İslam Avrupa’nın kaderidir…

Cenab-ı Allah nasip etti, 2023 yılı itibarıyla geçici bir süreliğine imamlık vazifemi Fransa’da sürdürüyorum. İlk günlerimde burada her milletten insanlarla tanıştım ve çeşitli gözlemler yaptım. Bilhassa İslam’ın bu topraklardaki geleceği hakkında fikir sahibi olmak istedim. Bu gözlemlerim neticesinde şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki İslam Avrupa’nın kaderidir. Avrupa’nın geleceğinde Allah’ın izni ile İslamiyet hâkim olacaktır. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.  

Özellikle Fransa’da İslam’a karşı insanlarda çok büyük bir ilgi alaka var. İnsanlar en çok İslamiyet’i merak ediyor ve araştırıyorlar. Fransız hükümeti bundan çok mustarip. Türkiye’den gelen din görevlileri burada çok aktifler. Fransız hükümeti bundan da rahatsız. Hatta 2024 yılından sonra Türkiye’den bir daha hoca getirilmeyeceği söyleniyor. Kendileri yetiştirip camileri öylece idare etmeyi düşünüyorlarmış.

Ne yapsalar boş

Geçen gün bir avukat kardeşimiz ilginç bir şey anlattı. Buradaki emniyet müdürlüğünün panosunda şöyle bir not varmış: “Her emniyet mensubu görevi sırasında her gün mutlaka camilerin etrafında görünecek.” Niçin böyle bir şey yazmışlar dediğimde; “Biz ensenizdeyiz, hareketleriniz kontrolümüz altında imajını vermek için” diye cevap verdi…

Buna benzer çeşitli karın ağrıları var. Fakat her ne yapsalar boş, İslamiyet’in Avrupa’daki yükselişini engelleyemezler. Biliyorsunuz İslam’ı engellemek için dinler arası diyalog tarzı çalışmalar yaptılar, fakat hepsi fos çıktı, hiçbirisi başarılı olmadı. Hani diyor ya şair: “Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır.” Bir kez daha vurgulamak isterim ki İslam Avrupa’nın kaderidir.

Güneş gibi doğuyor

Değerli kardeşlerim Hak Din Avrupa’da adeta bir güneş gibi doğuyor. Pırıl pırıl gençler İslam ile şerefleniyor. Hatırlarsanız irfandunyamiz sayfasında ihtida ettikten sonra Fransa’ya yerleşen Polonyalı Yusuf kardeşimiz ile ilgili bir yazı yazmıştım. Onun gibi İslam’ı seçen diğer kardeşlerimiz ile de tanışma imkanımız oldu.

Bir akşam Polonyalı Yusuf kardeşimin daveti üzerine Lyon Krizo’daki Cezayirli kardeşlerimizin yoğun olduğu Maliki mezhebine mensup kardeşlerimizin camisine misafir olduk. Camiye girdiğimizde akşam ezanı okunmuş, namaza durmuşlardı. Ben de abdestimi tazelemek için şadırvana yöneldim.

Bizim geleneğimizde olmayan bir abdest alma şeklini de orada görmüş oldum. Bir tas içine suyu dolduruyorlar ve o suyla abdest alıyor, Çeşme olduğu halde bu şekilde tastan abdest almaları ve elini taşın içine sokarak abdest azalarının yıkamaları benim biraz garibime gitti.

Genç Müslümanlar

Akşam namazını eda ettikten sonra bir kardeşimiz Kur’an-ı Kerim’i açmış yüzünden tatlı bir eda ile okuyordu. Kelimeleri teker teker telaffuz ediyor, tecvit kurallarını da uyguluyordu. Yusuf kardeşimize; “Kim bu Kur’an okuyan” dediğimde, onun da kendisi gibi Polonyalı bir Müslüman olduğunu söyledi.

O kadar içten ve samimi okuyordu ki etkilenmemek elde değildi. Kur’an-ı Kerim okumayı bitirdi, yanındaki diğer kardeşimiz Fransızca ayetlerin manasını verdi. Ondan sonra isminin Yahya olduğunu öğrendiğim ve program sonunda da tebrik ettiğim bir başka güzel kardeşimiz, yarım saat kadar Allah’ı zikretmenin ve cemaati terk etmemenin ne kadar önemli olduğunu güzel bir şekilde oradaki cemaate anlattı.

