Çağımızda yaşayan çok kıymetli bir fıkıh alimimiz var. Üstelik bu alimimiz Sünnet düşmanlarının korkulu rüyası. Çünkü zekası ve birikimi ile onları en güzel şekilde susturmayı başarıyor. Kimileri onun üslubuna kafayı takmış vaziyette…
Müslümanlar son yıllarda gereksiz üslup tartışması yapmaya başladı. Bir insanın görüşlerini beğenmeyebilirsiniz, üslubundan da hoşlanmayabilirsiniz; herkes size hitap etmek zorunda değil. Çok ciddi itikadi sapma yoksa, çok ciddi yanlışlar söz konusu değilse Müslümanlar birbirini çok fazla eleştirmemeli. Sabah akşam üslup eleştirisi yapanların sanırsınız ki üslupları çok güzel…
İlmi bir konuda görüş bildirdiği zaman meseleleri nakletmekle kalmıyor, mantıki çıkarımları ile birlikte izah ediyor. Konuşmalarında, sohbetlerinde dinleyenlerini asla yormuyor, uyutmuyor.
Onun meselelere yaklaşımı ilmi olmakla birlikte, halka bir şey izah ederken kitabi bir üslup kullanmıyor. Ciddiye almaya değmeyen kimseleri eleştireceği zaman sivri ve latifeli bir üslubu tercih ediyor. Nev’i şahsına münhasır üslubuyla Prof. Dr. Orhan Çeker hocamız çok seviliyor.
Mesela bir adamın söylemi dinimize uygun değilse “bu gavurluktur” diyerek net bir tavırla bunu ifade ediyor. Ben onun bu net tavırlarıyla karşılaştığım zaman; “İşte bize böyle alimler lazım” diye düşünmüşümdür. Zira lafı ağzında eveleyip geveleyen kimseleri, net olmayan söylemleri oldu bitti sevemedim.
Onun üslubuna bir daha örnek verecek olursak bizdeki modernstlere “yavrucuklar” diyor. Ama peşinden de hemen neden böyle söylediğini açıklıyor. “Çünkü” diyor; “Siz bizimkilerin böyle söylediğine bakmayın! Onların ağa babası oryantalistler, bizimkiler onlardan sadece kopya çekiyor.” Aynen de öyle değil midir? Mısırlı Hamid Ebu Zeyd ve Fazlurrahman gibi din tahripçilerini bilenler, bizdekilerin kötü bir kopya olduklarını zaten hemen anlarlar.
Dikkatinizi çekerim o eleştirilerini Ehl-i Sünnet üzere olan samimi hocalara yönelik olarak değil, din tahripçilerine karşı yapıyor. O herkese anladığı dilden cevap veriyor ve bu şekilde söylediklerini daha da dikkat çekici hale getiriyor. Bendeniz de zaman zaman bu tip bozgunculara bir şeyler söylediğim zaman, hayatlarında hiçbir din tahripçisine tepki göstermemiş bazı kimseler bana da tepki gösteriyorlar. Bu nedenle Orhan Hocamı çok iyi anlayabiliyorum.
Biz Prof. Dr. Orhan Çeker hocamızın birçok söylemlerini çok önemli ve yerinde buluyoruz. İşte şu hatalara düşmemek için insanları gerçek alimlere yönlendirmeyi üzerimize bir vazife biliyoruz.
Mezhepsizlik tehlikesine kapılıp da imanımızı tarumar etmemek için…
Sapkın mezheplerin sapkın itikatlarına sapmamak için…
Sünneti hafife alan zümrelerin hafifliğine düşmemek için…
Her şeyi aklıyla çözeceğini zanneden din istismarcısının tuzaklarına takılmamak için…
Modern ilahiyatçıların uydurdukları “tarihselcilik” gibi daha bin bir türlü sapık düşüncenin fitnesine kapılmamak için…
Başta Ebu Hureyre hazretleri olmak üzere sahebe-i kirama dil uzatan cahillerden yüz çevirmek için…
Bin yıllık ilmi birikimimizi küçümseyen, geleneğimize savaş açan ve dinde icat çıkartan zararlı ve zavallı zevatın kibrine alet olmamak için.
Bin yıldır Müslümanların aldandığını söyleyen ancak bir tek kendisinin aldanmadığını ima eden müfsit kimselere kanmamak için.
Bizi alimlerin kitaplarından uzaklaştırmaya çalışırken; “Sizi Kur’an’a yönlendiriyorum” diyen ancak kendisi de onlarca kitap yazan çelişkili kimselere inanmamak için.
“Bu kadar çok hadis mi olur. Peygamber ömrü boyunca hep konuşmuş mu” diyerek hadisleri itibarsızlaştırmaya çalışırken, kendisi üç dört yılda otuz bin tane twet atan şarlatanları tanıyabilmek için.
