Osman Şevket Yardımedici hocamıza rahmetle…

Hayat ne kadar hızlı geçiyor ki yıllar önce kendisinden ders aldığım Hocamı tanıyamamıştım. Bir gün oğlum internette bir sitede güzel Kur’an okuyan yaşlı bir hocaefendi görmüş ve o Kur’an tilavetini alıp eve getirmiş. Ben eve geldiğim zaman da bana: “Baba, gelir misin, çok güzel Kur’an okuyan bir hocaefendi var, beraberce izleyelim. Bakalım tanıyabilecek misin bu hocaefendiyi?” dedi.

Saf Sûresi’nden bir bölüm okuyan hocaefendi, saçı-sakalı ağarmış, piri fani, yaşlı biriydi. “Bu dudak hareketleri, yüzdeki mimikleri bana yabancı gelmiyor, fakat tanıyamadım kim bu hocaefendi?” diye sordum. Oğlum gülmeye başlamıştı: “Sana Kur’an öğreten hocanı nasıl tanıyamadın?” Evet, ihtiyar dünya benim hocamı da tanınmayacak kadar ihtiyarlatmıştı.

“Dalgaların Getirdiği Bilet” adlı yazımda size bahsettiğim kişiydi işte bu kıymetli Hocamız. Osman Şevket Yardımedici

Bir hatıra

Hocamızdan bahsederken beraber yaşamış olduğumuz bir hatıramı daha buraya nakletmek istiyorum. Bir gün hocamızın bir dersine katılmıştım, ders bittikten sonra bana: “Seninle beraber SSK’ya gidelim de orada bizim bir dostumuz var, hem onun çayını içelim hem de bizim 5 yıllık açığımızı nasıl kapatacağımızı konuşalım,” dedi.

Beraberce SSK’ya gittik, Hocamızın bahsettiği malum arkadaş bizi çok güzel karşıladı. Hal-hatırdan sonra hocam konuyu kendilerine anlattı. 12 Eylül 1980 ihtilali olduktan sonra bir yılbaşı öncesi Hocamız Hacı Bayram Veli Camii’nde konuşma yapmış ve biraz yılbaşı meselesine dokunmuş. Oradaki konuşmayı kaydeden birisi hocamızı şikâyet etmiş ve hocamız da açığa alınmış.

5 yıl geçtikten sonra Özal hükümeti döneminde tekrar görevine dönmüş, fakat bu arada geçen süreler prim yatırılmamış tabii ki ve Hocamız da “bu açık nasıl kapanacak acaba?” diye düşünüyor ve çare arıyordu.

İşte bu konuyu makamında olduğu beyefendiye anlatınca o arkadaş: “Hocam üzülmeyin siz, Allah celle celaluh size bir kolaylık verir,” dedikten sonra orada bulunan görevli memurlardan birinden arşivdeki dosyalara bakmasını istedi: “Arşive bir bakar mısınız? Sanki ben orada, Hocamızın ismine ait bir dosya görmüştüm.”

Tabii ki anlattığımız olay çok önceleri gerçekleşmiş bir olay olduğundan ve şimdiki gibi bilgisayar kullanımı yaygın olmadığından arşivde biriktirilen dosyalar üzerinden işlemler yapılıp takip ediliyordu.

Memur arkadaş arşivden yarım saat sonra, elinde iki tane dosya ile geldi ve beyefendiye verdi. Beyefendi dosyaları inceledikten sonra güldü ve Hocamıza hitaben konuşmaya başladı: “Hocam, siz borçlu değil; bilakis bizden alacaklısınız.” Hocamız çok şaşırmıştı:

“- Nasıl olur?”

“- Hocam siz açığa alınınca iki tane firma sizi fabrikalarında işçi olarak göstermiş ve 5 yıl boyunca primlerinizi ödemişler. Elimizdeki dosyalara göre sizin açığınızı birisinin yatırdığı primle kapatabiliyoruz, diğer fabrikanın ödediği primleri de size geri vermemiz lazım.”

Bu sözler üzerine Hocamız artık konuşamaz olmuştu, o artık gözlerinden akan yaşları silmeye başlamıştı. Biraz sonra sakinleşince şu ayet-i kerimeleri tilavet etti:

“Ey İman edenler! Eğer siz Allah’a (Allah’ın dinine) yardım ederseniz, o da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.” (Muhammed Sûresi, 7)

“İnkâr edenlere gelince, onların hakkı yıkımdır. Allah, onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır.” (Muhammed Sûresi, 8)

“Bunun sebebi, Allah’ın indirdiğini beğenmemeleridir. Allah da onların amellerini boşa çıkarmıştır.” (Muhammed Sûresi, 9)

“Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerinin sonlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Allah, onları yere batırmıştır. Kâfirlere de onların benzeri vardır.” (Muhammed Sûresi, 10)

“Bu, Allah’ın inananların yardımcısı olmasından dolayıdır. Kâfirlere gelince, onların yardımcıları yoktur.” (Muhammed Sûresi, 11)

“Muhahhak ki Allah, inanıp iyi işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar; inkâr edenler ise (dünyadan) faydalanırlar. Hayvanların yediği gibi yerler, onların yeri ateştir.” (Muhammed Sûresi, 12)

Âyet, inkâr edenleri, âhireti tanımayanları “başlarına gelecekten habersiz, bütün imkânlarını, midelerine ve şehvetlerine harcayan muhteriz yaratıklar,” şeklinde tanımlamaktadır.

Hocamız çok sevinmişti ve belki de resmi bir dairede olmasaydık saatlerce konuşurdu. Oradan ayrıldıktan sonra bana şu cümleleri söyledi: “Şu Müslüman fabrikatörlere minnet borçluyuz. Kim ne derse desin, bizim necip milletimiz Allah celle celaluh’un izniyle yine tarihe destan yazan ecdadının kayıplarını bulacak ve yeni yetişen nesillerimiz de inşallah daha güzel olacaktır.”

Hocamız artık eski görevine dönmüş, yine eskisi gibi kürsülerden insanlara faydalı bilgiler veriyordu. Zaman geldi yaşlandı, emekli oldu. Açığa alındığı zaman küçük olan çocukları artık büyümüş ve hocamız her birine yuvalarını kurmuştu ama o hala enerjisini kaybetmeden diyar diyar gezip dinini anlatıyordu.

En son gördüğüm zaman artık kürsüye kendisi çıkamıyor, başkalarının yardımlarıyla çıkabiliyordu, fakat ne güzel, bir hayatı hizmete adamak!.. Nasıl olsa sonu ölüm değil mi?.. Hayatı hizmet ile süslemek ne güzel mutluluk!..

2017 yılında vefat eden hocamıza rahmet olsun.

Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Halil Atalay hoca yüreklere dokunmuştu…

1959 yılı Ramazan ayının Kadir gecesinde Eskişehir’in Mihalıççık ilçesi Çalkaya köyünde doğdu. İlkokulu Çalkaya Köyü …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.