Dünyanın ayarı bozuldu beyim…

Bilmiyorum nereden başlasam söze… Dünyanın ayarı bozuldu beyim. Uzun yıllardan beri dünyanın çeşitli ülkelerini geziyorum. Gittiğim yerlerde görüyorum ki her taraf birbirine benziyor. Her milletin, her devletin en büyük derdi ahlak olmuş. Ahlaklı insan, vicdanlı insan, dürüst insan, güvenilir insan bulmak her geçen gün güçleşiyor. Yaşadığımız şu çağda dünyanın her yerinde yaşayan birçok insan “ahlak dibe vurdu” diyerek feryat ediyor.

Bu sadece bizim ülkemizde duyduğumuz bir haykırış değil. Bütün insanlığın ortak derdi olmuş bir mesele. Çağımızın en önemli sorunu emin olun ahlak ve vicdan sorunudur. Rabbimiz kitabında Sevgili Peygamberimizi anlatırken “Şüphesiz ki Sen, yüce bir ahlâk üzeresin” (Kalem, 4)  buyurarak insanlığa büyük bir mesaj veriyor. Mevlamız güzel ahlakını örnek alacağımız mercii bize bildiriyor.

Ülkemizde durum

Maalesef ülkemizde de ahlak dibe vurdu, bozulmayan, düzgün giden bir şey kalmadı. Mevsimlerin ayarı bozuldu, yaz olunca kuraklıktan sıcaktan insanlar bitecek hale geliyor. Ülkemizin en ücra köşelerinde bile Arabistan sıcağı gibi sıcaklar oluyor… Göller kuruyor, nehirlerde sular azalıyor, yazın sonlarına doğru barajlar sinyal vermeye başlıyor. Herkes feryat ediyor; “Susuz kaldık, bittik gittik” diye.

Birden bakıyorsunuz yağmurlar geliyor, sıcağın afeti gitti derken şimdi de yağmurun afeti geliyor. Bütün şehirler betonlaştı, yağmurun gideceği toprak kalmadı. Dere yatakları binalarla doldurulmuş. Altyapılar şöyleymiş, başkanlar, idareciler böyleymiş hepsi boş… Yağmur yağdığı zaman ülkemiz savaştan çıkmış gibi oluyor. Sadece ülkemiz mi İslam âleminde felaketler felaketleri kovalıyor.

Sonbahar geliyor havalar yaz mevsimi gibi… Kış geliyor birinci ayda kar yağmıyor… Kar yağmaya başlayınca televizyonlardaki spikerler feryat ediyor, “kar afeti geliyor” diyerek… Allah’ın nimeti olan kara lakap takıyor “beyaz felaket” diyorlar… Ülkemizin her tarafında bitkilerde, mahsullerde kıtlık oluyor. Derken soğan ve patates gibi temel gıda maddeleri fahiş fiyatlarda satılıyor.

Deprem denince… Ülkemizin belli yerlerinde deprem olurdu… 1930‘ların sonlarında Erzincan‘da, ondan daha önceleri Hatay’da olmuş. Yani onun dışında deprem bölgesi diye bir yer düşünülemezdi. Şimdi ise deprem olmayan hiçbir bölgemiz kalmadı… Yakın zamanda 50 bin kişiyi toprağa verdik ama sanki bunlar hiç yaşanmamış gibi ibret almaya niyetimiz yok.

Ders almıyoruz?

Hiç kimse ne yağmurdan selden, ne kardan, ne sıcaktan ne soğuktan ders almıyor, felaketler üst üste geliyor. Söylenilen teraneler hep aynı. Efendim memleket kurtulacakmış. Efendim şöyle olacakmış. Şu ekonomik tedbirler alınıyormuş. Kimse kimseyi kandırmasın. Zinanın ve faizin yaygın olduğu ülkede ekonomi düzelecek diye bekleyenler hem kendilerini hem de insanları aldatmış olurlar.

Her nerede olsanız ilk konuşulan hayat pahalılığı. Bütün sahillerde, yıldızlı yıldızsız otellerde, caddelerde, sokaklarda akla gelen her yerde ahlak dışı her ne varsa rahatça yapılırken pahalılık değil de bereket mi olacaktı? Bütün felaketlerin başı ahlaksızlık, edepsizliktir. Bu işin lamı cimi yoktur; ya Hakka döneceğiz ya da Haktan gelen felaketler ile rezil rüsva olarak kaybolup gideceğiz.

