Sufilerin başarı sırları…

Tarihte, toplumları arkalarında sürükleyen birçok lider gelip geçmiştir. Bunlardan bir kısmı baskı, zorbalık ve maddî güç kullanarak insanları sindirmek suretiyle liderliklerini ilân ederken bir kısmı da gönülleri fethetmek suretiyle toplumlara maddî ve manevî anlamda yön vermişlerdir.

Cemiyetleri peşlerine takıp sürükleyen maneviyat önderlerinin bu başarıları tesadüfî bir başarı değildir. Onlar, kendi nefislerinden başlayarak, aile ve akrabaları ile ıslah hareketlerine devam etmişler, ilmî altyapılarını ise çok sağlam tutmuşlardır.

Kendinden başladılar

İki Cihan Güneşi Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’in insanların gönüllerini fethetmek suretiyle gerçekleştirdiği manevî fetihlere, onun izinden giden bütün maneviyat önderleri de aynen uymuşlardır. Nefsini ıslah edemeyen kimselerin toplumları ıslah için liderlik yapmaları düşünülemez. Bu nedenle sûfîler maddî ıslah için mânevî bir eğitim sürecinden geçmek gerektiğini söylerler. Her tarîkatta değişik şekillerde bulunan riyâzet olayı bu açıdan son derece önemlidir.

Fahr-i Âlem Efendimiz’in risâlet görevinden önce münzevî bir hayat yaşayarak bu ağır göreve hazır hâle gelmesini örnek alan sûfîler, “Nefsini bilen Rabbini bilir” prensibi gereği başkalarını ıslah etmeden önce kendilerine çeki düzen vermişler, bu hazırlık safhasından sonra toplumu şekillendirmeye başlamışlardır. Örneğin Abdülehad Nûrî-i Es Sivâsî (ö.1651) uzun müddet erbain çıkartmak sureti ile önce iç huzura kavuşmanın yollarını aramış, sonra da toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilecek kıvama gelmiştir.1

Ailevi bağları sıkı tutmuşlar

Allah dostlarının aile yaşantılarına bakıldığında mükemmel bir ailevî altyapıya sahip oldukları görülecektir. Sağlam aile ve akrabalık ilişkilerinden ve toplumu ıslaha aile ve akrabalardan başlamayı tercih etmelerinden dolayı birçok sûfînin çocuğu ve akrabaları toplumda söz sahibi insanlar olmuşlardır. Mevlânâ’nın (ö.1273) oğlu Sultan Veled (ö.1312), torunu Ulu Ârif Çelebi (ö.1320),2  Somuncu Baba’nın oğlu Yusûf-ı Hakîkî (ö.1486),3 Mustafa Takî Efendi’nin oğlu Bedreddin Efendi (ö.1984)4 bunun örnekleridir.

İlme önem vermişler

Geniş bir kültüre sahip insanlar toplumlara yön verebilme hususunda başarılı olabilmişlerdir. Sûfîlere bu yönüyle bakıldığında, birçoğunun mânevî ilimlerin yanı sıra maddî ilimlerde de söz sahibi kimseler oldukları görülecektir. İlk defa mikropların varlığından bahseden kişinin meşhûr sûfî Akşemseddin (ö.1459) olduğunu,5 Menâkıbü’l-Ârifîn ve Merâtibü’l-Kâşifîn sahibi Ahmet Eflâkî’nin astronomi ilmindeki mahâreti nedeniyle “Eflâkî” ismiyle anıldığını,6 Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın (ö.1780) Mârifetnâmesi’ndeki ilmî zenginliğini gösteren vesikaları,7 kitap basımını üstlenen ve insanlara bedava kitap dağıtarak onları irşat etmeyi hedefleyen, bu nedenle ismi “Matbaacı Baba” olarak anılan Necip Baba (ö.1874)8 gibi örnekleri, sûfîlerin sahip oldukları sağlam ve geniş ilmî altyapılarını göstermek için yeterli örnekler olduklarını düşünüyoruz.

Ahlaken örnek olmuşlar

Mücâdelesine inanan, iyimser, başkalarını kendine tercih edebilen, cömert, fedakâr, samimi, müsamahakâr, cesur, hilim sahibi, sabırlı ve kınamalara aldırmayan insanlardan olmak liderlerin vazgeçilmez şartlarındandır. Mâneviyât öncüleri ise bütün bu ahlâkî meziyetleri bünyelerinde barındıran liderler olarak toplumlara yön vermeyi başarmışlardır.

