Suriyeli alim Said Ramazan El Bûti…

Türkiye’nin bir köyünden çıkıp, Suriye’ye yerleşen, orada akademik hayatın zirvesine ulaşan ve ismini ilim çevrelerine duyuran Muhammed Said Ramazan El Buti, çağımızın ve coğrafyamızın dikkat çeken âlimlerinden birisidir. Ramazan El Buti’nin ilmi karakterinin oluşmasında ve fikirlerinin şekillenmesinde dört ismin ön plana çıktığını görüyoruz. Bunlardan birincisi halim selim ve takvalı kişiliği ile babası Mollâ Ramazan’dır. İkincisi gençlik çağında etkilendiği Suriye Müslüman Kardeşler lideri Mustafa Sibaî’dir. Üçüncüsü fedakâr ve güzel bir âlim olan hocası Hasan Habenneke’dir. Dördüncüsü ise Bediuzzaman Said Nursi’dir ki ondan birçok konuda etkilenmiş ve onun hayatını Arapça neşretmiştir.

Zor bir coğrafyada baskıcı bir rejimde yaşamış; buna göre hizmetini sürdürebilmek için de stratejik davranmak zorunda kalmıştır. Bir fitne ortamına düşmekten ve vakti gelmeden çiçek açan Müslümanların mevcut kazanımları geriye götüreceğinden endişelenerek Suriye rejimine yakın bir duruş sergilemiştir. Ona yapılan eleştirilerin çoğu bulunduğu ülkenin siyasetine olan yakınlığı dolayısıyladır. Suriye siyaseti ile ilgili düşüncelerini bir kenara koyacak olursak, o İslam akidesinin ana çizgisinden asla sapmış değildir. Doğruları ve yanlışlarıyla her şeye rağmen Kur’an ve Sünnet çizgisinde bir âlimdir. Suriye âlimlerinin birçoğunda olduğu gibi yöntem olarak da aşırılık içermeyen tasavvufa sıcak bakmaktadır.

Ehli Sünnet

Eş’ari ve Şafiî çizgisinde geleneksel refleksleri olan, selefi, modern ve her türlü oryantalist kaynaklı düşüncelere karşı yüksek sesle karşı çıkan, reddiyeler yazan, Kitap ve Sünnet’i anlamada geleneksel fıkıh usulünün kurallarını takip eden Ramazan El Buti bilhassa Radikal ve selefi çizgiye karşı her zaman mesafeli durmuş ve onlarla mücadele etmiştir… Ona yapılan ağır eleştirilerin birçoğu da bu kanaldan gelmektedir.

Altmışın üzerinde eseri olan Buti’nin kitaplarının çoğu, henüz Türkçeye çevrilmemiştir. Ülkemizde ve dünyada bilhassa Fıkhus Sîre adlı eseri meşhur olmuştur. Eser 1984’te Ali Nar ve Orhan Aktepe tercümesiyle Türkçeye kazandırılmıştır. “Herkesin ictihad etmesi farzdır, bir mezhebe veya mezheplere göre yaşamak; yani taklid haramdır” diyen selefi çizgideki Elbani’ye reddiye olarak yazdığı “İslâm Şerîatını Tehdit Eden En Tehlikeli Bid’at Mezhepsizliktir” adlı kitabı da ülkemizde ilgi görmüştür. Eser, Süleyman Çelik tercümesiyle Bedir Yayınları tarafından neşredilmiştir. Buti bu kitabında, müctehid derecesinde olmayanların, bir mezhebi taklit etmeleri gerektiğini savunmuş ve mezhepsizliğin tehlikelerinden bahsetmiştir. Buti’nin eserleri Hayretin Karaman Hoca tarafından da fakültede okutulmuştur.

