Pulurlu Maksut Baba ile tanışmam

İnsan dünyada da ahirette de ne çekerse dilinden çeker. Onun için; “Kırk düşün, bir konuş!” demişler. 23-24 yaşlarındaydım. Bazı arkadaşlarımız dini sohbetlere gider ve sohbet sonrası anlatılanlardan çok anlatanları methederlerdi. Övülen bu muhteremlerden bir tanesi de Bayburt’a bağlı Gökçedere (Pulur) Köyü’nden “Maksut Baba” (Maksut Aydın) ismi ile anılan zattı.

Bize bu zatı o kadar çok anlatmışlardı ki, “Ne yapsak ne etsek de biz de bu zatı görsek” der dururduk. Cuma günleri Gümüşhane’nin Köse İlçesi’nin pazarı oluyordu.

Şirindir ilçemiz

İlçemiz 6-7 bin nüfuslu mütevazı; ancak çilekeş insanlarla dolu bir ilçedir. Kaderi yetiştirdiği insanları hep gurbete göndermek olmuştur. Belki de nüfusunun birkaç katı insanı başka illerde yaşamaktadır.

Ne olursa olsun kişinin vatanı kendisine her halükarda güzel görünür. Seveni ne güzel söylemiş:

Yok ise bahçesi bağı,
Soğuk suyu yeşil dağı,
Mor koyunu tereyağı,
Benim Köse’m çok şirindir.

Görülmeye değer yerleri var
Nice yiğit erleri var
Osman Baba gibi pirleri var
Benim Köse’m çok şirindir

Bu şirin ilçemizin pazarına gitmiştim. Hayvanları çok sevdiğimden hayvan pazarını geziyordum. 45-50 yaşlarında sarışın bir ağabey bana: “Ne alacaksın?” diye sordu. Ben de eğer uygun fiyata bulabilirsem bir inek alacağımı söyledim. “Buyurun, benim ineğime bakın; beğenirseniz size satarım” dedi.

İneğin yanına gittik, ancak inek çok küçüktü. “Sizin ineğiniz de keçi gibiymiş” dedim. O zat hiç bozuntuya vermeden: “İneğim küçük ise kabahat benim mi? Yaratan öyle dilemiş, benim ne suçum var?” dedi. O anda sanki beynimden vurulmuştum. Çok üzülmüş ve çok mahcup olmuştum.

O zatın ağzından çıkan her sözde bir ölçü vardı. O anda içimden bir ses bana; “Bu kişi senin özlemini çektiğin, görmek istediğin Maksut Baba” diyordu. “Siz kimsiniz, yoksa Maksut Baba mısınız?” diye sordum. Güldü ve: “Evet evlat, öyle derler bize” dedi.

Elini öptüm ve ondan özür diledim. “Niçin üzülüyorsun? Allah celle celaluh bizi tanıştırmış oldu işte?” diyerek beni teselli etti. Bundan sonra artık 20 gün veya ayda bir defa Maksut Baba’nın ziyaretine gidiyordum. Ondaki Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem sevgisi bir başkaydı. Hep ağlayarak sohbet ederdi.

Hafız Amca

Onun vesilesiyle Hafız Amca ile tanıştım. Hafız Amca çok hastaydı, nefes darlığı çekiyordu. 15-20 kişi toplanır, beraberce onun evine giderdik. Yataktan kalkarak iki yanına yastık koydurur ve bize en az 3 saat sohbet ederdi. Anlattıklarının hepsi aklımızda kalmazdı; fakat Peygamberi sevmeyi öğretirdi.

Yıllar hızlı bir şekilde geldi geçti. Hafız Amca’nın mezarı şu anda Pulur’daki Yavuz Selim Camii önündeki mezarlıkta bulunuyor. Allah makamını cennet etsin!

Maksut Baba da son zamanlarında kanser olmuş ve İstanbul’da hastanelerde çok yatmış. Vücudu çok zayıflamış, ancak hiç şikâyetçi olmamış. Son zamanlarında şöyle dermiş: “Eğer mezarımdaki böceklerin hakkı olmasa şöyle dua ederdim: ‘Ya Rabbi! Benim vücudumu öyle erit ki bir hiç olarak sana geleyim.’” Makamı cennet olsun.

Yıllar sonra anladım ki, o güzel insanlar bize çok şeyler öğretmişler de biz o zaman genç olduğumuz için pek farkına varamamışız. İlim çok güzel bir şey, fakat gönlünü Allah’a verenin her hali, her sözü insana tesir ediyor.

İlimsiz olmaz; fakat kuru ilim de insanlara tesir etmez; inandığınızı yaşıyorsanız o ilim meyve verir. Tebliği karşılık beklemeden yaparsanız onun tadına doyum olmaz. En güzel tebliğ tabi ki örnek bir yaşantı sergilemektir.

Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com

Şunlara Gözat

İlk Japon Müslüman kimdi?

Japonya’nın en eski ve en büyük İslamî kuruluşu olan Japonya İslam Merkezi Başkanı Dr. Salih …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.