Nizip’in gülü Cemil Gül hocamız

Yıllar önce gençliğinin baharında ilim tahsili için yola çıkmış, yüreği iman hakikati ile dolu bir genç adam. Ülkemizin bir ucundan Artvin’den yola çıkan bu genç, uzun ve meşakkatli bir yolculuğun ardından Suriye sınırına varır. Mayın tarlaları arasında ilerlemesine rağmen korkmadan ilerler, zira ilim yolcuları yalnız değildir. Melekler onları asla yalnız bırakmaz.

Şam’da dini tahsilinin yanı sıra iyi derecede Arapça diline de hakim olur. Çok güzel bir arkadaş çevresi edinir. Orada bulunan hocalar kendisinden çok memnundur. Zira o derslerini zamanında vermektedir. Arkadaşları ile diyalogu ise kendisinin ifadesi ile “süpper”dir.

Bir gün Hocası kendisine; “Oğul biz senden çok memnunuz, ahlâklı, edeplisin. Fakat senin ta Şam’a gelmene gerek yoktu. Antep’te çok muhterem bir Hoca var neden ona gitmedin?” der. Hocasının bu konuşması Suriye den ayrılık vaktinin habercisidir. Çok geçmeden ayrılık kararı alır ve arkadaşları ile vedalaşır. Hocalarının elini öper, onların hayır duasını aldıktan sonra, bir buçuk sene kaldığı Şam’a veda eder.

Alimi bulur

Sınırda zorlu bir yolculuktan sonra Nizip’in Kertişe (Kıratlı) köyüne gelir. Orada cami hücresinde derslere başlar. Bölgenin önde gelen âlimlerinden/  müderrislerinden biri olan Seyda Muhammed Emin Er Hocaefendi’den ders alır.

Seyda, Kertişe’ye gelmeden önce köylü birbirine düşman, namaz yok, niyaz yok… O’nun gelişi ve yaptığı faaliyetlerle köylüler yekvücut olmuş, hayır da birbiriyle yarışır hale gelmişler. Talebelerin bütün ihtiyacını köylüler karşılıyor, hatta arazilerini camiye, medreseye vakfetmeler başlamıştır.

Muhammed Emin Er Hoca’ya kendini kanıtlar kısa sürede… Çalışkanlığı ve dürüstlüğü ile Seyda’nın gözüne giren gencin evlenme vakti de gelmiştir artık. Seyda onu kızı ile evlendirir. Düğün gününde eğlenmesi, sevinç duyması gerekirken, kendisinin ifadesi ile; “Çevreme baktım ne anam var ne de babam, ne de bir kardeşim ,akrabam. Cami duvarının dibine yığıldım kaldım, ağladım.”

Talebeler ve köylüler düğünü şenlendirir. Küçük mütevazı bir evde yuvasını kurar…

İmam olur

Artık evlidir, eşine karşı sorumlulukları vardır. Hocasından yani aynı zamanda kayınbabasından da izin alarak imamlık imtihanına girer ve kazanır. İlk ataması Antebimizin Mazmahor Köyü‘ne olur. Orada bir buçuk sene kalır. Daha sonra Erenköy (Kahtin) Köyü’ne atanır. Fırat Nehri’nin kenarında sırtını dağa dayamış bahçelerinde her türlü meyve ve sebzenin yetiştiği şirin bir köy.

Kahtin Köyü’nde güzel hizmetlerde bulunur .Köyün manevi çehresini değiştirir adeta. Kendi evine gelen hediyeleri, Hazreti Ömer radıyellahu anh misali, gece kimsenin görmediği karanlık saatlerde köyün fakir fukarasının  evine sırtında ulaştırır.

Aynı dönemde Nizip’e adeta alim akını vardır. Aşağıçardak Köyü’nde Abdulcelil hoca ile birlikte bütün çevre köyleri karış karış dolaşırlar. Yukarıçardak, Toydemir, Kızılin, Gümüşgün ve Tanır köylerinde kalıcı dostluklar kurulur. Bu muhterem hocalar sadece kendi köylerinin değil tüm bölgenin seydası, kanaat önderi olmuşlardır artık.

Nizip günleri

Altı yılın ardından güzel anılar ve kalıcı dostluklar ile Erenköy‘den ayrılır. Nizip merkez İstasyon  Camii’ne atanır. Oradan da merkez Çarşı Camii’ne, kısa bir dönem Oğuzeli Merkez Camii’ndeki görevinden sonra, tekrar Nizip merkez Çarşı Camii görevine döner, Çarşı Camii ve Nizip’le özdeşleşir. Artık resmi emeklilik zamanı gelmiştir. Tam 27 yıl 7 ay görev yapmıştır. Resmen emekli olur ama hizmet aşkı hiçbir zaman son bulmaz.

