Esasen din eğitimi her okulda verilebilir. Yeter ki bunu mümkün kılacak programlar yapılsın. Ama bugün din eğitimini verebilecek en uygun okul İmam-Hatip Liseleridir.
Her şeyden önce öğrenciyi dinî kaynaklara götürecek olan başta Arapça olmak üzere Hadis, Tefsir, Fıkıh, Kelâm, Siyer ve Ahlâk gibi dersler burada okutulmaktadır.
Kendini yaratan Allah’ın ve kendisine doğru yolu gösteren Peygamberinin buyruklarını okuyarak yetişen bir çocuk, suyu kaynağından içen insan gibi her şeyin en doğrusunu, en temizini görmüş, tatmış, öğrenmiş olur.
Bu da ancak din eğitiminin en iyi şekilde verildiği, faziletin, dürüstlüğün titizlikle tanıtıldığı okullarda okumak suretiyle mümkün olabilir.
Memlekete Cansuyu oldu
İmam-Hatip Okulları Türkiye’de dini bilenlerin iyice azaldığı, onların da dinî eğitim ve öğretimini gözlerden uzakta, ahırda, samanlıkta kaçak yollarla yaptığı bir zamanda açıldı.
O yıllar imam ve müezzin ehliyetine sahip kimseler pek kalmadığı için azıcık Kur’an veya Ezan okumayı bilenlerin imam veya müezzin tayin edildikleri bir zamandı.
İmam-Hatip Okulları bu memleketin dinî hayatına can suyu oldu.
Mezun ettiği talebelerle milletin kendine gelmesine yardım etti.
Fakat bu okullar yüksek din tahsili vermek için yeterli değildi. Ardından bu memlekete müftü, vâiz, İmam-Hatip Okullarına, orta dereceli okullara ve Kur’an Kurslarına öğretmen yetiştirmek için Yüksek İslâm Enstitüleri açıldı.
Daha sonraları İlâhiyat Fakülteleri adıyla hizmet vermeye devam eden bu kurumlar sadece saydığım hizmetleri veren insanları değil, bu ülkenin ticaretine, siyasetine, yönetimine samimiyetle ve dürüstlükle hizmet eden önemli şahsiyetler yetiştirdi ve yetiştirmeye devam etmektedir.
İmam Hatip Okulunda öğretmenlik yaptım
Yüksek İslâm Enstitüsü’nü yatılı okuduğum için mecburi hizmetim vardı. 1964’te çektiğim kura sonucu Sivas İmam-Hatip Okulu’na öğretmen tayin edildim.
Talebe yetiştirmek, arkadaşlarımın ve benim en büyük emelimizdi. Hep bunu konuşur, hayaller kurardık. Milletimiz bizden hizmet bekliyordu.
Onlar bizi okutmuş, şimdi de bizden çocuklarını okutmamızı ve kendileriyle ilgilenmemizi bekliyorlardı.
Bize göre İmam-Hatip Okulu bu millete en büyük hizmeti verecek bir ilim yuvasıydı. Talebeleri de, bizim gibi köylü çocuklarıydı. Bütün derdimiz onları en iyi şekilde yetiştirmek olmalıydı.
O zamanlar İmam-Hatip Okulları henüz gerektiği gibi tanınmıyor, lâyık olduğu ilgiyi görmüyordu.
Herkes buradan yetişen insanların ne kadar muhtevalı, vatanına ve milletine hizmet aşkıyla dolu olduğunu görmeliydi. Bunun için de kendimizi daha iyi yetiştirmeliydik. Daha çok okumalı, öğrencilerimize ve halkımıza mükemmel örnek olmalıydık.
Not: Bu yazı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öcal’ın Tanıkların Dilinden Cumhuriyet Dönemi Din Eğitimi ve Dini Hayat, (İstanbul 2008, Ensar Neşriyat, III, 137-196) adlı kitaptaki bir mülakattan iktibas edilmiştir.
Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir/ İrfanDunyamiz.com
BENZER İÇERİKLER
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.