Hüseyin Küçükkalay hocamızdan hatıralar…

Alim ve arifleri anmak, gönül dünyalarımıza feyiz ve nûr olur. Zira onlar Allah’ı hatırlatırlar. Bu hakikat hadis-i şerifte de zikredilir. “Kendileriyle oturduklarımızın hangisi daha hayırlıdır, ya Rasulallah?” diye sorulduğunda Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem buyurdu ki “Görüldüklerinde size Allah’ı hatırlatan, konuştuğun­da ilminizi arttıran ve ameli size ahireti hatırlatan kim­selerdir.” (Abd b. Humeyd, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: 3/123)

Allah rahmet eylesin Dr. Hüseyin Küçükkalay hocamız işte böyle bir Allah dostu alim idi. Konya’mızın yetiştirdiği sahasında Türkiye’mizin ilk sıralarında olan bir hocamızdı. Arapçayı fasih bir şekilde konuşurken gerçekten kendisine hayran bırakır, adeta aslı Arap zannedilirdi. Onlarda bile böylesine az rastlanırdı. Çünkü gramerde yektâ idi. Çok iyi bir Tefsirci idi aynı zamanda. Ama bütün ilimleri okumuş, hep birincilikle bitirmişti. Buna rağmen hiç belli etmez, diğer sahalara taşmaz, işi ehline bırakır ve mütevazi davranırdı.

Kıymet bilen

Haseki eğitim merkezindeki müdürümüz Ahmed Baltacı hocamız kendisine çok değer verirdi. Alimin değerini yine alimler biliyor demek ki… 90’lı yaşlara gelmesine rağmen maşâallah Baltacı hocamızın ilim halkası halen devam etmektedir. Rabbimiz hayırlı ve bereketli ömürler versin. Onun İhtisası açması ve gayreti bambaşka idi. Hacıveyiszade Mustafa Kurucu hocamızın talebesi idi aynı zamanda.

Hüseyin hocamızın dersleri neşeli bir şekilde geçer, zaman zaman bizlere alim ve salihlerin kıssalarını anlatırdı. Bizler farklı yaşlarda ama şükürler olsun ki, çoluk çocuk sahibi aynı zamanda resmi görevli kimselerdik. Mevlâna Hazretleri civarında eski ve küçük bir kurs binasında Selçuk Dini Yüksek İhtisasa devam ediyorduk. Orası bize bir medrese havası veriyordu.

Hocalarımız alanında söz sahibi alim kimselerdi. Suriye, Suudi Arabistan ve Mısır’da yetişmiş ehli sünnet alimlerden de vardı. Hatta oralarda yıllarca üniversitede ders vermiş, kimseler de vardı. Onlardan birisi de Dr. Nureddin Boyacılar hocamızdı. O da Hadis alanında önemli bir alim olarak bilinmekte ve büyük bir hoca olarak saygı görmektedir. Bize böyle hocalar verdiği için Mevlamıza ne kadar hamdetsek azdır.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı manzara-hatiralarin-izinde-hatira-arsivi-anilar-gecidi-irfandunyamizali.jpg

Sükut sohbeti

Bu hocalarımız sadece alanlarında yetişmiş birer alim değil, her birisi birer irfan çeşmesiydi. Bizi o irfan pınarlarından mahrum bırakmazlardı. Hüseyin Küçükkalay hocamız derste bir gün gönül açacak güzel konulara temas etmiş ve bir ara bize; “Arkadaşlar, siz sükût sohbetini biliyor musunuz?” diye sormuştu. Biz de; “Bilmiyoruz hocam” dedik. “Öyleyse anlatayım da dinleyin” dedi ve şunları anlattı:

“Biz Şam‘da Türk talebeleri olarak memleketten gelen misafirler olursa onlara rehberlik yapar ya da sohbetlerine katılırdık. Bir gün Mahmud Sami Ramazanoğlu Efendi Hazretleri Şam‘a gelmiş dediler. Biz de toplanıp gittik. Geniş bir ev ve büyük bir salonda oturduk. Şam’ın alimleri de vardı. Sami Efendi Hazretlerine çok saygılı idiler. Salon doluydu. Mübarek başını eğmiş, gözlerini yummuş murakabe halindeydi.

Bütün salonda aynı durumda olup küçük bir ses bile yoktu. Müthiş bir manevî hava mevcuttu. Bir müddet böyle devam etti. Biz normalde sohbet bekliyorduk. Talebeler olarak pek anlam verememiştik. Ama biraz sonra bir kaç kişi adeta patlamak suretiyle ağlamaya başladı. Artık arkası kesilmedi ve bütün salon hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam etti. Hepimiz titriyorduk. Biraz devam edip ortalık yatışınca Mübarek; El-Fatiha! dedi.

