakla işaret edilmek, el üstünde tutulmak onların hayallerini süsler. En yakınlarından başlayarak en uzaktakilere kadar hep başkalarına karşı sahip olduklarıyla övünmekten hoşlanır. Birisini kendisinden ileride gördüğünde onu geçmek için çaba harcar, ondan geri kalmaya razı olmaz.

5. Dünya hayatı, mal ve evlatları çoğaltma yarışıdır.

Âhiret odaklı olarak yaşamayan kimse için dünya hayatı sayıların, miktarların, kemmiyetin keyfiyete galip olduğu bir alandır. Bir insanın değer ve yüceliği sahip olduklarının sayısı ile ölçülür. Ne kadar serveti, hizmetçisi, tapusu varsa o kadar üstün olduğunu düşünür. Mal ve evlatlardaki her azalma onu çileden çıkarır; çünkü yarışta geri kalacaktır.

İşte kâfirlerin ve gafillerin gözünden dünyayı bu şekilde anlatan Rabbimiz, bu defa bu dünyanın gerçekte ne olduğunu bir benzetme ile akıllara kazıyacak ifadeler kullanarak -mealen- şunları söyler:

“Ey dünya tutkunu kimseler! Sizin taparcasına bağlı olduğunuz bu dünya bir bahçeye benziyor. Dünyadaki nimetler ise o bahçeyi sulayan yağmur gibi. Nimetler gelip de dünyanız şenlenince siz de bir çiftçinin yemyeşil bahçesini gördüğünde sevinmesi gibi seviniyorsunuz. Ama gün geliyor tarlanın yeşilliği sararmaya, yapraklar dökülmeye, dallar kurumaya başlıyor. Yemyeşil tarla dımdızlak ortada kalıyor. İşte sizin bağlandığınız dünya tam da bu!

Şimdi siz, şu gelip geçici dünya hayatını tek hedefiniz yapmayı bırakın da âhirete odaklanın. Asıl nimet ve azap orada. Sizin dünya dediğiniz şey gelip-geçici bir yararlanmadan başka bir şey değil.”

Rabbimiz dünyayı bir oyun ve eğlence alanı değil âhiretin tarlası olarak görmeyi, bu dünyada hayırlı ameller ekip âhirette ürünlerini devşirmeyi cümlemize nasip eylesin.

Prof. Dr. Soner Duman/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Süleyman Efendi’nin faiz hassasiyeti…

Süleyman Hilmi Tunahan Efendi’nin önde gelen talebelerinden Eskişehir, Bilecik ve Balıkesir eski müftüsü Mehmet Emre …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.