Vaiz Ahmet Yılmaz’ın hayatı…

Vaiz Ahmet Yılmaz Erzurum’un Ilıca ilçesine bağlı Tebrizcik köyünde rumi 1330, miladi 1914 yılında dünyaya geldi. Babası Hafız Ali Efendi, annesi ise Arife Hanımdır. Hafız Ali Efendi Erzurum’un yetiştirdiği ender hafızlardan birisidir. Hafızası öylesine güçlüymüşki Kuran’ı Kerim’den bir ayet sorulduğunda anında, nerede ve kaç kez geçtiğini hemen söyleyebilirmiş. Onu görenler Kuran’ı Kerim’i beş saat içerisinde ezbere olarak defalarca hatmettiğini anlatırlar. Ahmet Efendi, kardeşi Hafız Abdullah Efendi ve Selahattin Yılmaz Hafız Ali Efendi’den hafızlık yapmışlardır. Bunun yanında ailesi dışından da pek çok kişi ondan hafızlık yapmıştır.

Ahmet Yılmaz, beş yaşında dedesi Molla Muhammed’den Kuran’ı Kerim’i hatmedip, yedi yaşında iken babası Hafız Ali Efendi’den hafızlık yapmaya başlamıştır. Dokuz yaşında hafızlığını tamamlamıştır. Hafızlığını bitirdikten sonra yine babasından tecvit ve kıraat dersleri almıştır. O dönemlerde köyde okul olmadığı için annesinin amcası Talat Bey’den Arap harfleriyle okuma yazmayı, daha sonra 1936 yılında yine Talat Bey’den bugün kullandığımız Latin harflerini örendi.

Kendisinin anlattığına göre 1936 yılında 22–23 yaşlarında iken, okuyup anlayabileceği bir kitap var mı, diye babasının kitaplarını karıştırırken bazı Türkçe kitaplar ve “Sarf Cümlesi”ni bulmuştur. Yine kendi ifadesi ile Emsile bölümünde gördüğü bir kısmı Türkçe bir kısmı Arapça yazılardan bir ey anlamamış. Babasına götürerek bunun ne olduğunu sormuş. Babası da “İlim sahipleri, ilme bu kitaptan başlar okur ve hoca olur” demiştir. Kendisi de “Öyleyse ben de okurum” diyerek babasından Emsile’yi okumaya başlamış, gece-gündüz çalışarak onu bir haftada ezberlemiştir.

Öğrenmeye isteklidir

Öğrenmeye o kadar çok istekli imiş ki bir ara Mustafa Karahisarî’nin Ahteri-i Kebir’ni ezberlemeyi bile düşünmüştü. Emsile’yi bitirince babası onu başka bir köyde imam olan ve aynı zamanda bacanağı olan Hafız Hamdi Efendi’ye göndereceğini ve okumaya orada devam etmesini söyledi. Kendisi bu konuda şunları söylemektedir: “Mevsim kış idi. Hafız Hamdi Efendi at kızağı ile bizim köye geldi, giderken de beni beraberinde götürdü. O sene Sarf Cümlesi’ni hocamın oğulları Muhammed ve Ahmet Efendilerle birlikte okudum. ikinci sene Nahivden Avamil ve Mu’ribini okudum. Üçüncü sene izhar ve Mu’ribini ve yanı sıra Halebî Sağir’i okudum.”

İlk hocası bu zat-ı muhteremdir. Her ne kadar bir köy imamı ise de kendisi bütün akli ve nakli ilimlerle mücehhez bir zat imiş. Dördüncü sene yani 1938–39 de Hocaefendi başka bir köye imam gittiği için o da Erzurum’a gitti. Orada Yetim Hoca Medresesi’nin müderrisi ve Erzurum Merkez Vaizlerinden Maksut Efendi’den Nahiv’den Kâfiye ve yanı sıra da Halebî Sağir’i okudu, ayrıca çok güzel yazısı olduğu için Maksut Efendi’den yazı meşki dersi de almıştır.

 Köyde çiftçilikle uğraştıkları için belirtilen yıllarda sadece kış mevsiminde üç-dört ay okuyabiliyordu. Senenin geri kalanını köyde çalışarak geçiriyordu. 