Mevzu/ uydurma hadisleri diline dolayarak en muteber hadis kaynaklarımız olan “Kütüb-i Sitte”ye savaş açan kimselerin planlarını boşa çıkarmak için…
Kısacası Kur’an ve Sünnet’i birbirinden ayıran ve temel kaynaklarımızın köküne dinamit koyan, bunu yaparken de insanların nefs-i emmarelerine hitap ederek onları kışkırtan hoca gibi görünen ama asla hoca olmayan bir takım kimselere aldanmamak için sadece Orhan Çeker hocamızı değil tüm gerçek hoca ve alimleri tanımaya çalışmalıyız.
Efendim bendeniz ilmiyle, ihlasıyla, takvasıyla Orhan Çeker Hocamı çok seviyorum. İnşâallah Orhan Hocamla ahirette de birlikte olmayı niyaz ederim. Amma fakir-i pür-taksirm ne çare…
Aydın Başar/ İrfanDunyamiz.com
BENZER YAZILAR
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.
Tarihselcilik deyince akılma geldi;Neden son 20-25 yıldır bu sapkın görüşler revaçta ve o malum tv lere çıkıp zehirlerini millete kustular ve o tv ler hangi siyasiyi destekliyor.ÖNÜMDE büyük boy, ciltli, iyi kağıda basılmış 360 sayfalık bir kitap var.
İsmi: “İslâm ve Modernizm. Fazlur Rahman Tecrübesi.” 1997 de İstanbul da 2000 adet bastırılmış.
Bastıran: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı.
Sunuş yazısını o zaman Belediye Başkanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan yazmış. Şu cümlelerle başlıyor.
“Kardeş Pakistan ın yetiştirdiği büyük bilim adamı ve düşünür Fazlur Rahman, İslâm dünyasında olduğu kadar Batı da da önemsenen, düşünce ve tezleri üzerinde geniş tartışmalar açılan bir şahsiyettir. Düşünce hayatıyla yakından ilgilenenler merhum Fazlur Rahman ın Türkiye de ne büyük bir etkiye sahip olduğunu bilirler. Fazlur Rahman ı hararetle savunan öğrencileri ve izleyicileri olduğu gibi, ona şiddetli muhalefet gösterenler de var.”
İstanbul Belediyesi 22-23 Şubat 1997 de bir Fazlur Rahman toplantısı tertiplemiş. Buna yabancı uzmanlar da çağrılmış, her gün dört oturum yapılmış, yekun olarak sekiz oturumda otuz kadar tebliğ okunmuş.
Bu kitap, Tarihsellik ekolü veya fırkası denilen bid at cereyanının kurucusu olan Pakistanlı Fazlur Rahman ın Ehl-i Sünnete uymayan fikir, inanç ve görüşlerinin bir nevi tanıtım ve savunmasıdır.
O Fazlur Rahman ki, kendi ülkesinde binden fazla din alimi, fakih, müftü, müderris tarafından protesto edilmiş ve kovulmuştur. Kitabın başında Prof. Mehmet S. Aydın ın bir takrizi (övgüsü) yeralıyor.
Benim bildiğim kadarıyla şu anda Ankara İlahiyat Fakültesi Fazlur Rahman ın yoluna girmiştir.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan, hürmet ve itimat ettiği muhterem Emin Saraç hocaefendiye sormuş olsaydı, Fazlur Rahman ın kim olduğunu, mahiyetini, içyüzünü öğrenmiş olurdu.
Ben bir Ehl-i SünnetMüslümanı olarak Fazlur Rahman ı hiç tutmam ve sevmem. Çünkü onun tarihsellik tezi kabul edilirse ortada din diye bir şey kalmaz. O tarihsel, bırak, bu tarihsel boş ver; geriye Yahudilerin ve Haçlıların istediği ılımlı, light, evcil, sulandırılmış bir İslâm kalır. (Diyalog İslâm ı…)
Türkiye yi ve İslâm dünyasını kurtaracak yol, zihniyet, tez; yirminci asırda Ehl-i Sünnet İslâmlığının bayraktarlığını yapmış olan Şeyhülislâm Mustafa Sabri, Düzceli Muhammed Zahid el-Kevserî gibi icazetli gerçek hocaların zihniyetidir.
Fazlur Rahman, kelamcıların incelemesi, tahlil etmesi ve yanlışlarını ortaya koyması gereken bozuk bir fırka kurmuştur. Bu fırkanın, Türkiye de çoğunluğu oluşturan Sünnî Müslümanlara bozuk olduğunun bildirilmesi ve başta inançlı aydınlar olmak üzere halkın uyarılması gerekmektedir.
İstanbul BüyükşehirBelediyesi bu Fazlur Rahman toplantısı için kimbilir ne büyük masraflar etti. Dış ülkelerden gelenlerin uçak, beş yıldızlı otel masrafları, ziyafetler, hediyeler vs… Keşke bu paralarla bir Ehl-i Sünnet büyüğü tanıtılmış olsaydı. Ne kadar faydalı ve hayırlı olurdu.
Ehl-i Sünnet i Savunmak Her Müslümanın Vazifesidir