15 Temmuz İman Zaferi

Bir 15 Temmuz gecesi hainler tuzaklarını kurmuş, ülkemizin ve insanlarımızın geleceğine acımasızca kast etmişlerdi. Vatanımız için sınırlarımızda nöbet bekleyen, ülkemizi düşmanlara karşı koruyan, teröristlerle savaşan ve bayrağımızı asla yere indirmeyen o çok sevdiğimiz kahraman askerlerimizin arasına sızan bir avuç soysuz, inanılmaz bir kıyıma kalkışmıştı.

O gece televizyondaki acı manzaraları seyrederken; “Baba bu askerler neden yerde yatıyor?” diye soran çocuklarıma, ben de birçok insan gibi bunu izah edemedim. Daha bu küçücük yaşlarında, kötülüğün bu kadarıyla tanışmalarını istemedim.

Allah her şeye kadir

İnsan bir kere kendinde varlık hissetti mi artık en büyük zalimleri bile kıskandıracak en kötü zulümleri işleyebiliyordu. Fakat şu var ki güce itibar edenler ve güce güvenenler eninde sonunda, dünyada da ahirette zelil olmaya mahkûmdu.

Şeytan kimilerine sağından, kimilerine solundan yaklaşıyor bir şekilde onları kandırabiliyordu. Bizden gibi zannettiğimiz insanları bile, bir anda cesedini toprağın bile kabul etmeyeceği birer caniye dönüştürebiliyordu.

Öyle zamanlar geliyordu ki hainler hainliklerinde sınır tanımıyorlar ve en büyük cinayetleri işleyebiliyorlardı. İşte asıl mesele böyle zor zamanlarda, imanınızı ve insanlık onurunuzu koruyabilmekti. Bu da bizim, büyük imtihanımızdı.

Kutlu Direniş

Bu gece neler olduğunu tarihe tanıklık etmek amacıyla dilimin döndüğünce özetlemek istiyorum. Zira eli kalem tutanlar için yazmak bir vebal meselesi olsa gerektir..

Hain subayların emrindeki hiçbir şeyden habersiz toy askerlerimiz, köprüler başta olmak üzere şehrin en kritik alanlarında tankları ve tüfekleri ile boy göstermeye başlamıştı. Amaçları bütün kurum ve kuruluşları ele geçirmek ve devletimizin imanlı yöneticilerini tutuklamak ya da öldürmekti.

Akşam saatlerinde Başbakanımız; “Bu bir kalkışmadır” dedikten sonra insanlar sokaklara inmeye başladılar. Mahallemizde Hülya Abla sokağa çıkıp pencereden bakanlara kızgın bir sesle; “Ne bakıyorsunuz, kocalarınızı meydanlara göndersenize” diye bağırıyordu. Bir müddet sonra herkes sokaklara inmiş ve direnişe geçmişti. Sadece bizim mahallemizde değil, bütün Türkiye’deki durum böyleydi.

manset-genc-dergi-dinkulturuatolyesi

Direniş Erdoğan

Bir taraftan Reis ana haber bültenine cep telefonu ekranından bağlanıyor, halkı sokağa inmeye davet ediyor, bir taftan da Başbakanımız, eski başbakanımız ve eski cumhur başkanımız da aynı şekilde televizyon kanallarına bağlanarak yiğitçe darbeye karşı duruyorlardı. Halkı yönlendiriyor ve motive ediyorlardı.

O gün yöneticilerimize olan sevgim bir kaç kat daha arttı. Kendilerini doğuran analarına binlerce kez rahmet okuttular.

Bu gece daha iyi anladık ki başta Reis olmak üzere bizim imanlı devlet büyüklerimiz kelle koltukta yaşıyorlarmış. Meğer biz onların nasıl bir gerilim hattında olduklarını idrak edemiyormuşuz. Hele o bordo bereli hainlerin Marmaris’te Reis’in kaldığı oteli basması ve bombalaması, büyüklerimizin nasıl bir tehlike altında olduklarını gözler önüne sermişti.

Bu arada meclisimizi savaş uçakları ile bombalayan hainlere rağmen, milletin gerçek vekilleri meclisi terk etmemişlerdi. Diyanet İşleri Başkanımız ise bütün camilerden salalar okutarak direnişin moral değerini yükseltiyordu.

