Ölüm var hacım!

Herkes ölüp gidiyor hacım, bir sen mi kalacaksın? Ha bir gün fazla, ha iki gün az yaşayacaksın. Ateşte kül, toprakta gül olacaksın. Mühim olan, yasarken insan olup olmadığın.

Her canlının takdir edilmiş bir ömrü vardır. Kimininki bahar kimininki kış çağındadır. Çocukluk, gençlik ve ihtiyarlık hızla birbirini kovalar.  Ve Cenab-ı Hakk’ın takdir etmiş oldugu ömür sermayesi tükenir ve her canlı gibi ölümü tadar insan…

Osman Gülşen

Hiç şüphesiz her canlı için buluşulan tek ortak nokta ölümdür. Herkes öleceğini bilir, bu gerçekten kurtuluşun olmadığı konusunda herkes hemfikirdir.

Zaten gerçek olan da önemli olan da ölüm değil midir? Bu bilinçle yasayarak ölüme hazırlıklı olabilmektir asıl mesele. Yüce Mevla’mız kerim kitabımızda bu gerçeği şöyle beyan eder: “Her canlı ölümü tadacaktır. Kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir.” (Ali İmran, 185) Amenna ve saddekna…

İki şeyi unutmayın

Hikmet ehli buyururlar ki: “İki şeyi unutmayın, iki şeyi de unutun. Unutmamanız gereken şey Allah celle celaluh ve ölüm. Unutmanız gereken şey ise nefsinize yapılan kötülük ve sizin başkasına yaptığınız iyiliktir.”

Mümin bir kul, bu düstur ile yaşarsa hem bu dünyada rahat eder, hem de öbür dünyada rahat eder. “Allah celle celaluh her zaman bizi görüyor ve biliyor” diyen bir insan, bir de işin sonunun ölüm olduğuna inanırsa, artık o kimse ibadetinde üşengeçlik yapmaz. Allah’a kulluk ve Resulü’nün emrini yerine getirmede ihmalkar davranmaz.

Ölümü ve ölümden sonra hesabı hisseden insan hiç haram yer mi? İnsanların kalplerini kırar mı? Çevresine zarar verir mi? Kısaca Allah’ın emrinden çıkar mı? Elbetteki çıkmaz…

Herkesin bildiği bir kıssadır; hani hep anlatırlar: Hazreti Ömer  radıyellahu anh bir adam tutmuş ve ondan her gün kendisine; “Ya Ömer! Ölümü unutma!” demesini rica etmiştir. Çünkü Hazreti Ömer, Allah’ı ve ölümü unutmayan bir kimsenin hiçbir zaman kötülük yapmayacağını, Allah’ın ve Peygamber Efendimiz’in emrinden çıkmayacağını bildiği için böyle bir şey yapmıştır. Hatta ölüm hakikatini bilincinde hep canlı tutmak için parmağındaki yüzüğüne dahi “Ke fa bil mevti vaiza”  yani “Vaiz olarak ölüm sana yeter” diye yazdırmıştır.

Ölüm var hacım!

İnsan Hakk’ın izniyle yaşar ve ölür. Yaşaması ve ölmesi kendi elinde değildir. Ne kadar kudretli olursa olsun, ne kadar varlıklı olursa olsun, mukadder olan ölüm herkese mutlaka uğrayacaktır. Bundan kaçış yoktur.

Sair ne güzel söylemiştir: “Sular hep aktı geçti,/ Kurudu vakti geçti,/ Nice Han nice Sultan,/ Tahtı biraktı geçti./ Dünya bir tenceredir,/ Her gelen baktı geçti.”

Üç günlük dünya diyoruz ama ebedi yaşayacakmış gibi bir hayat sürüyoruz. Oldu mu şimdi? Ölüm, genç, ihtiyar, sağlıklı ve hasta demeden, her an ensemizde hazir bekliyor. Bu hakikati Üstad Necip Fazıl ne de güzel ifade ediyor: “Dün geçti, yarın var mı?/ Gençliğine de güvenme!/ Ölenler hep ihtiyar mı”?“

Mukadder zamana doğru ömrümüz su misali akıp gitmekte… Uyanık olalım, ölüm gelmeden önce kendimizi ebedi aleme hazırlayalım. Bir söz vardır: “Ölmeden önce ölünüz” diye… Yani ölüm gelmeden önce herşeyimizle kendimizi kaçınılması mümkün olmayan gerçeğe hazırlamalıyız.

