Hacı Hasan Efendi 1914 yılında Kayseri’nin Yahyalı kazasında doğdu. 27 Ocak 1987 tarihinde yine Yahyalı kazasında ebedi âleme intikal etti.
Hayattayken ilk ziyaretimizi Erbakan Hocamızla birlikte yapmış, kendisinden büyük izzet ve ikram görmüştük. Kendisi Nakşi tarikat şeyhi idi ve kendisine intisaplı birçok müridi vardı.
Erbakan Hocamız bir şeyh efendinin yanına girdiğinde selam ve hal hatır kelimeleri dışında hiç konuşmaz sadece dinlerdi. Dakikalarca ortalığı bir sukut havası kaplar, bu manevi havanın teneffüsü bizleri de meftun ederdi. Sözü yine ziyaretine gittiğimiz Şeyh Efendi açar ama o ana kadar sadece kalpler konuşur idi.
Mürşid-i Kamil
Erbakan Hocamız, saygı duyduğu bu ve benzeri manevi değerleri yüksek insanları anlatırken onlara hoca veya Şeyh demez, Mürşid-i Kamil olarak isimlendirirdi. Mürşid-i Kamil’i anlatırken de onları “Allah dostu ve halkın yol göstericisi” olarak tanımlar, İslam’ı nefsinde yaşamaya çalışan ve etrafında toparlanan insanların Sırat-ı Müsteğime (doğru yola) gitmesini sağlayan, insanlar olarak gösterirdi.
Örnek olarak da Sultan Fatih’in yanında ki Akşemseddin, Molla Gürani, Molla Hüsrev, Gelenbevi Hazfretleri gibi âlim ve şeyhleri gösterirdi. Sultan Fatih’in İstanbul’u fethi gecikince; “Gemiler, karadan yüzdürülecek” emrine, yüksek rütbeli subaylar başta olmak üzere birçok asker karşı çıkmış, “Sultan Mehmet delirmiş. Hiç gemiler karadan yüzer miymiş” demişlerdi. Bu vaziyette ki bir ordunun tekrar kenetlenmesi ve Sultanın emirlerinin tutulmasını sağlayanların bu âlimler olduğunu anlatırdı.
1980 ihtilali ve Hocaefendi
1980 ihtilalinden sonra özellikle MSP’li tutuklular, çok zor şartlarda hapis yatarken ve mahkeme edilirken, Hacı Hasan Efendi yerinde duramaz, hemen her mahkeme duruşmasında Yahyalı’dan Ankara’ya gelerek Erbakan Hoca ve arkadaşlarına manevi destek olur, onların kurtulması için dualar ederdi.
Bir duruşmada Hacı Hasan Efendi Ankara’ya gelerek MSP’lilerin duruşmasında bulunmuş ve onlara bu duruşmadan sonra beraat edilecekler diye müjdeyi vermişti. Netice aynen dediği gibi çıkmış ve MSP’liler o duruşmadan sonra serbest bırakılmışlardı.
Milli Gençlik Vakfı Genel Başkanı olarak Kayseri ve havalisinde programlar yaptığımızda mutlaka Yahyalı’yı da programa dâhil eder, bir fırsatını bulur Hacı Hasan Efendi’yi ziyaret eder, onun elini öper ve hayır duasını alırdık.
Onun evinin yanında “Kalender mescidi” adında bir cami var. Biz Yahyalı’ya eğer namaz vakti gelince hemen camiye girer ve Hocaefendi’yi ziyaret ederdik. Ama elinden kurtulmak ne mümkün. “Çorbayı bizim fakirhanede içeceğiz” diyerek bizi evine davet ederdi.
Hocaefendi’nin duası
Çorba diye çağırdığı evinde bize mükellef bir sofranın hazırlanmış olduğunu görürdük. Genellikle kendisi “Gençler, benim şekerim var. Ben sofraya oturamayacağım, size afiyet olsun” der, “Ben sadece şu yaprak sarmasından alacağım” derdi. Arkasından da “Allah üzüm diye öyle bir meyve yaratmış. Üzümünü yerseniz şekerinizi artırır, yaprağını yerseniz şekerinizi düşürür” derdi.
Bir ziyaretimiz sonrasında Hocaefendi’den ayrılırken bize yaptığı dua; “Rast gele… Rast gele… Rast gele…” şeklindeydi. Bunu açıklarken de “Hak davanın insanlar tarafından kabulü, toplumun Hak’kın emirleri doğrultusunda yönetilmesi için sizin çalışmalarınızın muvaffak olması lazımdır” derdi.
27 Ocak 1987 günü Hacı Hasan Efendi‘nin vefat haberini Ankara’da aldık. Erbakan Hocamız hemen bütün programlarını iptal ederek Yahyalı’ya hareket etti. MVG Genel Başkanlığı olarak biz de hemen arkasından Yahyalı’ya hareket ettik. Tabii Hocamızın arabasına yetişmemiz mümkün olmadı ama cenaze merasimine Yahyalı’ya yetiştik. Onu “Kalender camisinde” kendisi için hazırlanmış kabrine defnettik.
Allah celle celaluh kendisinden razı olsun, Rahmetlik Hacı Hasan Efendi de yeri doldurulamayan büyük insanlardan biriydi.
Nevzat Laleli/ İrfanDunyamiz.com
EBAKAN HOCA İLE İLGİLİ DİĞER YAZILAR
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.