Biz şaşkındık tabii ki. İlk gördüğümüz şeydi. Ama Allah dostlarının işine akıl ermez. Meğer bu sükût sohbetiymiş. Sami Efendi Hazretleri kalplere teveccüh edince böyle zuhur etmişti. Zaten herkes alacağını almıştı. İllâki konuşmak şart değil, ârifler mürîdanını böyle de irşad ederler. Sami Efendi gerçekten Müslüman dünyasında hatırı sayılan büyük bir veli idi. Cenab-ı Hakk şefaatlerine nâil eylesin.”

Yıllar geçmesine rağmen hocamızdan işittiğim bu kısayı unutmuyorum Allah’a şükürler olsun. Anlatmak bile o ânı yaşamak gibi bambaşka bir haz veriyor elhamdülillah.

Mezuniyet merasimi

1996 yılında 4. dönem mezunları olarak Konya Ticaret Odasında mezuniyet merasimimiz vardı. Kurra Hafız Mehmet Kaya hocamız açılış Kur’an’ı Kerim’ini okuma görevini fakire tevdî etmişti. Biz görevi ifa ettikten sonra Hüseyin Küçükkalay hocamın Arapça hitabesini dinledik. Aman Allah’ım nasıl bir haz aldık! O anlatım biçimi, fasih Arapçası ve sanki hadisenin içerisine girişi öyle bir manevî hava estirdi ki asla unutulmaz.

Konu ise can alıcıydı. Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’in ashabıyla geçen bir kıssasını anlatmıştı. Şöyle ki bir gece Peygamber Efendimiz dışarıya çıktığında, Hazreti Ebû Bekir ve Hazreti Ömer radıyallahu anhüma’ya rastladı ve onlara: “Sizi bu saatte evlerinizden çıkaran nedir?” diye sordu. Onlar da; “Açlık, Ey Allah’ın Resulü” dediler. Peygamberimiz de; “Nefsim kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki beni de sizi dışarıya çıkaran çıkardı” dedi.

Sonra; “Haydi kalkın” buyurdu. Beraberce Ensar’dan bir zatın evine gittiler, fakat o, evinde yoktu. Eşi, “Buyurun” dedi. Peygamberimiz: “Falanca nerede?” deyince kadın; “Bize tatlı su getirmeye gitti” dedi. Derken o sahabi geldi, Peygamberimizi ve iki arkadaşını evinde görünce: “Bugün benden daha iyi misafiri olan kimse yok” dedi. Gidip bir hurma dalı getirerek; “Buyurun” dedi.

Ardından bir yemek hazırlayıp getirdi. O yemekler yenildikten sonra Peygamberimiz sallellahu aleyhi ve sellem, Hazreti Ebû Bekir ve Hazreti Ömer’e; “Nefsim kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, kıyamet günü bu nîmetlerden kesinlikle hesaba çekileceksiniz,” buyurarak Tekasür suresinin 8. ayeti kerimesini okudu. (Müslim, Eşribe, 140)

Hüseyin Küçükkalay hocaefendi küçük yaşta kaçarak gittiği Suriye’de çok büyük sıkıntılar çekmiş, o zorluklarla okumuş ama daima birincilikle okullarını bitirmişti. Muhtar ismindeki lûgati ezberleyecek kadar zeki imiş. Konyamızın dünya çapındaki alimlerinden Mehmed Savaş hocamız da kendisine sahip çıkmış. Ona “abi” derdi. Allah hayırlı ömürler versin Savaş hocama.

İşte o günlerin yokluğu ve çilesi, bu günlerin imkânını gördüğü için bu hadiseyi seçmiş ve önemli bir ders vermişti bizlere ve katılımcılara herhalde. Hem kendisi duygulanmış hem de bizi duygulandırmıştı. Bugün sahip olduğumuz bunca nimetler içerisinde böylesine alimler yetiştirebilsek keşke. Onlar temelden istek ve zorluklarla geldikleri için, kıymet biliyor ve gayret ediyorlardı. Rabbim bizlere de gayret versin.

Cenab-ı Hakk hocamıza ve tüm geçmişlerimize rahmet eylesin. Mekânı cennet makamı âlî olsun.

Muzaffer Dereli/ İrfanDunyamiz.com

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Sivas’ta buram buram Anadolu irfanı kokuyor…

Zaman zaman yazarlar, hocalar, sanatçılar bir vesile ile Anadolu’nun çeşitli yerlerini ziyaret ederler. Kimisi konser …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.