Askerlik sonrası

 1939 yılında vatani görevini ifa etmek üzere askere gider. Üç yıl askerlikten sonra 1942 yılında terhis olur. Döndüğünde askere gitmeden önce ders aldığı hocası Maksut Efendi’nin vefat ettiğini öğrendi. O dönemde Hafız Hamdi Efendi’den Molla Cami okumaya başladı ama bitiremedi. 1944 yılında Erzurum’da ders okumaya karar verdiği sırada babasına kimden ders okuyacağını sorduğunda babası şöyle demiştir: “Sen askerde iken Maksut ve Muhammed Sakıp Efendilerin bulunduğu mecliste ben de bulundum, senden bahsolundu. Maksut Efendi buyurdular ki; ‘Ahmet okur ama benim ömrüm onu okutmaya kâfi gelmez’ ve müteakiben Sakıp Efendi’nin yüzüne baktı. Senin okumanı ona ısmarladığını anladım. Git Sakıp Efendi’den oku.”

Bu konuşma üzerine Erzurum’a gidip Sakıp Efendi ile görüştü. Hemen derse başlayıp, Molla Cami’nin kalan kısmını bitirmiştir. Ardından Farsça, Mantık, Münazara, Belagat, Hadis, Fıkıh, Feraiz, Hadis Usulü, Fıkıh Usulü Kelam ve Tefsir okumuştur. Yine kendi ifadesine göre Kelam dersini hem Matüridî, hem de Eş’arî mezheplerine göre okumuş ve 1952 yılında Muhammed Sakıp Efendi’den icazet almıştır.

 Medrese usulünde öğrenci, hocasından tüm dersleri aldıktan sonra icazet isterdi, hoca öğrenciye kendiliğinden icazeti vermezdi. Sakıp Efendi’den bütün dersleri okuduktan sonra bir gün kendisi, önceden ders müzakere ettirdiği bir arkadaşının icazet aldığını duydu. Bunun üzerine icazet istediğini ifade eden bir mektubu hocasının evinin eşiğinden içeriye bıraktı ve icazetini aldı.

Dersler alır

 Sakıp Efendiden bir yandan ders alırken diğer yandan da hocasına gelen talebelerin Sarf ve Nahiv derslerini onun emriyle okutur, daha yukarıdaki dersleri de müzakere ettirerek onlara hocalık da yapardı. Bunların yanı sıra Erzurum Merkez Vaizlerinden Hacı Muhammed ve Hafız Ali Efendilerden de Fıkıh okumuştur. Daha sonra da, ömrünün son yıllarını Medine geçiren Hacı Mustafa Efendi’den Mantık ve Feraiz derslerini müzakere ile birlikte Hacı Mustafa Efendi’nin kendi telifi olan Füyuzatu’l Hakaik adlı Hadis Usulünü okumuştur.

 Tahsili sırasında 1949 yılında Erzurum’da bazı camilere İmam-Hatip tayini için yapılan imtihana katılmış ve Erzurum merkez camilerinden Yukarı Hasan Basri Camii’ne İmam-Hatip olarak tayin olmuştur. 1954 yılında Diyanet İşleri Başkanlığınca yapılan Müftü ve Vaizlik imtihanına katılarak başarılı olmuş, ama Erzurum’da kadro olmadığı için vazife alamamıştır. 1956 yılında tekrar bu imtihana girip Sivas merkez vaizliğine tayin olunmuştur. Emekli olduğu 1971 yılına kadar Sivas ve Erzurum’da vaizlik ve müftü yardımcılığı yapmıştır. Emekli olduktan sonra öğrenci yetiştirmeye ve camilerde vaaz etmeye devam etmiştir.

Sivas’ta ilmi kişiliği ile tanınan Ahmet Efendi, ilim tahsiline 22 yaşında normalden oldukça geç bir yaşta başlamasına rağmen üstün zekâsı ve çalışkanlığı ile kısa ve kısıtlı bir zamanda oldukça hızlı ve başarılı bir ilerleme sağlamış; gerek Erzurum, gerekse Sivas’ta sayılı ilim sahiplerinden birisi olmuştur.

 Döneminde medreselerde âdet olan ve okunması gereken tüm dersleri ve bu derslere ait eserleri gerektiği şekilde okuyan ve bu dersleri okutmaya da kadir olan Ahmet Efendi, dersiamdır. Gerek Erzurum’da ve Sivas’ta görev yaptığı dönemlerde, gerekse emekli olduktan sonra güçlü ilmi kişiliği ve güvenilirliği sayesinde halkın iltifatına mazhar olmuş, sevilmiş ve saygı görmüştür. Özellikle fıkıh konularında hemen hemen her gün insanların sorularına muhatap olmuş, ilerlemiş yaşına rağmen elinden geldiğince insanlara tatmin edici cevaplar vermeye gayret etmiştir. 