Kısaca hayatı

Biz bu yazımızda, Mahsum Aslan imzalı Buti’nin hayatı ve görüşlerini konu alan yüksek lisans tezinden, Bayram Pehlivan imzalı İslam ansiklopedisi maddesinden ve Abdulhadi Timurtaş’ın çeşitli yayınlarından istifade ile merhum Buti’nin hayatıyla ilgili bazı ilginç detaylara temas etmeye çalışıyoruz. Bilhassa akademisyen Abdulhadi Timurtaş’ın Buti’nin amcasının torunu olması, onunla bir müddet birlikte kalması ve onun bazı eserlerini Türkçeye çeviren kişi olması hasebiyle hakkındaki en doyurucu bilgilere bu kanaldan ulaşabiliyoruz. Bu kaynaklardan aldığımız bilgilere göre hayatının ana hatları şöyledir:

Ramazan El Buti, Kürt asıllı bir ailenin çocuğu olarak 1929 yılında Cizre dolaylarındaki Celeka/ Yağmurkuyusu köyünde doğmuştur. Doğduğu Botan bölgesinden dolayı kendisine Buti denilmiştir. Botan bölgesinin merkezi tarihte Cizre olduğu için Cizreli olarak bilinmektedir. Şu an itibariyle doğduğu köy Şırnak’ın Güçlükonak ilçesine bağlıdır. Babası Molla Ramazan, Cizre’de “Şeyh Seyda” olarak meşhur olan Molla Muhammed Said Efendi’den ders almış ve sonrasında Celaka köyünde imamlık yapmıştır.

Şeyh Seyda ile hatırası

Ramazan El Buti babasının hayatını anlattığı “Babam” adlı eserinde kendisine “Muhammed Said” isminin verilmesini şöyle anlatmaktadır: “Aslında babamı üzen ve annemi de rahatsız eden en önemli husus, doğan çocuklarının kısa zaman zarfında ölmeleriydi. Evliliklerinden belli bir zaman geçtikten sonra, ne kadar geçtiğini bilmiyorum, ben dünyaya gelmişim. Babam beni alıp çok sevip saydığı Şeyh Said Seyda’ya götürmüş. Şeyh beni alıp tahnik etmiş ve babamdan kendi ismini vermesini istemiş.” Burada bir latife yapacak olursak, belki de Ramazan El Buti bu tahnikin bereketi neticesinde velud ve tanınan bir âlim olmuştur.

Babasının ani bir kararıyla 1934 yılında henüz beş yaşındayken ailesi ile birlikte Suriye’ye göç eden Ramazan El Buti, ilk ve orta tahsilini orada tamamlamıştır. Mehmet Erken imzasıyla dunyabizim sitesinde yayınlanan bir mülakatta akrabası Abdulhadi Timurtaş, gençlik döneminde bir müddet Suriye’ye gittiğini, orada Molla Ramazan ve oğlu Said Ramazan Buti ile epeyce vakit geçirdiğini anlattıktan sonra onlarla ilgili şunları söylemektedir:

“Doğrusu evlerinde her şey ve her hareket bana Allah’ı hatırlatıyordu. Her zaman Allah’ın kendisine verdiği nimetleri sayıp duruyordu; oturup kalkmamız, giyinip çıkmamız, yemek yiyip su içmemiz ve konuşmamız şakalaşmamız dahi hep ibadet şuuruyla gerçekleşiyordu. Oğlu Prof. Dr. M. Said Ramazan’a gelince; hakikaten babasının izinde idi. Altmış yaşlarında olduğu halde babasının yanında bir çocuk gibiydi, rızasını elde etmek için özel gayret sarf ederdi ve kızacak şeylerden özellikle çekinirdi. Evinde kim olursa olsun misafirlerine kendisi hizmet eder, ayakkabılarını kendisi düzeltir ve dış kapıya kadar kendilerine eşlik ederdi. Gelen misafirleri genellikle âlim ve ilim talebeleriydi, sohbet konusu ilim ve davet konularıydı; kendisine yöneltilen eleştirileri sabırla dinler ve saygılı bir edayla karşılık verir, teşekkür ederdi.”

Eğitim hayatı

İlk tahsilini babasından alan Said Ramazan El Buti’nin eğitim hayatı ile ilgili diğer bilgiler de şunlardır: 1955 yıllarında Mısır’daki Ezher Üniversitesi’nde yüksek tahsilini tamamlamış, 1960’ta Dımaşk Üniversitesi Şeriat Fakültesine asistan olarak intisab etmiştir. 1965’te Ezher Üniversitesi’nde İslam Hukuku alanında doktora yaptıktan sonra 1970’te doçent, 1975’te profesör olmuştur. Bir akademisyen olarak eserleri ilim camiasında rağbet görmüş, yurt içinde ve yurt dışında sayısız konferans ve sempozyumlara katılmıştır. 