Sohbet esnasında Yasin kardeşimin bana tercüme ettiği kadarıyla şunları söyledi: “İbadetin makbul olanı az da olsa sürekli olanıdır. Camileri terk etmeyin. Kendinizi televizyonlara ve internete mahkûm etmeyin. Allah’ın huzuruna gelin, huzuru bulun. Ayet-i kerimede buyuruluyor ki: ‘Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzura erer.’ (Rad, 28)”

Bu kardeşimiz bir de İslam’ın özeti mahiyetindeki şu hadis-i şerifi nakletti. Bir sahabi Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem’e gelerek “Yâ Resulallah! Bana İslam’ı öyle anlat ki onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim” dedi. Bunun üzerine Resulullah Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem: “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol!” buyurdu. (Bkz. Müslim, İmân 62; Tirmizî, Zühd 61; İbni Mâce, Fiten 12)

Çok şükür

Kendi kendime; “Rabbimin şu güzel işine bak” dedim. Hıristiyanlıktan İslam’a gelip, dinimizi en güzel şekilde öğrenip, Kur’an’ı en güzel şekilde okuyup Müslümanlara yol gösterecek, yön gösterecek bir duruma gelmesi hakikaten beni çok etkiledi. İslam’ı anlatırken seçtiği ayet-i kerimeler ve hadis-i şerifler ise davet metodu açısından çok yerindeydi.

Yahya kardeşimizin sohbeti bitince yanındaki başka genç bir kardeşimize mikrofon uzattı. O da Allah’a hamd edip Resulüne salavat getirdikten sonra oradaki gençlere gayet teşvik edici şu mesajları verdi: “Elhamdülillah Allah’ın evindesiniz. Nefsinizin onca engellemesine rağmen Allah’ın evine misafir oldunuz. Şu anda Rabbimizin katında sizin isimleriniz zikredilmektedir. Sizleri tebrik ediyorum. Rabbim cümlemizi doğru yoldan ayırmasın. Rabbim bu birlikteliğimizi daim eylesin.”

Özellikle bu konuşmayı yapan kardeşimizin kim olduğunu merak ettim ve Yusuf Bey’e sordum. O da şöyle cevap verdi: “Bu genç kardeşimiz de benim gibi sonradan Müslüman olan bir Fransız. İslam’ı seçtikten sonra tüm hayatı değişti. İslam’la tanıştığı için mutluluktan uçuyor ve her gün Allah’a şükrediyor bunun için.”

Ya Rabbim ne kadar güzel bir akşam böyle. Ne kadar güzel bir manzaraya şahit oldum. İslam ile şereflenen bu gençleri görünce; “Ya Rabbi şu kardeşlerimizdeki imanı bizlere de nasip eyle. Bizler de bizim ülkemizdeki gençlerimizle birlikte aynı şevk ve coşku ile İslam’ı yaşayalım” diye dua ettim.

Ayrılırken ilk defa bir Diyanet görevlisinin camilerini ziyaret ettiğini söyleyerek memnuniyetlerini dile getirdiler. Ben de onları camimize davet ettim ve gençlerimize sohbet vermeleri için söz aldım. Sonradan Müslüman olan bu kardeşlerimizin sohbetleri belki daha fazla gençlerimizin dikkatini çeker diye düşündüm.

Osman Gülşen/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

İz bırakan mal müdürü Neşet Özerdem

Bir mal müdürü düşünün, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde görev yapmış ve her gittiği yerde iz bırakmış. …

2 Yorumlar

  1. Avrupayı hatta Hac ve umreyi maddi kazanç kapısı gördüğümüz kadar TEBLİĞ ve İRŞAD yeri görmediğimiz sürece maalesef Avrupayada güneşin doğması gecikecektir.Gayret li ve samimi DİB personelini oralara göndermeliyiz. Yine KAYIRMACILIĞI bir kenara koymalı.

  2. Mehmet ali deveci

    Maaşaallah maaşaallah rabbim birine hidayeti nasıp kıldığı onudurduracak bir güç varmıdırki yeterli o kul gerçekten Allaha teslim olup Allahı istesin yeterlidir benceallah var gam yoktur saygıdeğer hocam selametle kal allahım yar ve yardımcımız olsun amin amin amin ya Rabbelalemin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.