Kendinizle aranız nasıl?

Kendimizle aramız nasıl? Yani kendimizle iletişimimiz nasıl? Kendimizi doğru algılayabiliyor muyuz? Kendimize hak ettiği gibi davranabilir yor muyuz, yoksa onu fazla mı hırpalıyoruz? Ruhumuzdan, kalbimizden bir ses geliyor; onları duyabiliyor uyuz? Nefsimizin ya da şeytanın fısıltılarını ayırt edebiliyor muyuz?

Kendimizle iletişimizin iyi olması hayatta daha güçlü olmamız demektir. Her şeyden önce biz Allah’ın eşref-i mahlûkat olarak yarattığı özel varlıklarız. Bunu fark etmemiz gerekiyor. Ve bizim aynımızın bir ikincisi yok… Kendimizi tanıyacağız kendimize saygımız olsun. Peki kendimize saygımız olup olmadığını nasıl anlarız? Bir yerde işini düzgün yapan bir insan görürseniz bilin ki onun kendisine saygısı var.

Bir hatıra

Bir hatıramı paylaşmak istiyorum: Covid-19 salgını başlamadan önce, bir gün Batman Üniversitesi Batı Raman Yerleşkesi’nde öğle yemeği için yemekhaneye giderken, iki kız öğrencinin koşar adımlarla bana doğru geldiklerini gördüm. Adımlarımı yavaşlatarak gelmelerini bekledim.

Öğrencilerden biri bana hitaben; “Hocam size karşı bir teşekkür borcum var” dedi. Ben de; “Borcunu hemen öde” diyerek latife yaptım. “Buyurun sizi dinliyorum” dedim. “Hocam geçen yıl, Spor Lisesi’nde son sınıf öğrencisiydim. Sizlerden bir seminer talep ettik, Sizler de kabul ettiniz.

Başta üç öğretmenimiz olmak üzere takriben kırk kişi üniversiteye geldik. Seminer odasında bir kavram kullandınız. Kullandığınız bu kavram benim hayatımı değiştirdi. O güne kadar, hayata çok kötümser bakardım, ama o günden sonra hayata bakış açım değişti. Hayata artık olumlu bakıyor ve iyimser bir bakış açısıyla hayatın çok anlamlı olduğunu düşünüyorum” dedi.

Ben de doğrusu çok merak ettim. Bu öğrencimin hayatını olumlu yönde değiştiren kavram acaba nedir diye düşünmeye başladım. Öğrencim; “Hocam bizlere; ‘Hepiniz biriciksiniz’ dediniz ve ispat ettiniz.” “Tamam” dedim; hatırladım. Evet, seminerime başlarken şunları söylemiştim:

Şöyle demiştim

“Değerli hocalarım, sevgili öğrencilerim! Sizlerin her biriniz biriciksiniz. Evet, anne ve babalarınız sizlere hitap ederken; ‘Biricik yavrum, biricik kızım, biricik oğlum’ diye hitap eder. Siz de zannedersiniz ki, anne ve babalarınız duygusal davranıyor, biraz da abartıyorlardır. Ben bir matematikçi olarak, bu ‘biricik’ olma halinin doğru olduğunu sizlere ispatlayacağım dedim.

Bugün yeryüzünde takriben 8 milyar insan vardır. Bu insanların her birisinin parmak izi farklıdır, her birisinin avuç izi farklıdır, her birisinin siması-sureti farklıdır, her birisinin ses tonu farklıdır, her birisinin göz retinası farklıdır ve en önemlisi her birisinin DNA’sı farklıdır. Bu kadar farklılığı barındıran bir varlık biricik olmaz mı? Demek ki Yaratıcı bizleri çok sevmiş ve biricik olarak yaratmıştır. Bu biricik varlık olan insan, yaratılış fıtratına uygun olarak hayatını inşa ederse, hayatın anlamlı olduğunu görecek ve kuşkusuz mutlu olacaktır.” Soru-cevap faslından sonra seminerimi bitirdim.

