Eğitimciler buna dikkat etmeli…

Eğitim dünyanın en ciddi işidir. Özen ve dikkat ister. Eğitimcilerin yaptığı küçük gibi görünen hatalar bazen büyük travmalara ve hayal kırıklıklarına yol açabilir. Bazen öğretmen tecrübeli olduğu halde eğitimin o anki şartlarından dolayı da hata yapabilir. İş yoğunluğu veya baş edilmesi güç sınıfların derslerine girmesi gibi sebeplerle hataya düşebilir.

Öğretmen öğrencilerini tanımaya çalışmaz ve aralarındaki yapı farklılıklarını dikkate almadan onlara yaklaşırsa eğitim daha da karmaşık bir hale gelir. Mesele bazı öğrencilerde çekimserlik, utangaçlık, tutukluk gibi huylar varsa ya da ders ve sınav süreçlerinde heyecanlanıyorsa öğretmenin bu hassas öğrencileri tanıması ve onları rahatlatacak bir şeyler yapması çok faydalı olacaktır.

Kayıp kalem

Konuyla ilgili aklıma gelen bir kaç anekdot paylaşmak isterim. Beraber çalıştığımız öğretmen arkadaşlardan Yusuf Bey anlatıyor: Bizim kız, ilkokul birinci sınıfa giderken, yanındaki arkadaşının kırmızı kalemi kaybolmuş. Bizim kızın kalemi de aynı kalemden imiş. Kızımdaki kalemi görünce öğretmene: “Benim kalemimi arkadaş almış” diye şikayet etmiş. Kızım da kalemin kendi kalemi olduğunu söylemiş.

Kalemi kaybolan öğrenci sınıfın çalışkanlarından bir öğrenciymiş. Belki bu sebeple, öğretmen onun sözünü doğru kabul etmiş ve kızıma kalemi arkadaşına vermesini söylemiş. Kızım kalemin kendisine ait olduğunu söylediyse de öğretmen sert bir şekilde; “Ver arkadaşının kalemini” demiş. O da vermiş.

Bir iki saat sonra arkadaşı çantasından bir şey alırken kalemin çantasında olduğunu görmüş, yapılan yanlışı öğretmene söylemiş ve kalemi kızıma geri vermiş. Öğretmen de kızımdan özür dilemiş. Bunu anlatan Yusuf Bey diyor ki: “Bu olaydan sonra kızım öğretmenini sevemedi ve hiçbir zaman onu affedemedi.”

İzin vermemiş

İlkokul öğretmeni bir başka arkadaşım şöyle anlatıyor: Köyde çalıştığım dönemde, dersin sonuna doğru bir kız öğrencim izin için parmak kaldırdı. Dışarı çıkmak için izin istediğini tahmin etmiştim. Teneffüse az bir süre kaldığı için görmezden geldim. Hem de konunun bitmesine çok az kalmıştı ve konunun önemli yeriydi.

Kız parmağını yine kaldırdı. Yine görmezden geldim. Bir de baktım ki kızın olduğu yer biraz ıslanmış. Hatamı anladım. Masadaki sürahiyi aldım. “Çocuklar! çiçekler susamıştır onları sulayalım” dedim. Kızın yanındaki pencerede bulunan çiçeğe uzanırken sürahiyi düşürerek kızın ıslanmasını sağladım.

“Kusura bakma evladım kaza ile oldu. Haydi ıslanan giysilerini değiştir de gel” diyerek öğrenciyi evine gönderdim. Tabii kız sevinerek evine gitti. Ben de diğer öğrenciler olayı anlamadan kızı mahcup etmeden problemi hallettiğim için rahatladım. Fakat bu olay bana ders oldu.

Anlamadan dinlemeden

Karı-koca ikisi de yeni öğretmen olmuş genç komşularımız vardı. Bizi kendilerine yakın hissettikleri için olsa gerek evimize çay içmeye gelirlerdi. Biz de memnun olurduk. Hanım kardeşimizin anlattığı bir olay bana çok ilginç geldi. Şunları anlatmıştı:

“İlkokul birinci sınıfta okuma yazmayı öğrenmiştim. Yaz tatili oldu. Tatilden sonra tekrar okullar açıldı, fakat ben okuyamıyorum. Öğretmenim bir taraftan kızıyor, annem bir taraftan kızıyor… Korkuyorum ama okuyamıyorum. Zaten çok ufak tefek birisiydim.

Okullar açıldıktan iki hafta sonra göz taramasına geldiler. Taramada benim gözlerimin bozuk olduğunu tespit ettiler. Doktora gittik dört numara gözlük verdi. Gözlüğü takınca ben tekrar okumaya başladım. Meğer ben göremediğim için okuyamıyormuşum, fakat bunu anlayamamışım. Yaz tatilinde ne olduysa gözlerim epeyce bozulmuş. Öğretmen ve annem bana işin iç yüzünü anlamadan kızmışlar.”

Ali Uslu/ İrfanDunyamiz.com

Çocuk Eğitimi ↗

Çocuk eğitimini batılı pedagojiyi esas almadan işleyen yazılar okumak için tıklayın.

Aile Okulu ↗

Mutlu evlilik ve huzurlu aile konusunu ele alan seçme yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.