Fedakârlıktan kaçmamışlar

Aziz Mahmûd Hüdayî’nin (ö.1628) Bursa kadılığını bırakıp, hocasının abdest suyunu gönül ateşi ile pişirecek kadar olan samimiyetini,9 üç defa şikâyet edilip Edirne’ye çağırılan ama hiçbir kınamaya aldırmayan Hacı Bayram Veli’yi (ö.1430),10 seksen yaşında Sivas’tan kalkıp Eğri Seferi’ne katılmak için Avrupa’ya kadar giden ve müslüman kardeşleri için nefsini hiçe sayan Şemsi Sivasî’yi (ö.1597),11 içerisinde yaşadığı toplumun hemen her ihtiyacına cevap verebilmek için ömrünü harcayan İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak’ı (ö.1969) ve son günlerini geçirmesine rağmen herkesin derdi ilgilenmekten geri durmayan Hacı Hulûsî Efendi’yi (ö.1990) örnek gösterebiliriz.12

Sosyal faaliyetler yapmışlar

Ahlâkî özelliklerin zirvesinde bir hayat yaşayan sûfîler bu özellikleri ve sosyal faaliyetlerdeki öncü etkenler olmaları sebebiyle içerisinde yaşadıkları birçok toplumu derinden etkilemeyi başarmışlardır. Sûfîler, siyaset alanı, iş hayatı, ekonomi, hastane, ordu ve memuriyet gibi sosyal alanlarda söz sahibi olmak suretiyle insanları doğruya yönlendirmeyi başarmışlardır.

Birinci Ahmed’in, atı üzerinde yol alan Aziz Mahmûd Hüdâyî’nin arkasından yaya yürümesi, Şemseddîn-i Sivasî’ye üçüncü Mehmed’in eliyle kendi cübbesini giydirmesi, iş ve ekonomi hayatının vazgeçilmez garantörleri olan Ahîleri; ilk TBMM’deki mebusluğu ile Mustafa Takî Efendiyi; ömrü cami hizmetleri, özellikle Sivas Ulu Camii hizmeti ve imam-hatip lisesi dernek başkanlığı ile geçen İhramcızâde’yi ve Darende’ye bir hastane yapılmasına vesile olan Hulûsî Efendi ve yolunu devam ettiren gönül insanlarını zikretmenin, sûfîlerin sosyal aktivitelerdeki etkisini gözler önüne sermek için yeterli örnekler olduğu kanaatindeyiz.          

Dili iyi kullanmışlar

İletişimin vazgeçilmez unsuru olan dil konusunda da hassas davranan sûfîler bu özellikleri ile de liderliklerini pekiştirmişlerdir. Kendini ifade edip insanları ikna etmek için vazgeçilmez unsur olan dilin ve işlevlerinin liderlik için önemi âşikârdır. Mesajlarını gönüllere iletmek isteyen sûfîler de iletişimin bu olmazsa olmaz öğesine son derece önem vermişlerdir. Kur’ân’ın dili olması hasebiyle Arapça’ya ayrı bir önem veren sûfîler, bunun yanı sıra Farsça, Rumca, Ermenice ve İngilizce gibi birçok dili de öğrenme noktasında hassas davranmışlardır.

Hacı Bayram Veli’nin, kendisine gelen yabancı dildeki mektupları anlamak ve doğru cevaplar verebilmek içim mürîdlerinden yabancı dil öğrenmelerini istemesi ve Mustafa Takî Efendi’nin Arapça ve Farsçanın yanı sıra Ermenice’ye de hâkim birisi olması bu konuda gerçekten dikkat çekici örneklerdir.

Toplumla kaynaşmışlar

Bu gönül mimarları toplumdan uzaklaşmayı değil, toplumun ıslahı için onlarla beraber olmayı seçmiş ve içerisinde yaşadıkları toplumun ihtiyaçlarını giderebilmek için toplumun daima bir adım önünde olmuşlardır. Bir anlamda toplumları iyiye, güzele, hakka ve hakikate ulaştırabilmek için onların önderleri olmuşlardır.