O; sadece cami hizmeti sunmadı. Nerde İslami bir hizmet varsa oradaydı. Zengin, fakir, çocuk, genç, yaşlı ayrımı yapmadan herkesin sevgisini kazandı. O; tebesümü, mütevaziliği, engin hoşgörüsü ile tüm Nizip’lilerin gönlünde taht kurdu. İncinse de incitmeyen, önderliği, birleştirici ve kaynaştırıcılığı ile o, kiminin ak sakallı Cemil dedesi, kiminin seydası, kiminin Cemil Hocası. O; 7 den 77’ye herkesin kendinden bir şeyler bulduğu, tüm Nizip hatta bölgenin, gül yüzlü Cemil  hocasıdır.

Cemil Hoca sevgisi nasıl oldu da herkesin üzerinde tesir bıraktı? O’nun fabrikası yoktu. Makam mevki sahibi de değildi. Bu sevgiyi dünyalıkta aramak hata olur. Zira onun sevgisini, “Ben bir kulumu sevdim mi, göktekiler de yerdekiler de onu sever” hadisinde ifade edildiği gibi Allah’ın sevgisinde aramak lazımdır.

O; 73 yıllık hayatına onlarca asırlık bir ömür sığdıran, bulunduğu meclislere nurâni güzellikler yağdıran, günah kiriyle kararan kalpleri irşad zemzemiyle yıkayıp Hak yoluna revân eyleyen, çöle dönmüş gönülleri ilahi sevdanın rahmetiyle gülistan eyleyen müstesna bir gönül adamıdır. Peki ne yaptı da Allah, göktekiler ve yerde olanlar yani insanlar onu çok sevdi?  

Herkes onu sevdi

Cemil gül hocamız ömrünün büyük bir bölümünü İmam Hatip Liselerine adadı. Nizip’te İmam Hatip okulunun temeli atıldığı günden bugüne var gücü ile çalıştı, çalışmaya devam ediyor. İmam Hatip okulunun ve pansiyonunun inşaatı için gitmediği köy, çalmadığı kapı kalmadı. Yaz kış çalıştı didindi. Kurban derisi, arpa, buğday, fıstık topladı. Gece geç saatlere kadar bazen kuru bir ekmek ile günü geçirdi, bazen aç. Ama o, hiç yılmadı. Kendisinin ifadesiyle; “Bazen gece yarısı eve vardığımda hanım, Otelci yatmaya mı geldin’ derdi.”

Tertemiz elbiseleri ile yüzlerce deriyi tuzlar dericide satmaya götürür de asla şikayet etmez. İlerleyen yaşına rağmen gençlere taş çıkartırcasına çalışır, asla pes etmez.

Misafirhanede kalan öğrencilere nasihat eder, özellikle namaz ve tesettüre dikkat etmelerini tatlı dille öğütler. Kabahat işledikleri zaman dahi “cici kızlarım” der onlara nasihat eder.          

Cemil Gül Hocamız verdiği vaaz, okuduğu hutbeler ve özel sohbetlerde ümitvar olmayı, birlik beraberlik ve kardeşlik vurgusunu özellikle dile getirir. Asla gerilim yanlısı değildir. Kendisi mutedil olduğu gibi, her işte mutedil olmayı, mütevazı olmayı öğütler. 

Pek ender rastlanır kızdığı, hep mütebessimdir. Onun en önemli özelliklerinden biri de cömertliktir. Cemil Hocamız hep bir gayret halindedir. Görevden emekliliğin hayattan emeklilik demek olmadığının en bariz örneği, Cemil Gül Hocamızdır.

Muhterem Hocamız gibi insanlar kolay yetişmiyor. Her daim ziyaret edilip fikirleri, hayır duaları alınmalıdır.

Hâsıl-ı kelâm ondan öğrenilecek, ders alınacak çok şey var. Mevlâm hayırlı ve bereketli ömürler versin. İman ve ihlâs ile yürüttüğü bu hizmetlerin mükâfatını, ecrini tattırsın.

Allah onun azim ve kararlığından bizleri de nasibdar eylesin. Kendisine ve ailesine sağlıklı ve bereketli ömürler ihsan eylesin.    

Yaşar Yılmaz/ İrfanDunyamiz.com

GAZİANTEP ÇEVRESİ İRFANDUNYAMİZ

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.