 ESERLER

1. Çiftçi Ortaklık İlmihali ve Hayvan Hakları (Sivas–1960) 30 sayfadan oluşan eserde ziraatçılık hakkında bilgi, sahih ve fasit ziraat çeşitleri, ziraatçılığın artları, ziraat mukavelesi ve bozulması, hayvan hakları, hayvan hakları konusunda riayet edilmesi gerekenler ele alınmıştır.

 2. Türkiye’de Cuma Namazı Sahih midir? (Ankara–1993) Kitabın ilk bölümünde Cuma Namazı hakkında verilen bilgiden sonra Cuma Namazının farz olmasının, edasının şartları, köy ve şehirlerde Cuma Namazı, Türkiye’de Cuma Namazının sahih olup olmadığı hususuna yer verilmiştir. İkinci bölümde ise şefaat, Tasavvuf, Kabir Ziyareti, Ehl-i Sünnet itikadı ve Küfür Lafızları gibi konulara yer verilmiştir. Eser 106 sayfadan oluşmaktadır.

3. Sakal Bıyık Risalesi (Ankara–1993): Eser Pakistanlı âlim ve muhaddis Muhammed Zekeriya Efendi’nin sakal hakkında yazdığı risaleden dilimize tercüme edilmiştir. İki bölümden oluşmaktadır. Eserde sakal ve bıyık ile ilgili bilgiler, Peygamberimizin bu konudaki emirleri, sakala olan itirazlar, sakalı vacip olarak kabul edenlerin delilleri gibi konular ele alınmıştır. Kitap 63 sayfadan oluşmaktadır.

 4. Mecmua-ı Ahmediye: Bu eser Sivas’ta göreve başladığı 1956 yılından emekli olduğu 1971 yılına kadar kendisine sorulan fıkhi sorular ve bu sorulara verdiği cevaplardan oluşmaktadır. Kitapta abdest, mesh, zekât, namaz, sadaka-i fıtır hac, nikâh, talak, alışveriş, kefalet, vekâlet, kurban istihsan, vasiyet ve diğer fıkıh konularına ait bilgilere tafsilatlı bir şekilde yer verilmiştir. Eserin özelliği soru ve cevap şeklinde bir fetva kitabı olmasıdır. 248 sayfadan oluşan bu eser henüz basılmamıştır.

 Talebeleri

Ahmet Efendi’den gerek Erzurum’da görev yaptığı sırada, gerekse Sivas’a yerleştikten sonra pek çok kişi ders almıştır. Ders alan bu kişilerin bir kısmı çeşitli sebeplerle bu derslerin tümünü tamamlayamamıştır. Eğitim gereği derslerin tümünü tamamlayıp icazet verdiği öğrencileri şunlardır:

1. Emekli Öğretim Üyesi ve aynı zamanda oğlu olan Selahattin Yılmaz,

2. Emekli müftü Ahmet Akgül,

3. Emekli imam-hatip Hakkı Binici,

4. Emekli imam hatip Tahir Bölükbaşı,

5. Emekli imam hatip Mustafa Orhan’dır.

İcazet nedir? İslamiyet’in ilk sözü “oku” emrinden hareketle kurulan medreseler uzun yıllar boyu İslam Dünyasında eğitim faaliyetine devam etmiş ve buralarda yakın zamana kadar pek çok ilim adamı yetişmiştir. Medreselerde verilen eğitim sayesinde dini ilimler her yönüyle tahsil edilebilmekte ve bu sayede mezun olan kişiler dini ilimlerde otorite olarak kabul edilmekteydi. Verilen bu eğitimin neticesi olarak alınan icazetler de bunu tescil eden belgelerdi. İcazet talebe tarafından hocadan istenir, hoca da bu icazeti verirdi. İcazet verilen kişi eğitimini aldığı ilim dallarında başkalarına hocalık yapma yetkisine sahip olurdu. İcazette genellikle besmele, Peygamberimize hamd ve sena, icazet verilen kişinin adı, icazeti veren hocasından başlayarak peygamberimize ulaşan bir hoca silsilesi, hocanın icazet verdiği öğrencisine nasihatleri ve sonunda da icazeti veren hocanın künyesi, memleketi ve icazetin verildiği tarih yer almaktaydı.

Not: Bu yazı şu kaynaktan iktibas edilmiştir. Prof. Dr. Ali Yılmaz, “Emekli Vaiz Ahmet Yılmaz ve Bir İcazet Örneği”, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt IX/2 s.117-124 Aralık 2005,

Prof. Dr. Ali Yılmaz/ İrfanDunyamiz.com

SİVAS ÇEVRESİ İRFAN DÜNYAMIZ

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Selât-ü selam hassasiyeti…

Yüce Allah, Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem’in kendi katındaki değerinden dolayı ona salat-ü selam …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.