Hiç karıncayla empati kurdunuz mu?

Kur’an-ı Kerim’deki 114 sureden birisi “karınca” anlamına gelen Neml suresidir. Bu surenin bir yerinde Cenab-ı Allah çok ilginç bir olay anlatıyor. Dikkat çekmek istediğim ayetlerin meali şöyle:    

“Süleyman Dâvûd’un yerine geçti. Dedi ki: ‘Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden gerektiği kadar verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur.’ Bir zaman cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan orduları Süleyman’ın emrinde toplanmış, birlikte sevk ve idare ediliyordu. Nihayet Karınca vadisine geldiklerinde, bir karınca şöyle dedi: ‘Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; aman, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin!’ Onun bu sözünden dolayı Süleyman neşeyle gülümsedi ve ‘Ey rabbim!’ dedi, ‘Gerek bana gerekse anne babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya beni muvaffak kıl. Rahmetinle beni iyi kullarının arasına kat!’(Neml, 17-19)

Çocuklara anlatabiliriz

Çocuklarımıza Kur’an mealinden bu kıssayı okuyarak, onlarla bu mevzuda sohbet ederek çevre bilincini geliştirebiliriz. İlkokul ve ortaokul sınıflarına derse giren öğretmenler, özellikle Din Kültürü öğretmenleri, Kur’an mealinden bu bölümü çocuklara okutarak hem öğrencilerin Kur’an merakını teşvik etmiş olurlar, hem de üzerinde sohbet ederek öğrencilerin çevreye bilinçlerini geliştirebilirler.

Ama öncelikle surede cinlerden bahsedildiği için bazı anne veya eğitimciler bu kıssayı belki çocuklara anlatmakta çekinebilirler. Ancak böyle yapmak yerine çocuklara cinlerin de melekler gibi görünmez varlıklar olduğunu, onların farklı bir yaşam frekansında yaşadığını, onlardan korkmamamız gerektiğini güzel bir şekilde anlatabiliriz. Mesela melek denilince korkmayıp, cin denilince neden korkulduğunun sebebini şöyle açıklayabiliriz:

İnsan gizemlere karşı meraklı bir varlıktır. Birçok insan bizim bu merakımızı sömürmek için ilginç şeyler anlatırlar. Çevremizden etrafımızdan bu varlıklarla ilgili yalan yanlış şeyler duyarız hep. İşte bu da bizde gereksiz bir korku oluşturur. Çocuklarımıza bu tür şeyler anlatan kimseleri dinlememelerini, bu tür gizemlerle ilgili görsel video tarzı şeyleri de kesinlikle izlememelerini tavsiye ediyorum. Cinler de diğer varlıklar gibi Allah’ın mahlûklarıdır, onlardan korkmamıza gerek yoktur.

Onlar bir ümmet

 “Bu konuyu çocuklarımıza nasıl anlatalım” tarzındaki sorulara cevap vermek için bu açıklamayı yaptıktan sonra şimdi de asıl konumuza yani karıncalar dönelim. Ben çocukluğumda ve gençliğimde, karıncaları bir delikte rastgele yaşayan canlılar zannederdim. Bir kazı sırasında çıkarılan karınca yuvasını görünce hayran kaldım. Çok katlı apartman gibi  müthiş bir ustalık ve sanatkârlıkla yapılmış bir yapıydı. Tefsirlerde bildirildiğine göre bu ayet, toplu halde yaşadığı bilinen karıncaların aynı zamanda bir topluluk düzeni içinde hareket ettiklerini de ifade ediyor. Yani onlar da bizim gibi birer ümmettirler.

Daha sonra bu konudaki belgeselleri izlediğimde onların hem hayat düzenlerinin hem de yuvalarının çok düzenli olduğunu öğrendim. Tabi ki bunlar Rabbimizin onlara verdiği ilham sayesinde oluyordu. Şimdi bu kıssadan kendi çıkardığım dersleri aktarayım. Sizler daha fazla dersler de çıkarabilirsiniz.

Ayetteki: “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; aman, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin!” ifadesinden anladığımıza göre karıncaların (dolayısıyla diğer böcek türlerinin) kendi aralarında konuşma ve anlaşma şekilleri vardır. Bilindiği gibi Süleyman peygambere hayvanlarla konuşma, konuşmalarını anlama bilgisi verilmişti. Bugün bilim insanlarının hayvanların iletişimi ile ilgili çok sayıda çalışmalar yaptığını biliyoruz.

Bilerek ezmez

Suredeki ilginç bir bilgi de karıncaların Allah Teâla’nın peygamberi olan Süleyman peygamberin ordusunu tanımalarıdır. Süleyman peygamberi ve ordusunu tanıyan karıncalar Allah Teâla’yı elbette tanırlar. Acaba bizi de tanırlar mı? Kanaatimce detaylı olmasa da tanırlar. Çünkü bir hadis-i şerifte iyi insanlar için sudaki balıkların, hatta yuvasındaki karıncaların istiğfar ettikleri belirtilir.

Ayetteki; “Süleyman ve ordusu bilmeden sizi ezmesin” ifadesinden, kendini bilen kimselerin bile bile bir karıncayı ezemeyeceklerini anlıyorum. Hazreti Süleyman aleyhis selam’ın merhametine de işaret ediliyor aynı zamanda. “Karıncayı ezmeme” hassasiyeti dikkat çekiyor. Hazreti Süleyman karıncaları bilerek ezmiyorsa, biz de ezmemeliyiz.

Kur’an-ı Kerim’de karınca anlatıldığı halde, mevzuun sadece karıncadan ibaret olmadığı, onun örnek olarak verildiği, aslında yeraltında yaşayan diğer böcek türlerinin de karıncalar gibi olduğunu düşünüyorum. Hatta en küçük varlıklara örnek olarak karınca zikredilmiş olabilir. Yani karıncaya ve daha büyük canlılara karşı da merhametli olmayı burada anlayabiliriz.  

Köy veya küçük yerlerde çocukların karınca ve arıların yuvalarına zarar verdikleri olur. Bunları çocuklarımıza güzelce anlattığımızda çocuklarımız için karıncalar, karınca yuvaları ve diğer böcek yuvaları eğlence aracı şeyler olmaktan çıkıp ibret alınacak canlılar ve mekânlar olacaktır. Böcek yuvasını veya karınca yuvasını bozmayı şu örnekle anlattığımda çocuklar daha iyi anlıyorlar.

Diyelim ki siz bir köyde yaşıyorsunuz. Köyünüze, size göre öyle büyük yaratıklar geliyor ki bir tanesinin ayakları sizin köyü kaplayacak büyüklükte. Normal bir yetişkinin ayakkabısının altına binlerce karınca sığabilir; bunun gibi… Sizi çok küçük birer canlı olarak görüyorlar ve önemsemiyorlar. Hatta bağırmalarınızı bile işitmiyorlar. Eğlence olsun diye evlerinizi tekmeliyorlar. O yaratık bir tekmede bir evi ve binlerce insanı telef edebiliyor. Bu durumda siz neler hissederdiniz? “İşte bizler de karıncaya oranla çok büyük yaratıklarız.” diye çocukları düşünmeye sevk edebiliriz.

Ali Uslu/ İrfanDunyamiz.com

Şunlara Gözat

Makama gelince beni tanımadı…

Ankara’da öğrencilik yıllarımda kaldığım bir vakıf evinde, bir yıl, İlahiyat ve Siyasal Bilgiler fakültesi öğrencilerinden …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.