Her duyduğunu yayan adam…

Küçük bir ilçede yaşayan, doğru söz söyleme konusunda hassas olan fakat duyduklarını paylaşma konusunda dikkatsiz davranan bir adam varmış. Bu adam dürüst birisiymiş ama bazen duyduğu sözleri ölçüp tartmadan, doğruluğunu yanlışlığını araştırmadan başkalarıyla paylaşırmış.

Sağdan soldan topladığı sözleri, sanki büyük bir marifetmiş gibi başkalarına satarmış. “Falan şöyle demiş duydun mu, filan şöyle yapmış bildin mi” diyerek aslı astarı olmayan birçok sözü, ulu orta her yerde söylermiş. Yani anlayacağınız dürüst bir adammış ama dedikodu ve laf taşıma konusunda doğruluk kadar hassas değilmiş.

Herkese anlatmış

Bir gün kulağına hiç sevmediği bir kişi hakkında olumsuz bir takım sözler gelmiş. Kendisini ilgilendiren bir konu olmadığı halde, duyduklarını ilçede kime rastlasa anlatmış. Anlattıklarını neredeyse duymayan kalmamış.

İki hafta kadar sonra bir sohbet esnasında, önceden kendisine anlatılan şeylerin önceki duyduğu gibi olmadığını öğrenmiş. Mayasında biraz da iyilik olduğu için hatasını anlamış ve bundan dolayı pek pişman olmuş. Vicdan azabını gidermenin çeşitli yollarını aramış. Ama ne yaparsa yapsın bir türlü vicdanını rahatlatamıyormuş. 

Bu konuyu bir alime danışmaya karar vermiş. Tam da yakınlardaki bir kasabada tanıyıp güvendiği alim bir zât varmış. Doğru onun yanına gidip durumu anlatmış ve ona yaptığı hatanın telafisinin nasıl olacağını sormuş.

Alim zât biraz düşündükten sonra ona; kasabanın pazarına gitmesini, oradan bir tavuk satın almasını ve orada kesip kanı iyice aktıktan sonra tavuğu getirmesini söylemiş. Bir de gelirken tavuğun tüylerini yolup, sağa sola savura savura gelmesini tembihlemiş.

Adamın mevzu ile tavuk arasındaki alaka, pek aklına yatmasa da denileni yapmaya karar vermiş. Aynen alimin dediği gibi, pazardan tavuğu alıp kestikten sonra tüylerini sağa sola savurarak alimin huzuruna getirmiş. Huzura geldiğinde elinde tüylerinin yarısı yolunmuş bir tavuk varmış.

Şimdi geri dön!

Alim zat; ”Dediğimi yaptın demek, aferin” dedikten sonra ona hemen dönmesini ve yolup attığı tüyleri toplayıp geri getirmesini söylemiş.

Adam çaresiz bir teslimiyetle itiraz etmeden, tüyleri toplamak için geri dönmüş. İki saat boyunca yol kenarlarından bulabildiği kadarıyla tüyleri toplamış.

Alimin yanına döndüğünde adamın elinde sadece bir avuç tüy varmış.  Alim zat sormuş:

– Yolduğun tüylerin hepsi bu kadar mıydı? Adam:

– Hayır daha fazlaydı. Alim:

– Peki ne olmuş onlara? Niçin bulamadın?

– Bıraktığım yerde durmamışlar. Tüy bu uçup gitmiştir herhalde…

Alimin de beklediği cevap buymuş. Demiş ki:

– Evladım dedikodunun tam olarak telafisi mümkün değildir. Sen o konuşmayı iki hafta önce bir kaç yerde yaptın. O dinleyenlerden bazıları gitti yakın aradaşlarına ya dahanımına anlattı. Onlar da kendi arkadaşlarına anlattı. Bu sözleri duyanlar da aynı şekilde yine arkadaşlarına anlattılar. Yani senin sözlerin o tüyler gibi uçuşarak etrafa yayıldı. Artık onları geri toplama imkanın yok. Şimdi bu kişilerin hangisine ulaşıp da doğrusunu anlatacaksın? Ancak senden duyanlara belki doğrusunu anlatabilirsin fakat onların lafı ulaştırdığı kimseleri nereden bulacaksın?

Adam büyük bir mahcubiyet ile boynunu iyice bükmüş. Alim ise sözlerini şöyle tamamlamış:

– Sen kendinin doğru sözlü olduğunu söylüyorsun ama Fahr-i Cihan Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem; “Kişiye, her duyduğunu anlatmak, yalan olarak yeter” (Müslim, Mukaddime, 5) buyurmuştur. Sen böyle yapmakla hem yalan söylemiş hem de gıybet etmiş oluyorsun. Yine de Allah’ın rahmetinden ümit kesilmez. Önce, bu yaptığından dolayı güzelce bir tövbe et. Sonra o dedikodusunu yaparak hakkında olumsuz düşünülmesine sebep olduğun kişiden, yaptığın hatayı da anlatarak helallik iste. Eğer affederse iyi ama affetmezse yapacak başka bir şey yok!”

Söz taşımanın sonuçları bu hikayede ne kadar güzel ortaya konulmuş… Günümüzde bu hikaye daha da bir anlamlı galiba. Sosyal medyada her duyduğunu paylaşan, her gördüğünü kesip kopyalayıp yapıştıran, “bunu herkese yayın” gibi mesajlara aldanan birçok insan görüyoruz. Gerek sosyal hayatta gerekse sosyal medyada olsun maalesef biz bu hatayı hep yapıyoruz. Doğruluğundan emin olmadan, birilerinin ortaya attığı saçma sapan, yalan yanlış sözleri paylaşıp duruyoruz.

Bilmiyorum farkında mısınız ama böyle yaparak bir nevi gereksiz laf taşıyıcılığı yapmış oluyoruz. Bazen küçük bir laf kartopu gibi büyüyerek, büyük bir dedikoduya dönüşüyor. Büyükler ne güzel söylemişler değil mi efendim: “Söz ağzından çıkmadan senin esirindir. Ağzından çıktıktan sonra sen onun esiri olursun.”

Ali Uslu/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Mehmet Feyzi Efendi farklı bir zattı…

İmam hatipte okurken yaz tatillerinde İstanbul gibi manevi üstadların bol olduğu bir şehirde birçok güzel …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.