Sufilere göre çocuk eğitimi

Sûfîler insanın iç dünyasını temizlemek suretiyle, hayatına anlam katabileceğini düşünürler. Günümüz ifadesiyle insanın kendisini gerçekleştirebilmesi için tasavvufî sistemi geliştirmişlerdir. Onlar, büyük küçük, yakın uzak herkesi bu sistemleri ile kâmil insan olarak yetiştirmeye çalışmışlardır.  

Nefis terbiyesine önce kendi nefislerinden başlayan sûfîler, daha sonra da çocuklarını, taliplerini ve diğer insanları kâmil insan yapabilmek için çaba ve gayret sarf etmişlerdir. Bu halkayı akrabaları, komşuları, şehirleri, ülkeleri ve bütün dünya insanlarını alacak şekilde genişleten sûfîler neticede bütün insanlığın ıslahı için gayret etmişlerdir.

Helal süt

Sûfîler çocuk eğitimi konusunda sadece kendi çocuklarını değil başka ailelerin çocuklarını da başarı ile eğitmişlerdir. Bunun birçok örneğini tabakât kitaplarında rahatlıkla görmemiz mümkündür. Velîlerin bu alanda bu kadar başarılı olmalarının sebepleri arasında şunları sıralayabiliriz.

Sûfîler, her şeyden önce, çocuk edinme sürecinde çok hassas davranan insanlardır. Yemelerine içmelerine, hâl ve hareketlerine baba veya anne olmadan önce son derece dikkat etmişlerdir ki bu sürecin çocuk üzerindeki etkisi inkâr edilemeyen bir gerçektir. Kültürümüzdeki “helal süt emmiş” tabiri de bir nevi bu anlayışın bir tezahürüdür. Anne babanın helal lokma yemesinin bebeğe tesirinin olacağını düşünmüşlerdir.

Bilhassa çocuklarının bebeklik döneminde manevî bir destek ile yetişmelerini önemsemişlerdir. Yani çocukları için en uygun manevi ortamı evlerinde hazır etmeye çalışmışlardır. Küçük yaşlardan itibaren onları, âlimlerin ve velîlerin sohbetlerine götürmüşler, kültürel ve millî değerler konusunda hassas yetişmelerini sağlamışlardır.

Milli ve manevi değerler

Çocukların, dinî, millî ve manevî değerler ile donanmış insanlar olarak yetişmeleri için gerekli alt yapıyı sağlama noktasında çocuklarının din eğitimlerine ehemmiyet göstermişlerdir. Sûfîlerin bu konudaki başarılarının arkasında yatan en önemli etmenlerden biri de söyledikleri ilmî, ahlâkî ve millî değerlere herkesten önce kendilerinin büyük bir titizlikle uymalarıdır. Bu konuda sûfîler o kadar hassas davranmışlardır ki birisine; “Bal yeme” diyebilmek için kendisi günlerce bal yemeyen İmâm-ı Azam gibi büyük karakterler vücuda getirebilmişlerdir.

Çocuğun eğitim öğretim sürecinde son derece önemli olan duâ hâdisesine de büyük önem veren velîler, duânın müspet neticelerini de görme fırsatı bulmuşlardır. Bugün bizlere düşen görev, Allah dostlarının çocuk eğitim ve öğretimine verdikleri önemi iyi kavramak onlar gibi başarılı neticeler elde edebilmek için onların hassasiyetlerine benzer hassasiyetler geliştirmektir.  

Bugünün çocuklarına gerekli olan ilmî alt yapıyı sağlam oluşturmalı, millî ve manevî değerlerimizden çocuklarımızı uzak tutmamalıyız. Unutmayalım ki, bugünün çocukları yarının büyükleri ve toplumlara yön veren insanları olacaklardır. Bu amaçla çocuk yetiştirme hususunda ilham olması için sûfîlerin çocukları ile olan düzgün ve bilinçli ilişkilerini gözler önüne seren bazı misaller üzerinde durmak istiyoruz.