Tanklara karşı imanlar

Tüm İstanbul halkı, Reis’in geleceği Kutlu Direniş Hava Alanı‘na doğru hızla akıyor, akarken de önüne çıkan tankların üzerine tırmanan yiğitler, içerideki askerlerin silah ve kıyafetlerini aldıktan sonra onları kaçmak zorunda bırakıyordu.

Kayınbiraderim Şamil de o tankların üzerine çıkan gençlerdendi. Melekler bu destansı günde onu da kayıt defterlerine işlemişlerdi. Sabaha kadar tanklar ile mücadele eden Şamil, ertesi gün de kafeteryadaki mesaisine devam etmişti. Onun ve bu direnişe katılan tüm asil gençlerin gayretleri sayesinde bugün yataklarımızda rahatça uyuyabiliyoruz. İnşallah bu direniş cümle günahlara da kefaret olacaktır.

Gecenin ilerleyen vakitlerinde insanlar sokaklara akın etmeye devam ettiler. Darbeye karşı direnenler, adeta bir insan seline dönüştü. Darbecilerin arkasındaki şerli güçler bunu hesaplayamamıştı. Merhum Dava Adamı‘nın da dediği gibi; “Bizim asıl gücümüz tanklarımız, silahlarımız  değil, imanlı evlatlarımızdı.” Onlar bunu idrak edemezdi.

Yiğitlerimiz, kahramanlarımız, darbeci askerler tarafından basılan kamu binalarını bir bir kurtarıyor ve oraları tekrar gerçek sahiplerine iade ediyorlardı. Polisimizle birlikte canhıraş bir şekilde büyük bir destan yazıyorlardı.

Tasvip etmediğimiz bir televizyon kanalının çalışanları bile,  darbeci askerlere direnmiş, bir şekilde onları oyalayarak yayınına devam etmişti. Bu sayede yiğitlerimiz, televizyon binasının önüne toplanmış ve orayı darbeci askerlerden temizlemişti. Yayının haber müdürünün anlattığına göre o gece bölgedeki tinerci gençler de oraya gelmiş, darbeci askerlere karşı koymuştu.

Daha darbenin ilk zamanlarında yine beklemediğimiz bir muhalefet partisi lideri darbeye karşı hükümetin yanında olduğunu açıklayarak yüreklere su serpti. Ondan bir saat kadar sonra da diğer muhalefet partisi aynı yönde bir açıklama yaptı. Zor zamanda verilen bu kararlar, elbette ki milletimizin nazarında büyük takdir topladı.

Kutlu-direnis-15-temmuz-aydin-basar

Temiz yüzlü genç

Bu hain darbe aslında iyi ve kötü insanların birbirinden ayrılmasını da sağladı. Kendi içimizdeki güzellikleri yeniden keşfetmemize fırsat verdi. Temiz yüzlü bir dostumuz, birçok namuslu insan gibi sosyal medyada darbenin hem de tam ortasında, darbeye kalkışanların zalimlerin ta kendisi olduğunu söylüyordu. Bu ülkeyi gerilere götürmek isteyenlere, hainlere; “Yazıklar Olsun” diyor adeta meydan okuyordu.

Sözlerinin içindeki milletimizin hislerine tercüman olan en çarpıcı cümle ise şuydu: “İnsanlığımıza, onurumuza, geleceğimize kastedenler mağlup olacak, buna yürekten inanın!”

Hem de uçaklar meclisimizi bombalarken, helikopterler köprüde ateş açarken, tanklar önüne çıkanları ezip geçerken söylüyordu bu cümleleri. Doğrusu böyle temiz yüzlü birisinin bu kadar cesur olabileceğini tahmin etmemiştim. Meğer kimde ne kadar yürek vardır, bu bilinmezmiş…

Gülsüm Teyze

Kocası çok önceden vefat etmiş olan elli yaşlarındaki komşumuz Gülsüm teyze de çoluğuyla çocuğuyla birlikte havaalanına kadar gidenlerdendi. Ancak orada gördüklerine dayanamayıp oracıkta bir yerde bayılıp kalmıştı. Sonra onu içeriye almışlar ve ayıltılmaya çalışmışlardı. Az sonra ayıldığında halkın kurtardığı gencecik bir asker kendisine; “Teyzeciğim iyi ki geldiniz” demişti.

