İrfan ehlinin şifreli sözleri…

Bazen iki kişinin frekansları birbirini tutar, ortak bir dalgadan konuşurlar, fakat onları dinleyen üçüncü kişi onların ne konuştuklarını bir türlü anlayamaz. Tasavvuf ehlinin ve ariflerin bazı remizleri, işaretleri vardır. Bu dünyaya yabancı olanlar onları anlayamaz. Hatta derler ki ariflerin ayrı bir dili vardır. Sadece ehlinin anladığı bu dile “kuş dili” de derler.

İrfan geleneğinden gelen Anadolu’nun bilge insanları da bazen bu dili kullanırlar. Gerek ince latifelerle, gerek bazı sembollerle kapalı anlatımları tercih ederler. Bazen Anadolu’da karşılaştığınız yaşlı bir amca hiç beklemediğiniz öyle bir soru sorar ki içinden çıkabilene aşk olsun? Ne demek istediğini anladığınızda bulmaca çözmüş gibi sevinirsiniz.

Çöz çözebilirsen

Efendim vaktin birinde arif bir zatın yolu, bir köye düşer. Köylülerle hoş sohbet yaparken, etrafında bulunan buğday tarlalarına doğru bakarak şöyle der: ”Kardeşlerim bu buğdayları yediniz mi yiyecek misiniz?” Haydi bakalım çözün çözebilirseniz?

Köylüler bu sözden bir şey anlamazlar. Nasıl yesinler ki hiç gök ekin yenir mi? Daha yeşil olarak duran sararmamış, olmamış ekine “gök ekin” derler. Bizim oralarda “göğ ekin” de derler. Olgunlaşacak, biçilecek ondan sonra buğday olup un yapılacak öyle yenecek…

Arif kimse sorusunun anlaşılmadığını anlayınca şöyle bir açıklama yapar: “Kardeşlerim, sizler bu tarlaları ekerken, borçlandınız mı? Tarlalar kira mı, kendinizin mi? Ekin bu hale gelene kadar harcama yaptınız. Yaptığınız bu harcama elde etmeyi düşündüğünüz geliri geçti mi? Yani borcunuz yoksa ne mutlu size…

Yani arif kimse demek istemiş ki sermayesini önceden yiyenlerden misiniz? Yoksa kar elde edecek olanlardan mısınız? Bazı kimseler tarlanın masrafları ve yaptığı harcamalar yüzünden daha ekinleri biçmeden sermayeyi tüketmişlerdir. Tabiri caizce kasadan yemişler, kârı kediye yüklemişlerdir.

Şimdi gelin biz bunu dünya hayatına uyarlayalım. Bize verilen ömür sermayesini iyi kullanıp ahirete yatırım yapmışsak biz bu ticaretten karlı çıkarız. Yok bütün ömür sermayemizi bu dünyaya sarf etmişsek dünyada ne elde etmişsek karımız ondan ibaret olacaktır.

Gaflet perdesi

Ne acıdır ki gaflet bacıyı sarmış; çoğumuz sermayeden yiyerek ahirete yapacağımız büyük yatırımı ihmal ediyoruz. Allah’ın bize verdiği imkanları boş emeller peşimde harcayarak ektiklerimizi biçeceğimiz o güne hiç bir şey bırakmıyoruz.

Bir ayet-i kerimede Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Kim âhiret kazancını isterse onun bu kazancını arttırırız; kim dünya kazancını tercih ederse ona da bundan veririz; ama onun ahirette hiçbir nasibi olmaz.” (Şura, 20)

Günlük hayatımızda bazı sıkıntılarımız oluyor, kaygılarımız oluyor, hatta stres ve endişelerimiz oluyor. Ama unutuyoruz sanki dostlar, unutuyoruz. Neyi m? Yahu dünyada yaşadığımızı… Burası dünya… Bütün zevkleri burada peşin peşin tüketemeyiz. Bu dünyanın sefası da olacak cefası da olacak.

Dostlar! Dünya hayatına olduğundan fazla anlamlar yüklemeyelim. Bir dünya hayatının gerçeğini depremzedelerden dinleyelim. Allah Teala’nın ahireti kazanmak için bize verdiği sermayeyi burada tüketenlerden olmayalım. En iyisi mi, gelin şu ayet-i kerime üzerine uzun uzun düşünelim:

“Kim dünya hayatı ve onun ziynetini istiyorsa, orada onlara işlerinin karşılığını eksiksiz veririz; orada onlar hiçbir zarara uğratılmazlar. Onlar, âhirette paylarına ateşten başka bir şey düşmeyen kimselerdir. Dünyada ürettikleri boşa gitmiştir; yapıp ettikleri de geçersizdir.” (Hud, 15,16)

Fahri Sarrafoğlu/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Mehmet Feyzi Efendi farklı bir zattı…

İmam hatipte okurken yaz tatillerinde İstanbul gibi manevi üstadların bol olduğu bir şehirde birçok güzel …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.