Aşıkkutlu Hoca son ekmeğini talebeye verirdi

Malumdur ki Efendimiz sallellahu aleyhi ve selem Suffe’deki ilim aşıklarını yakından takip eder, bazen akşam yemeklerinde onları Ashab arasında taksim eder, geriye kalanları ise bizzat kendisi alıp evine götürürdü.

Benzer bir durum Trabzon‘un Of ilçesine bağlı Uğurlu’da da vardı. Çünkü Merhum Üstad’ın (Reisü’l-Kurra Mehmet Rüştü Aşıkkutlu) talebeyle münasebeti bu sünnete muvafıktı.

Köyde yatakhanesi, yemekhanesi olan düzenli bir kurs yoktu. Zaten o yıllarda böyle bir kurs tesis etmeye ne şartlar ne de imkanlar müsaitti. Fakat bu durum öğrenciler için çok da önemli değildi. Çünkü Üstad’ın onlara karşı yakın alâkası, sıkıntılarıyla bizzat ilgilenmesi, uzaktan gelenlerin memleket hasretini onlarla şakalaşarak gidermesi öğrencilerin zor şartlarda rahat etmelerini temin ederdi.

Talebelere evini açmıştı

Hocaefendi, okumaya gelen talebelere, barınmaları için öncelikle kendi evini açardı. Öğrenci sayısı fazla olduğundan ev yeterli olmaz, gelenlerin önemli bir kısmı köydeki boş ev ve odalarda veya durumu müsait olan ailelerin yanlarında kalırlardı. Hocaefendi imkanı nisbetinde buralardaki talebelerin iaşe ve ibatesine bizzat yardımcı olurdu. Evinde ekmek ve yemek pişirir, talebeye meccanen ikram ederdi.

1940’lı yıllarda yaşanan kıtlık döneminde, ekmek yapmak için un bulmak güç hale gelince millet, mısırı koçanı ile birlikte öğütür öyle ekmek yapardı. Hocaefendi bu zor şartlar altında bile ekmeğini talebeleriyle paylaşmaktan asla kaçınmazdı.

Bu kıtlık zamanında bir gün bir talebe medreseye bir kilometre kadar uzaklıkta bulunan Hocaefendi’nin evine ekmek almak için gider. Ekmeği alıp evden çıkarken mahalle sakinlerinden birisi kapıdan içeri girer ve Hocaefendi’ye;

“- Hocaefendi! Kendi köyünün çocukları aç dururken bu ekmeği öğrencilere nasıl verirsin,” der.

Bunun üzerine Hocaefendi, hanımı Ayşe Anne’ye çuvalda kalan unu gelen kişiye vermesini söyler. Fakat hanımı, kıtlık sebebiyle bu emri yerine getirmede isteksiz davranır.

Hocaefendi ikinci defa çuvaldaki unu vermesini söyler. Bunun üzerine Ayşe Anne Hocaefendi’nin talebini yerine getirir.

Bir zarf gelir

Köylü aldığı unla evden ayrılmamıştı ki, kapıdan içeriye elinde zarf olan birisi girer.

Hocaefendi zarfı açar bakar ki, köye bir saat kadar mesafedeki Taşhanpazarı nahiyesinden bir esnaf, şu notu göndermiştir: “Hocaefendi, Bafra’dan zati alinize bir çuval un geldi. Yed-i emin birisini gönderin de çuvalı gelsin alsın.”

Hocaefendi bu kez hanımına döner ve:

“- Eğer o unu verirken zorlanmasaydın, belki de iki çuval un gelecekti,” der.

İşte Allah azze ve celle, merhum hocamızın Kur’an’a ve İslâm’a hizmetteki ihlâs ve samimiyeti sebebiyle Of’un dağında Kur’anî ilimler tahsil eden talebeleri yemeksiz, ekmeksiz bırakmadı. Zor şartlarda Kur’an okuyanları koruyup, muhtaç oldukları aşı-ekmeği çeşitli vesilelerle onlara ihsan etti.

Dr. İhsan Şenocak/ İrfanDunyamiz.com

Yayın Yönetmeni Notu: Evindeki son ekmeği bile talebeleriyle paylaşan böyle güzel alimlerimiz sayesinde, bütün baskılara ve zulümlere rağmen İslami tedrisat engellenememiştir. Gizli veya açıktan bir şekilde devam etmiştir. Takva ve ihlas ölçülerinde yaşayan alimlerimizin tamamının, talebe yetiştirme konusuna büyük önem verdiklerini görüyoruz. Evlerindeki yemekleri, ceplerindeki üç kuruşu bile talebeleriyle paylaştıklarına şahit oluyoruz. Onların İslami ilimlere yaptıkları bu hizmetler asla unutulmayacaktır. Ve onların bu örnek vasıfları, ilim yolcularına her zaman örnek olacaktır. Allah’ın izniyle bu güzel alimler hiçbir zaman unutulmayacaktır.

KARADENİZ ÇEVRESİ İRFAN DÜNYAMIZ

Hatıra Arşivi ↗

Alimler, arifler, hocalar ve önemli şahsiyetlerin hatıralarını okumak için tıklayın.

İyi Haberler ↗

İyiliklere, erdemlere, örnek davranışlara dair beyaz haberler okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.