Zalimlerin tatbikat var diyerek kandırdığı gencecik imanlı askerlerimiz, esasında halkımızın duruma el atmasından çok memnun olmuşlardı. İçlerindeki imansızlar ise planları bozulduğu için daha da hırçınlaşıp iyice azmıştı. Tıpkı masum gencin ayağına ateş eden ve onu acılar içinde kıvrandıran zalim askerin hali gibi… Bu manzara diğer yüzlerce videodaki gibi içler acısıydı.

Üzülüyorum, bilmiyorum ne yapacaklar? Hadi burada yaptıklarının bir nebze cezasını çekecekler. Peki ya hesap gününde bunun hesabını nasıl verecekler? Yaptıkları zulmü nasıl izah edecekler? Nasıl hafifletecekler? Ey zalimler size de size meyledenlere de yazıklar olsun.

bayrak

Kahraman Polisimiz

Ve kahraman milletimizle birlikte hareket eden kahraman polisimizin destansı mücadelesini de tarih kitapları yazacaktır. O kadar soğukkanlı ve kahramanca hareket ettiler ki zalimlerin akim bırakılmasında büyük bir katkı sağladılar. Askeri; “komutanlarınız dinlemeyin, kendi halkınıza kurşun sıkmayın” diyerek tatlı bir dille ikna edenleri mi dersiniz, ona sarılıp ağlayanları mı dersiniz? Yahut yaralandığı halde vazifesine devam edenleri mi dersiniz?

Peki ya şehitlerimize ne demeli? Ömer Karaoğlu’nun da o muhteşem ezgisinde söylediği gibi şehidsiz olur muydu, kurbansız olur muydu hiç? Bir bedel ödenmeden, zalimlere cevap verilebilir miydi? Onların üzerimizdeki haklarını nasıl öderiz, onu da doğrusu bilemiyorum. Onların sayesinde bugün evlerimizde huzur içinde olduğumuzu kim inkâr edebilir.

Ertesi Gün

Darbe girişiminin ertesi günü, darbeci komutanların karakoldaki korku içindeki fotoğrafı herkes için büyük ibret oldu. Darbenin baş müsebbibi Çirkin Surat ise yabancı gazetecilere bir beyanat verdi. Ülkede kan gövdeyi götürürken Utanmaz Adam, hala “Ben mütevazı bir evde kalıyorum” gibi enaniyet kokan cümlelerle ajitasyonuna devam ediyordu. Anlaşılan iflah olmayacaktı.

Bir sonraki gün çocuklarımla birlikte okulumuza dev bayrağı asmaya gittik. Giderken bunun kutlu bir görev olduğunu biliyorduk. Bayrağımızı öptük ve onunla resim çektirdik. Şuan Allah’a bu büyük kurtuluş için binlerce kez şükretmedeyiz.

Hatırlatma

Bu arada küçük bir hatırlatma yapmak istiyorum. Bu kutlu zafer bir demokrasi zaferi değil, hakiki bir iman zaferidir. Bunu da tarihe mutlaka doğru bir şekilde not düşmemiz lazım. Allah ve melekleri şahittir ki sokaklara dökülenlerin tamamı bunu imanlarının bir gereği olduğu için yaptılar.

ayasofya

Dua

Ey Güzel Allah’ım. Şehadet mertebesine yükselttiğin şehitlerimizin hatırı için, bu topraklarda bir daha o zalimlerin yüzünü güldürtme. Onların tanklarını bir daha sokaklarımızda yürütme.

Başta Kur’an tilavetiyle ve fetih günlerinde ezan okuyuşuyla gönüllerimize taht kuran Baş Komutanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm iman kahramanlarımıza yardım et. Onları düşmanlar ve alçaklar karşısında zelil etme. Onların ayaklarını kaydırtma! Onların ayağı kayarsa tüm İslam âleminin, tüm Müslümanların ayağı kayar.

Ya Rabbi Mescid-i  Haram’ın, Mescid-i Nebi’nin ve Mescid-i Aksa’nın yüzünü güldür. Sultan Fatih’in emaneti Ayasofya’nın ibadete açılması fethimizin sembolü olsun… Fensurna alel kavmil kafirin. Fensurna alel kavmiz zalimin. Fensurna alel kavmil hainîn. Amin deyin yiğitler.

Aydın Başar/ Genç Dergisi/ Ağustos 2016

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Kur’an’da insanın eşeğe benzetildiği üç durum

Bakalım size de ilginç gelecek mi… Kur’an’da bazı insanların durum ve tavırları üç noktada “eşek” …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.