Azrail beklemez

Vakit girince Azrail aleyhis selam bir an bile vakti ertelemeyecektir. Kıssaya göre Davud aleyhis selam üç merdivenli bir yer yapmış orada ibadetlerini yaparmış. Bir gün Azrail aleyhis selam ikinci merdivendeyken Davud  aleyhis selam’a: “Vakit tamam Ya Davud! Emaneti almaya geldim” deyince Davud aleyhis selam; “Allah’dan gelen emre hiç bir diyeceğim yok ama üçüncü merdivende canımı alsan olmaz mı?” demiş. Azrail aleyhis selam ise ona şöyle cevap vermiş: “Ya Davud! Allah Teala ikinci merdivendeyken ruhunu almamı emretti, benim elimde yetki yok.”

Cenab-ı Allah sen ne plan yaparsan yap, bir adıma dahi müsade etmeyince etmiyor. Biz bir adım daha atıp atamayacağımızı bilmiyoruz, kaç nefesimizin kaldığını bilmediğimiz gibi. Bir adıma dahi izin var mı yok mu bilemediğimize göre ibadetlerimizi ertelememiz ne kadar doğru olur? Şair ne güzel demiştir: “Müslüman! Kıl namazını,/ Çekme dünyanın nazını,/ Yarın kılarım diyenin,/ Dün kıldık cenaze namazını.“

İbadetlerin yarını olmaz. Her taş yerinde ağardır. Aklımızı başımıza devşirelim de hiç kimsenin fayda vermeyeceği, hiç bir rütbenin para etmeyeceği ebedi aleme hazırlık yapalım.

Boş işlere dalma

Bu dünyada neyaptıksa, en küçüğünden en büyüğüne kadar, herseyin hesabı sorulacaktır. Resulullah sallellahü aleyhi ve sellem bir hadislerinde söyle buyuruyor: “Insanlar üç kısma ayrılır. Bir kısmı karda, bir kısmı selamette, bir kısmıda helaktedir. Kârda olanlar Allah‘ı çok zikredenlerdir. (İbadetlerini sürekli yapanlar) Selamette olanlar, diline sahip olanlardır. (Hiç kimseyi kırmayan, dedikodu giybet yapmayan) Helake gidenler ise batıl ve boş sözlere dalanlardır. (Haramlara gidenler, malayani yapanlardır.)” (Camiu’s-Sağir. 1/211)

İmam-ı Gazzali rahmetullahi aleyh buyuruyorki: “Sayki öldün. Yalvardın yakardın sana bir gün daha ömür verildi. Bu günü o gün bil, öyle yaşa.”

İnsanoğlu bu dünya hayatında iki şeye dikkat etmesi lazımdır.  Bir, Allah’ın hakkı. İki, Kulların hakkı… Allah’ın hakkı farz ve vecibelerdir. Namaz, Oruc, Hac, Zekat… Bunları vakti geçirmeden yerine getirmek Allah’ın hakkını ödemektir.

Kulun hakkına gelince onu da bir fıkra ile anlatalım. Nasreddin hoca pazarda bir gün zeytin satar, komşusu yaşlı bir kadın zeytin almak için hocanın tezgahına gider ve: “Hocam zeytin alacağım ama üzerimde param yok“ der. Nasreddin hoca: “Komşu biz seni tanıyoruz sonra getirirsin, hele sen şu zeytinin bir tadına bak“ der ve zeytini kadina uzatır. Kadın “Hocam oruca niyetliyim“ der. Nasreddin hoca: “Hayırdır bu ne orucu?“ diye sorar. Kadın: “Üç sene önceki oruç borcuma niyetlendim“ deyince Nasreddin hoca taşı gediğine oturtur: “Git kadın, sana verecek zeytinim yok. Allah’a borcunu üç senede ödersen bena olan borcu kim bilir kaç senede ödersin?“

Kulluk borcumuzu zamanında ödeyelim de yarın ruz-u mahşerde mahçup olmayalım. Ahkaf Suresi 31. ayette Cenab-I Allah günahları bağışlayacağını, Müminleri affedeceğini beyan buyuruyor. Bu affın dışında kalanlar kul hakkı yiyenlerdir. Müfessirler derlerki: “Kul hakkına taalluk eden günahlar, hak sahibini razı etmedikçe affa uğramazlar” (Celaleyn Tefsiri)

Cenab-ı Hak cümlemize evvele Allah’ın hakkını eda etmeyi sonra da kul hakkına çok dikkat etmeyi nasip eylesin.

Osman Gülşen/ irfanDunyamiz.com

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.