Mevlana örneği

Tasavvuf tarihini şöyle bir gözden geçirdiğimizde baba- anne- evlat ilişkilerinin çok sağlam temeller üzerine bina edildiğini hemen fark ederiz. Bu büyük birikimden birkaç ismi zikretmemiz gerekirse, öncelikle Hazreti Mevlânâ’dan bir misalle konuya girebiliriz. Hazreti Mevlânâ’nın (ö. 672/1273) aşkını, hizmetini ve himmetini, zannederim, anlatmaya gerek yok. Onun bu muhteşem yolunu tesis eden kişi ise oğlu Sultan Veled’den (ö.713/1312) başkası değildir. Hazreti Mevlânâ’nın mesajlarının bütün dünyaya sistemli bir şekilde çocuğu vasıtası ile yayılması son derece dikkat çekici bir durumdur.1

Mevlevîlerde ailenin evladını sağlam bir ahlâkî ve ilmî altyapı ile yetiştirmesi hedef olarak görülmüştür. Birçok Mevlevi dergâhında şeyhliğin babadan oğula geçmesi baba ve oğul arasındaki hedef ve anlayış birliğinin sağlanmış olmasının bir neticesi olarak değerlendirilebilir. Onların kendi feyizlerini çocuklarına aktarabilmiş olmaları dikkate değer bir başarıdır diye düşünüyoruz.

Sivas Mevlevîhânesi’nin son sakinlerinden olan Mehmed Bahâüddin Çelebi (ö.1304/1885) ve oğlu Mehmet Râşid Çelebi (ö.1331/1911–12) bu konuda dile getirilebilecek örneklerdir.2 Ayrıca son dönem Mevlevî şeyhleri içerisinde seçkin bir konuma sahip olan Ahmet Remzi Dede’nin (ö.1363/1944) babası Süleyman Ataullah’ın (ö.1332/1913) Kayseri Mevlevîhânesi şeyhi olduğunu da belirtmek yerinde olacaktır.3

Yolu devam ettirmişler

Tarikat fabrikası olarak isimlendirilen Halvetîlik yolunun müntesipleri de bu konuda son derece hassas davranmışlardır. XVI. yüzyılın en etkin şeyh ailesi olan Sivâsîler, bu konuda zikredilmesi gereken en güzel örneklerdendir. Mehmet Efendi ve Sultan Hanım’ın çocukları olan4 Muharrem Efendi (ö.1000/1591), Şemseddîn-i Sivâsî (ö.1006/1597), İbrâhîm (ö.1000/1591) ve İsmâîl Sivâsî (ö.?) efendiler hem maddî hem de manevî anlamda iyi yetişmiş ve dönemlerine damga vuran şahsiyetlerdir.

Ailelerinden gördükleri ilgi ve alâkayı kendi çocuklarına da gösteren hazretlerin çocukları da ilim ve ahlâk yolunda çok mesafeler kat ederek topluma faydalı bireyler olmuşlardır. Muharrem Efendi’nin oğlu Abdülmecîd-i Sivâsî (ö.1049/1639), Şemseddîn Efendi’nin oğlu Müeyyed Efendi (ö.1070/1659), İbrâhîm Efendi’nin oğlu Şeyh Recep Efendi (ö.1002/1599) bu bereketli ilişkinin en belirgin örnekleridir.5

Çocuklarını göz bebeği olarak görüp yetişmeleri konusunda son derece hassas davranan tarikatlardan biri de Nakşibendîliktir. Bu konuda birçok örneğini sayabileceğimiz Nakşî şeyhleri içerisinde daha çok son dönem örnekleri dile getirmek istiyoruz. Son Dönem Osmanlı Mebusan Meclisi’nde Tokat mebusu olarak görev yapan ve bu dönemde Fatih Camii İmâm-Hatipliğini de yürüten Mustafa Hâkî Efendi (ö. 1921) ve oğlu Bahâeddin Efendi örneğinde olduğu gibi baba-evlat arasındaki maddî ve manevî etkileşim örnekleri gerçekten son derece dikkat çekicidir. Baba ve oğul arasındaki muhabbet akışlarını göstermesi açısından Darendeli Hulusi Efendi’nin şu şiiri ne kadar da güzel bir örnektir:

Ey veliyy-i ni’metim canım baba
Ey bakâ-yı devlet-i şanım baba

Ey gamlı gönlümün gamlı neş’esi
Ey dertli cân u hem dermanım baba

Farklı bir misal

Tabii ki ailede iletişim sadece baba ve erkek çocuk arasında cereyan etmemektedir. Anne ve oğul veya anne ve kız ilişkileri de son derece önemlidir. Bunun bir misalini verecek olursak, merhum İhramcızâde İsmâîl Hakkı Toprak’ın (ö.1969) anne-babasının uzun zaman çocukları olmamıştır. Annesi Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’i bir ziyaretinde kabrine bir çocuk elbisesi bırakır ve Cenâb-ı Hak’tan çocuğunun olmasını diler. Neticede İsmâîl Hakkı Efendi dünyaya gelir.

İhramcızâde’nin dünyaya gelmesinde bir vesile olan, çocukluk döneminde abdestsiz süt emzirmeyen annesi Ayşe Hanım, İsmâîl Hakkı Efendi’nin birçok konuda da rehberi olmuştur. 6- 7 yaşlarındayken bir gün annesi; “Oğlum, dıştan sakallı, sarıklı olamıyorsan içten sarıklı sakallı ol” diyerek sûretten ziyade sîrete önem verilmesi gerektiğini ona öğretmiş İhramcızâde de kendisine bu konuda danışanlara ömrü boyunca aynı cevabı vermiştir.6

İhramcızade Hazretlerinin hayatında annesinin çok büyük tesirleri olmuştur. Kendisi de yapmış olduğu sohbetlerinde bunun birçok misalini zikretmiştir. Mesela annesinin ona sık sık; “Oğlum, sana abdestsiz süt vermedim. Sen de abdestsiz su içme” diyerek öğüt verdiği bilinmektedir. Annesi onun hayatında o derece etkilidir ki kendisi de annesinin şeyhi Mustafa Haki Efendi’ye intisap etmiştir.

Dr. Fatih Çınar/ İrfanDunyamiz.com

DİPNOTLAR

1 H. Ziya Ülken, Türk Tefekkür Tarihi, (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2014), 184; Faruk Sümer, “Mevlana ve Oğullarının Türkmen Beyleri İle Münasebetleri”,Uluslararası Mevlana Sempozyumu, (Ankara: Türkiye İş Bankası Yayınları, 1973), 45–46.
2 Ömer Demirel, Osmanlılar Dönemi Sivas Şehri-Makaleler-, (Sivas: Sivas Valiliği İl Kültür Turizm Müdürlüğü Yayınları, 2006), 152-160; Sezai Küçük, Mevlevîliğin Son Yüzyılı, (İstanbul: Vefa Yayıncılık, 2007), 248-254.
3 Ahmet Cahit Haksever, Son Dönem Osmanlı Mevlevîlerinden Ahmet Remzi Akyürek, (Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 2002), 43.
4 Nazmi, Hediyyetü’l-İhvan, 59.
5 Gündoğdu, Bir Türk Mutasavvıfı: Abdümecîd Sivasî, Hayatı, Eserleri ve Tasavvufî Görüşleri, 40–59.
6 Alıcı, İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Efendi, Hayatı, Eserleri ve Şahsiyeti, 1–8.

Çocuk Eğitimi ↗

Çocuk eğitimini batılı pedagojiyi esas almadan işleyen yazılar okumak için tıklayın.

Aile Okulu ↗

Mutlu evlilik ve huzurlu aile konusunu ele alan seçme yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Mehmet Feyzi Efendi farklı bir zattı…

İmam hatipte okurken yaz tatillerinde İstanbul gibi manevi üstadların bol olduğu bir şehirde birçok güzel …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.