Emekli olduktan sonra Şam’daki Emeviyye Camii’nde hutbe ve vaazlar vermiş, İman Camii’nde haftanın belli günlerinde Hadis ve Tefsir dersleri yapmıştır. Bazı finans kurumlarının denetiminde görev alan Ramazan El Buti aynı zamanda Bilad-ı Şam Âlimler Birliği’nin de başkanlığını yürütmüştür. Bilhassa vefatına yakın dönemlerde sürekli televizyon programlarına çıkmış ve halkı devlete karşı isyandan sakındırmaya çalışmıştır. Söylenildiğine göre bu dönemde Suriye televizyonlarında en fazla görülen simalardan birisi olmuştur.

Yukarıda da arz ettiğimiz gibi, temiz, takvalı, âlim bir babanın evladı olarak dünyaya gelen, ilmi kariyerinde en yüksek noktalara ulaşan, çok kıymetli ilmi eserler yazan, zayıf vücudu, mütevazi hali, içli ve dokunaklı sesiyle vaazlar veren, insanlar üzerinde tesir bırakan bu müstesna alim, bazı nedenlerden dolayı başından beri istikrarlı bir şekilde Suriye rejimine yakın durmuştur. Öyle ki 1970’de askeri darbe ile yönetimi ele geçiren Hafız Esed 2000 yılında öldüğünde cenaze namazını Ramazan El Buti kıldırmıştır. Onun bu gibi davranışlarının arka planının araştırılarak ortaya konulması faydalı olacaktır.

Vefatı

Suriye’de ilmi olarak kendini kabul ettiren Ramazan el Buti kendi kültüründen de kopmamış, Kürtlerin bazı halk hikâyelerini adeta bir roman tadında telif etmiştir. Bir Nevruz gününde başlayan Mem û Zin aşkını çok güzel bir üslupla hikayeleştirmiştir. Bu hikâyeler onun duygulu dünyasını yansıtması bakımından zikredilmeye değerdir.

Hatalarıyla sevaplarıyla seksen dört yıllık uzun bir ömür yaşayan Ramazan El Buti, 21 Mart 2013 tarihinde yine bir Nevruz gününde, Şam’ın Mezra semtindeki İman Camii’nde talebelerine ders verdiği esnada bir suikast sonucu kırk küsur talebesi ile birlikte şehid edilmiştir. Cenazesi Kürtlerin önemli adamlarının defnedildiği Şam’daki Selâhaddin Eyyûbî Türbesi’nin yanına defnedilmiştir.

Vefatından sonra dönemin başbakanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan hakkında şunları söylemiştir: “Çok kıymetli, çok önemli bir adamdı. Üstelik de bizimle bağları vardır. Yeğeni (Abdullah) hâlihazırda danışmanlarımdan biri. Kendisine defalarca ‘Esed’in yanında durma, ona destek verme, senin onun yanında durman toplumda, içeride ve dışarıda ters etki yapıyor. O senin desteğini hak etmiyor’ dedim. ‘Gel Türkiye’ye, uzaklaş oradan’ dedim ama dinlemedi. Şimdi muhalifler Esed’le aynı fotoğraf karesine giren herkesi hedef alıyorlar. Tabii El Buti asla hedef alınacak bir adam değil, ama yaptılar bir kere. Keşke olmasaydı. Keşke El Buti daha önce ayrılıp Türkiye’ye gelseydi…” (Mustafa Özcan, 21 Nisan 2013, Akit Gazetesi)

Ramazan El Buti’nin tartışmalı bazı yönlerini okumak için buyurunuz.

Aydın Başar/ İrfanDunyamiz.com

İslam Alimleri ↗

Kıymetli İslam alimlerini tanıtan birbirinden güzel yazılar okumak için tıklayın.

Abide Şahsiyetler ↗

İslam’ın çilesini çekmiş öncü şahsiyetlere dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Prof. Dr. Osman Öztürk hoca sohbet şeyhimizdi…

Tasavvufî bir kavram olarak sohbet şeyhi; sohbetine herkesin katılıp sözlerini dinlediği, hâl ve hareketleriyle örnek …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.