İnsan düşünüyor “acaba neden?” Eskiden sahillerimiz ne güzel yemyeşildi. 1975 yılında Antalya’ya gitmiştim her taraf cennet gibi güzeldi… Antalya’ya bacasız fabrikalar kuruyoruz dediler, oteller yaptılar, turistleri çağırdılar, “döviz gelecek” diye bayram ettiler, dövizini getiren kültürünü de beraberinde getirdi… Ahlaksızlık otellerde başladı ve kısa zaman sonra şehirlerin her tarafına yayıldı…

Döviz gelecek, turizmden para kazanacağız derken değerlerimiz dibe vurdu. Değer dediniz de milli ve manevi değerlerle ilgili toplantıları bile bu içkili otellerde düzenler olduk. Son birkaç yıldır ülke düşmanları özellikle sahillerdeki bütün ormanları yaktılar, şimdi ülkenin her yanında cayır cayır fabrikalar yanıyor. Sanayi bölgelerinde binaların yangınları çatılarından tutuşuyor.

Büyük yangın

Bu görünen yangınlardan daha büyük olan da eğitim için yaşadığı şehirden başka şehirlere gidenlerin bir kısmının tuzağa düştüğü ahlaksızlık yangınları… Koca koca adamlar bunu görmezlikten geliyorlar. Şu kadar üniversitemiz var diye övünüyorlar… Üniversitelerde ahlak, maneviyat adını yapılan ne var Allah aşkına? Sahi bu üniversitelerin giderleri ne kadar, bize getirileri nedir?

Hiç olmazsa ailesinin yanında okuyanlara ek puan verin de gençlerimiz yaban memleketlerde kurda kuşa yem olmasınlar. Kız erkek aynı evlerde kalan öğrencilerin haberleri sizin de canınızı sıkmıyor mu? Hele şu eğitimlerinin seviyesi eski lise düzeyinden daha aşağı olan modern ilkokullar diyeceğimiz iki yıllık okullar neye yarıyorlar acaba? Allah rızası için şu iki yıllık okul adı altındaki mektepleri kaldırın… Yazık hem ekonomik yönden büyük bir israfın önüne geçmiş, hem de ilçelerimizdeki ahlakın bozulmasını engellemiş olursunuz.

Ezanlar okunuyor, camiler boş… Camiler birkaç ihtiyara terk edilmiş. Camilere gelenlerin büyük çoğunluğu Kur’an-ı Kerim’i okumayı bilmiyorlar… Kur’an-ı Kerim’i okuyanların büyük çoğunluğu, Kur’an‘ın ne dediğini anlamıyor.

Tesettür deseniz, ne hale gelmiş? İslam’ın düşmanları her fırsatta topyekûn değerlerimize saldırır olmuş. Eskiden bizim dediklerimiz şimdi tanınmaz hale gelmişler. Saflar, duruşlar her şey karma karışık olmuş. Dede sakallı, nine çarşaflı, torununun göbeği açılmış. Kimse kimseye bir şey demeyecekmiş.

Hele son zamanlarda yapılan rezil düğünler bambaşka. Kadın erkek el ele vur patlasın çal oynasın. Geçenlerde bir arkadaş video gönderdi, ülkemizin en mutaassıp dediğimiz yöresinin kadını erkeği ne hale gelmiş. Bu ahlaki çöküşten, devlet, millet, kadın, erkek hepimiz mesulüz. Allah encamımızı hayır eylesin.

Nesil derdi

Ülkemizde yaşayanların büyük çoğunluğunun nesil derdi kalmamış. Kimisi makama odaklanmış, kimisinin zengin olmak veya zengin kalmak için vermediği taviz yok. Kimisi ülkesinde olan biteni dert edinmiyor. Gününü gün etmek için tatiller, geziler, eğlenceler peşinde. Gecenin bu vaktinde benim derdim ne ola ki kısık sesim ile büyük feryatlar yapıyorum.

Gelin vakit çok geçmeden önce kendimiz ve ailemizden başlayalım, daha fazla beklersek yarın çok geç olur. Bu gidişat büyük felaketlerin çağrısı olmaktan başka bir şey değildir. Bu gidiş ile ileriki günlerde bırakın pahalılığı, döviz savaşlarını; oturacak ev, yiyecek ekmeği de zor bulacak hale geliriz. Bunun gibi yazıları yazmak çok zor oluyor. Sanki felaket tellallığı yapmış ve ümitsizliğe düşmüş gibi görünüyoruz. Hayır, hiçbir olay imanlı insanları ümitsizliğe düşürmez. Ümitliyiz ve uyarı görevimizi yapmak için bunları yazıyoruz.

Ya Rabbi dualarımızı kabul eyle! Ya Rabbi bizlere, ümmetin uyandığı günleri görmeyi nasip eyle. Başta idareciler olmak üzere bizlere feraset ver. Anne ve babalara en azından civcivini koruyan tavuklar kadar merhamet ver. Erkeklerimize eşini kıskanacak vicdan ve şuur ihsan eyle. Öğretmen ve imamlarımızı maneviyatımızın bekçileri kıl. Cebrail’in getirdiği ayetleri inkâr eden, Azrail’in getirdiği ayete teslim olup can verenlere iman nasip eyle. Ya Rabbi ülkemizi ve milletimizi yeniden dünyanın öncüsü eyle…

Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.