İtikaf sünneti hiç unutulur mu?

İtikâf, Sevgili Peygamberimizin çok önem verdiği, maneviyat dolu, feyizli bir ibadettir. İtikâf, mü’min kul için maneviyat kampıdır.

İtikâf,mü’min kulun dünya işlerinden uzaklaşarak, evinden ve çoluk çocuğundan ayrılarak Ramazanın son on günü ve gecelerini mescidde ibadet ve taatle, Kur’an ve zikirle, dua ve niyazla, tevbe ve istiğfarla, ilim ve irşadla, muhasebe ve tefekkürle geçirmesi, takva yolunda ilerlemesi, kendisini tamamen Rabbine vermesi ibadetidir.

İtikâf, mü’min kulun kulluk görevindeki eksiklerini düşündüğü, hayatını gözden geçirdiği, pişmanlık gözyaşı döktüğü, ana babası, yakınları, Müslüman kardeşleri ve bütün İslâm dünyası için Cenab-ı Hakka yalvardığı, günah ve kusurlarının silinmesine, manevî derecelerinin artmasına vesile olan sevabı bol nafile ibadetler zinciridir.

Özellikle dünya ahiret dengesini ahiret aleyhine bozan, günlük telaş ve meşgaleler içinde boğulan, tamamen dünyevîleşen günümüz insanının ahirete yönelmesi için güzel bir vesile olan itikâf, gerçekten altın fırsattır.

Her yıl Ramazan ayında yapılması mümkün olmazsa, en azından ömürde birkaç defa itikâf yapılmalıdır. İtikâfa girdiğimizde bu ibadetin zevkine varılacak, manevî hayatımızda itikâf öncesi ve sonrası arasındaki fark açıkça görülecektir.

Peygamberimiz sallellahu aleyhi ve sellem, Ramazan ayını bulunmaz manevî bir mevsim olarak değerlendirmiştir.

Ramazan ayı içerisinde son on günün ise ayrı bir yeri vardır. Son on gün, bin aydan hayırlı Kadir gecesinin içerisinde bulunduğu bereketli ve feyizli günlerdir.

Peygamberimiz sallellahu aleyhi ve sellem, bazen Kadir gecesine tesadüf etme arzusuyla Ramazanın ikinci on gününde itikâfa girmiş olsa da;  genellikle Ramazan ayının son on gününde itikâfa girerdi. Ancak vefat ettiği sene Ramazanın son yirmi gününü itikâfla geçirmişti.

İtikâfa girecek Müslüman, Ramazan ayının yirminci günü iftarını mescidde açar. O andan itibaren bayram gecesi yatsı namazının sonuna kadar sürekli mescidde bulunur. Bayram gecesi yatsı namazından sonra evine gider, bayram namazı için hazırlanır. Bu süre içerisinde gece gündüz hiç mescidden çıkmaz, sadece abdest tazelemek için mescidden çıkabilir.

İtikâfa giren kişi, iftar ve sahurunu mescidde yapar. İftar ve sahur yemeklerini yakınları veya arkadaşları getirir. Az uyur, az yemek yer, sürekli namaz, Kur’an tilâveti, dua, istiğfar, zikir ve tesbihat ile meşgul olur ve varsa ilim meclisinde bulunabilir.

Görünüşte insanlarla beraber olsa da gönlü Hak’la beraber olur, Âlemlerin Rabbine yaklaşmaya çalışır. Çevre ile ilişkisini tamamen keser. Dünyadan, dünyalıklardan ve dünya ehlinden uzak durur. Gazete, radyo ve günlük haberlerle ilgilenmez. Hal hatır sohbetleri yapmaz. Her çeşit cinsî ve şehevî söz ve davranışlardan uzak durur.

En güzel en tatlı ve en zevkli itikâf, hiç şüphesiz Mekke-i Mükerreme’de Mescid-i Haram içerisinde veya Medine-i Münevvere’de Mescid-i Nebevî’de yapılan itikâftır. Mescid-i Haram’daki itikâfta diğer ibadet şekillerine ilâve olarak Kâbe-i Muazzama tavafı da yer almaktadır.

Hanımlar için en güzel itikâf yeri, kendi evleridir. Mescidde hanımlara ait özel bir bölüm veya çadır varsa hanımlar, mescidde de itikâf yapabilirler.

İmam İbn Şihab Ez-Zührî demiştir ki: “Peygamberimizin Medine’ye geldikten sonra hayatının sonuna kadar hiç terk etmediği itikâf ibadetini Müslümanların nasıl terk ettiklerine doğrusu çok hayret ediyorum!”

Not: Bu yazı 2010 Ağustos sayılı Vuslat Dergisi’nde yayınlanan bir mülakattan kısmi olarak iktibas edilmiştir.

Yer sofrası sünneti yazısını okumak için lütfen buyurunuz. 

Prof. Dr. Halil İbrahim Kutlay/ İrfanDunyamiz.com

Sünnet Yolumuz ↗

Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’e dair yazılar okumak için tıklayın.

Hayat Kitabımız ↗

Hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerim’e dair ilmi ve seviyeli yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.