Allah dostları, kıyafet veya görünüşü ile dıştan tanınamayan, yüzü suyu hürmetlerine çeşitli dünyevi veya manevi olayların en iyi hale çevrildiği, velayet ve ruhani fazilet sahibi insanlardır. Sırdan sırra yol alırken içlerini dışa yansıtmazlar, halktan biri gibi yaşayıp konuşurlar. Bazen yakınları bile onların mahiyetini tanımaz, iç alemlerindeki velilik tabiatını Allah bilir, bunu bilmesi gerekenler de hisseder. Asa, sarık, cüppe veya şecere ile tanınmazlar. Kimileri dıştan bakanlara derviş görüntüsü dahi vermeyebilirler.
İmam Gazali’ye göre Allah’ın öyle kulları vardır ki, peygamberlere halef olmuş ve nübüvvet sona erince, abdallar ona velayet ölçüsünde halef olmuştur. Bu erler, samimi niyet, sabır, tevazu sahibidir, herkese iyilik düşünür, Allah için nasihat ederler. Böyle makamlara eren velilerin kalbinden, gönüllere ve kaleme dökülenler, hakikat olarak yeryüzüne iner. Onlar kimseyi incitmez, kimseye hakaret etmez, kimseye dil uzatmaz, kimseye haset etmez ve dünyaya karşı hırslı olmazlar.
Onların alameti
İyilik bakımından insanların en temizi, en yumuşak ahlaklısı ve en cömertleridir. Alametleri eli açık olmak, seciyeleri güler yüz, sıfatları ise selamettir. Bugünleri için korkmayıp yarınları içinde gaflette kalmazlar ve zahirlerini muhafaza ederler. Allah’la ilgili kesin bilgilerinde (yakîn) ve hayırlı işlerde yarışta onlara rüzgâr bile yetişemez. Allah’a olan şevkleri bakımından gönülleri ona doğru yükselir. “İşte onlar Allah’ın ordusudur (hizb); muhakkak galip gelecek olan da Allah’ın ordusudur” ayeti, Allahu a’lem belki de bu kimseleri tasvir etmektedir.
Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Gümüştepe Köyü’nde yaşamış olan Bekir Dede, 1900’lü yılların başında dünyaya geldi. Kendisi aslen Şarkışla ilçesine bağlı Mengen Sofular köyündendir. Babası Şeyh İsmail adıyla bilinen ehli tarik, hal sahibi bir insandır. Bekir Dede, gençliğinde çobanlık yaparak evin geçimine destek olurdu. İlerleyen yaşına rağmen babasını sırtında camiye taşıyarak hizmet ederdi. Bu yüzden bulunduğu köyde insanlar kendisine Şeyh İsmail’in merkebi derlerdi.
Babasına olan hürmeti ve çobanlık yaparken gösterdiği hassasiyet sebebi ile Hızır aleyhis selam ile dost olduğu söylenirdi. Bekir Dede’nin tayy-i zaman ve tayy-i mekân sahibi bir veli olduğu ehli tarafından bilinir ve insanlara anlatılırdı. Hac ile ilgili yazmış olduğu şiirlerinde de buna işaret eden bazı hususlar bulunmaktadır.
Ağzı dualıydı
İnsanlara hayrı tavsiye eden, onlara hayır dualar eden ve insanların dertlerine şifa olmak üzere dua eden, beli bükük (rükû halini almış) Piri Fani bir zat idi. Doğrulduğunda uzun boylu olan Bekir Dede’ye bu hali sorulduğunda, insanların hallerine dayanamadığını ifade ederdi.
Siyaseten Erbakan Hocamızın yakınında bulunan ve her daim ona dua eden bir zat-ı muhteremdi. Yanına gelenlere; “Hanımlarınıza eziyet etmeyin” diye tembih eder, “Evinizde televizyon varsa Allah razı olmaz” diyerek insanları uyarırdı.
Besmelesiz giyilen elbiselerin insanların üzerini örtmediğini, mutlaka her işe besmele ile başlanması gerektiğini vurgulardı. Az yer, az uyur ve az konuşurdu. “Kuzum Allah affetmek için bahaneye bakıyor” diyerek insanları tövbe etmeye ve hallerini Allah ve Resul’ünün haline dönüştürmeye davet ederdi. Yeni evlenen kişilere, eşlerine merhametle muamele etmelerini tavsiye eder, Rasullullah sallellahu aleyhşi ve sellem’in sünnetine harfiyen riayet edilmesini tavsiye ederdi.
Hacı Bekir Dede insanlara; “Ateşe dayanabilecekleri kadar günah işleyin” diye latife ederdi. Aslında incitmeden mesaj verirdi. Evinde televizyon bulunduranlara hususi nasihat ederdi. Orada izlenen görsellerin haram muhteviyatından dolayı Rasulullah Efendimiz’in rahatsız olduğunu, evlere ruhaniyetinin teşrif etmediğini anlatırdı.
Özellikle abdestli gezmeye dikkat edilmesi gerektiğini ifade eder, gelen hastalara Kur’an-ı Kerim’den ayetler okur, insanlarının şifa bulmaları için Rabbimize dua ederdi. Gelenlere şeker ikram eder, İhlas Suresi’ni çok okumalarını tavsiye ederdi. Kendisi de evi ile cami arasında yüz İhlas-ı Şerif okuduğunu söylerdi.
İpek Hoca’ya nasihati
İpek Hoca’nın damadı Yusuf Uzun, Şarkışla’da müftü olarak görev yaptığından dolayı İpek Hoca ile hususi bir hukuku vardı. Bekir Dede sık sık Yahyalı’ya gelir, ilk olarak Hacı Hasan Efendi’yi ziyaret eder, sonra da mutlaka İpek Hoca’ya uğrar ve Şarkışla’ya öyle dönerdi. Yahyalı’da genellikle İpek Hoca’nın evinde misafir olurdu. İpek Hoca Bekir Dede’nin rahat kalabilmesi için ona hususi oda yaptırmıştı. Yahyalı’ya her geldiğinde insanlar etrafında toplanır, Bekir Dede’nin duasını almak için yanından ayrılmazlardı.
İpek Hoca, Bekir Dede’ye, kendisinin eksiklerini söylemesini istediğinde; ona iki hususa dikkat etmesi gerektiği tavsiyesinde bulunmuştu. İlk olarak namaz kılarken sakalı ile uğraşmaması ve gülmelerine dikkat etmesini çok gülmemesini tembih edilmişti. Çok gülmenin ilmin vakarını götüreceği uyarısında bulunmuştu. İpek Hoca Bekir Dede’nin huzurunda bir talebe gibi durur, onun söylediklerini dikkatle dinler, o söylenenleri tatbik etmeye gayret ederdi.
Halit Aydoğan/ İrfanDunyamiz.com
SİVAS ÇEVRESİ İRFAN DÜNYAMIZ
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.