Öğrencimiz; “Evet hocam aynen böyle anlattınız ve o günden sonra hayatım değişti” dedi. Ben de ona dedim ki; “O zaman bunu bugün taçlandıralım.” “Nasıl” dedi? Şöyle dedim: “Biricik olduğunuzu ifade ettiğim ve o farkı fark ettirdiğim için bana teşekkür ediyorsunuz. Oysa ben sadece bir gerçeği ifade ediyorum. Hâlbuki esas teşekkürü hak eden, sizleri ve bizleri biricik olarak yaratan Yaratıcıdır, Allah’tır”

Şükretmek

“Peki, hocam bizleri yaratan Allaha nasıl teşekkür edeceğim” dedi. Dedim ki: “Teşekkür ve şükür sözcükleri aynı kökten kelimelerdir. Bizleri yaratan Allah’a şükretmemiz, hamd etmemiz, hayatımızı hamdın ve şükrün gölgesinde inşa etmemiz, teşekkür etmek demektir. Bizleri biricik yaratan Allah’ın ‘yap’ dediğini yapmak ve ‘yapma’ dediğini yapmamak durumundayız. Hiç kuşkusuz, yap dediği her şey yararımıza ve yapma dediği her şey de bizim zararımızadır. Bu çerçevede ve bu tarzda hayatını inşa eden bir insan; iki dünyanın saadetini, mutluluğunu elde edeceği muhakkaktır.”

Bu çerçevedeki diyaloğumuz, ikimizi de hoşnut etti ve öğrencimiz teşekkür ederek ve izin isteyerek ayrıldı. “Farkın farkına varmak” insana has bir meziyettir. Böyle bir tasavvurla hayatımızı inşa edersek, o hayattan tat alırız, zevk alırız ve haz alırız.

Her gün yatarken uyuyabiliyoruz, kalkarken yürüyebiliyoruz. “Uyuyabilmek” ve “yürüyebilmek” bizim gayretimizle, çalışmamızla elde ettiğimiz değerler değildir. Yaratıcının bize bir armağanıdır. Hamd olsun Rabbime!Hayatımı, tasavvurumu ve zihin dünyamı; hamdın ve şükrün gölgesinde inşa ediyorum. Bu farkı fark etme bilincine sahibim. Bu zihinsel fonksiyonlara sahip olmak en büyük zenginliktir.

Sahip olduğumuz değerlerin farkına varmak, biricik olduğumuzun farkına varmak, örneğin, günümüz dünyasında bu Pandemi döneminde; dışarda gezebilmenin, nefes alıp-verebilmenin, dostlarımızla musafaha etmenin, kucaklaşmanın ne büyük nimet olduğunu fark etmek ve en önemlisi; bilme, ölçme ve değerlendirme yetisine sahip “akıl”gibi bir değere sahip olduğumuzun farkına varmak bizler için en büyük meziyettir. Bu farkı fark edene ne mutlu!

Prof. Dr. Şemsettin Dursun/ İrfanDunyamiz.com

Şahsiyet Gelişimi↗

Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.

Adab-ı Muaşeret↗

Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazıları okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

2 Yorumlar

  1. İsmail Hakkı TANYILDIZI

    Bizleri eşsiz ve mükemmel yaratan Rabbimize şükürler olsun. Bu mükemmeliyetin farkına varmamız için bu makaleyi kaleme alan siz değerli Hocamdan da Rabbim razı olsun.

  2. Abdulkerim BAYRTAR

    Allah değerli hocamızı Muhfaza etsin. İlmini artırsın ,ilmine bereket koysun.Ellerine, diline sağlık olsun gerçekten hocamız çoğu konularda bizi mest ediyor.Allah ondan razı olsun ve ömrüne bereket versin Allaha Emanet olunuz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.