Kitleleri yönlendirmişler

Sufiler tarihin her döneminde büyük kitleleri yönlendirmeyi başarmışlardır. Hacı Bayram-ı Velî’nin müritlerinin çokluğu zaman zaman kimilerini endişeye sevk edecek duruma ulaşması, Şemseddîn-i Sivasî’nin cenaze namazında altmış bin kişinin hazır bulunması, Hamza Nigarî’nin isyan ederse önü alınamaz, düşüncesine devleti sevk edecek çapta geniş bir muhatap kitlesini etkilemiş olması ve bu nedenle Harput’a nakledilmesi, sûfîlerin mânevî liderlik sanatını ustaca kullandıklarını gösteren örneklerdendir.13  

Sonuç

Tabii ki, burada sıralanan liderlik özellikleri ve ismi zikredilen sûfîler ile konuyu sınırlamak mümkün değildir. Genel hatları ile sûfîler bir devlet adamını veya geniş halk kitlelerini bu metotlar ile etkilemişlerdir ve bu süreçlerin tarihte birçok örneği yaşanmıştır. Bugün bu insanları az-çok tanıyan kimseler olarak bize düşen görev, onların toplumlarına kendi renklerini vermelerini sağlayan liderlik sanatını amacına uygun bir şekilde ve sağlam temeller üzerinde yeniden inşa etmek ve insanları güzelliğe, hayra ve hakka yönlendirmek için elimizden gelen her şeyi yapmak olacaktır.   

Dr. Fatih Çınar/ İrfanDunyamiz.com

1 İbrahim Baz, Abdülehad Nûri-i Sivasî, Hayatı, Eserleri ve Görüşleri, İnsan Yayınları, İstanbul 2007, s.81.
2 Ahmed Dede, Mevlevîlerin Tarihi, Hazırlayan: Cem Zorlu, İnsan Yayınları, İstanbul 2003, s.145 vd.
3 Hüseyin Vassaf, Sefîne-i Evliyâ, Haz: Mehmet Akkuş-Ali Yılmaz, Kitabevi, İstanbul 2006, c.II, s.433.
4 Fatih Çınar, Bedreddin Efendi ve Tasavvuf Anlayışı, Dilek Ofset Matbaacılık, Sivas 2005.
5 Vassaf, Sefîne-i Evliyâ, c.II, s.443–470.
6 İslâm Tarihi Ansiklopedisi; c.4, s.132–133.
7 İbrahim Hakkı, Mârifetnâme, Haz: M. Fuad Başar, Âlem Yayınları, İstanbul 2003.
8 Hür Mahmut Yücer, Osmanlı Toplumunda Tasavvuf, XIX. YY, İnsan Yayınları, İstanbul 2004, s.92.
9 Hasan Kâmil Yılmaz, Aziz Mahmûd Hüdâyî ve Celvetiyye Tarikatı, Erkam Yayınları, İstanbul 1999, s.51.
10 Ethem Cebecioğlu, Hacı Bayram Velî, TDVY, Ankara 1999, s.7–77.
11 Hasan Aksoy, Şemseddin Sivasî, Hayatı, Eserleri, Şahsiyeti, Tarikatı, Eserleri, CÜİFD, c.IX/2, Sivas 2005, s.1–43.
12 Çeçenistan’ın bağımsızlığı için mücadele veren İsmail Şirvanî (Fuat Sünger, İsmail Şirvanî ve Tasavvufî Faaliyetleri, CÜSBE, Sivas 2007), Şeyh Şamil(ö.1871) ve Hazma Nigarî (ö.1886) (Musayev, Eşlen, Mir Hamza Nigarî Karabağî, Tasavvuf Dergisi, Sayı:6, Aralık 2001, s.241–246) ve Kuzey Afrika’da ki insanların hakları için hayatlarını tehlikeye atan Senûsîleri (Kadir Özköse, Ömer Muhtar ve Senûsîler, Ankara, 2005) burada zikretmemiz yerinde olacaktır.
13 Mustafa Kara, Harput’ta Karabağlı Bir Derviş: Nigarî, Dünü ve Bugünüyle Harput Sempozyumu, TDV Elazığ Şubesi Yayınları, Elazığ 2005, s.179–199. 

Şahsiyet Gelişimi↗

Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.

Adab-ı Muaşeret↗

Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazıları okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.