Çılhıdıklı Molla Mehmet hocam…

İnsanoğlu, şu fani dünya âleminin kubbesinde hoş bir seda bırakabilmek için kendisine verilen ömür sermayesini harcar durur. Su gibi geçen zamana, “dur!” deme yetkisine sahip de değildir. Düşüncesi ve eylemleri ile hayatına anlam katmaya çalışan insanoğlu, bu çabasında her zaman müsbet yönde neticeler almayı başaramamıştır. Anlayışsızlığın ve inatçılığın simgesi olan Firavun, zenginlik ve uzun ömür ile şımarıp alabora olan Karun ve gözünün önündekine hasetliği sebebiyle bir türlü iman nasip olmayan Ebû Cehil, bu kötü neticelerden sadece birkaç örnektir.

Aklı ve kabiliyeti ile seçkin kılınan insanın tarihi serüveni, bir o kadar da güzel neticeler ile sonlanan hayatları ihtiva eder. Zulme karşı direnen Hazreti İbrahim, Firavun’un zulmüne rağmen imanında sebat eden Hazreti Asiye, Peygamberimizin mağara arkadaşı Hazreti Ebûbekir… (Allah hepsine rahmet etsin.) Bu yolun kutlu yolcularını saymaya ne mürekkep yeter ne de kağıt…

Ömrüm boyunca tanıdığım, hayatına anlam katma çabasını ömrünün hiçbir noktasında ihmal etmeyen, inançlarından taviz vermeyen, dürüst, temiz, adaletli, kararlı, çalışkan ve fedakâr insanlardan bir tanesi de namı değer Çılhıdıklı Molla Hoca’ydı.

Kızılırmak’tan geçermiş

Onu ilk tanıdığım günlerde çok sert bir mizaca sahip olduğunu, kimsenin onun karşısında konuşamayacağını düşünmüştüm. Ama… O güçlü ve sert mizacının arkasındaki samimi ve çocuksu hâli idrak edince de ne denli yanıldığımı anlamam çok uzun sürmedi. Kısa sürede birbirimize ısınmış, sanki yıllardır tanışıyormuşçasına bir samimiyetin içerisinde bulmuştuk kendimizi.

Hocamızı tanıdıkça ona olan hayranlığım artıyor, anılarını ve tecrübelerini anlattıkça kendisine daha da yakın hissediyordum kendimi. Çünkü bizden biriydi Hocaefendi; hayat mücadelesi her taraftan kendisini kuşatmış, bütün bu kargaşa içerisinde kendisini ilme, öğrenmeye ve öğretmeye adamış Anadolu’nun bağrı yanık binlerce kahraman ruhlu insanından birisiydi.

Molla Hocamız, anlatmaya başladı mı gözümüzün önünden, bir film şeridi gibi akmaya başlayan, imrenilecek bir hayat serüveni canlanıveriyor. Çılhıdık Köyü’nden her gün sabah namazından sonra ders almak için Sivas’a gelişini ve Kızılırmak’ın coşkun ve azgın olduğu dönemlerinde dahi derslerini aksatmayışını ve ırmaktan her defasında elbiselerini başının üzerine alarak geçişini buğulu gözlerle anlatırdı.

Yaşlılık dönemindeki diz ağrılarının o günlerden kaldığını, sıcak yaz günlerinde dahi bu yüzden üşüdüğünü biraz da tebessüm ile ifade ederdi.

Bütün bu zorluklara rağmen “Emsile”yi üç günde bitirdiğini ve bunun çetenin (köylerde hayvan artıklarını taşımak için kullanılan araç) üzerinde çalışması ile olduğunu, şimdiki neslin ellerindeki bütün imkânlara rağmen ilme olan azimsizliğini anlayamadığını hayretle anlatırdı. İlim onun hayatıydı, desek yanlış bir ifade kullanmış olmayız.,

Talebe okuttu

İlerlemiş yaşına rağmen, söz verdiği saatte ve yerde olan ve talebe okutmaktan son anına kadar vazgeçmeyen Molla Hocamızın; “Ya Rabbi! Bana yüz yirmi yaşıma kadar ömür ver, hiç durmadan talebe okutayım” şeklindeki duası onun ilme ve talebeye olan düşkünlüğünü ifadeye yeterli bir söz zannederim.

“Kâkikli Kel İmam” olarak bilinen ve Sait Paşa Camii’nde imamlık yapan Mehmet Hocaefendi’den uzun yıllar ders almıştı Molla Hocamız. Ona olan hayranlığı her cümlesinden anlaşılırdı. Onun ailesini geçindirebilmek için taş ocağında taş kırarak hayat mücadelesini devam ettirmesini ve bütün bu zorluklara rağmen talebe okutmaktan vazgeçmemesini hayranlıkla anlatırdı. Kendisinin talebeye olan düşkünlüğü de Hocasının bu tavrından etkilemesinin bir sonucuydu muhtemelen.

Molla Hoca, Sivas’a ilk geldiği dönemlerde Hızır’ların ayakkabı dükkânında geçimini temin için çalışmaya başlamış, tıpkı Hocası gibi… Bir yandan işe giderken diğer yandan ilmî çalışmalarını hiç aksatmamış. Nerede bir ilim halkası duysa iştirak eder, istifade etmeye çalışır veya müstefit olmaya gayret edermiş.

Hayat mücadelesi yakasını hiç bırakmamış. Şeyh Hasan Bey Türbesi’nin (Dabaz Tekkesi) hemen karşısındaki evini yapmaya başladığında deyim yerinde ise beş kuruşsuz başladığı işini kendi tabiriyle “Allah’ın yardımı ile bereketli bir netice” ile neticelendirmiş. Bir ara Belediye tarihi eserlerin etrafındaki evleri yıkmaya karar verince Molla Hocaefendi, çaresiz kalmış ve bir sabah namazından sonra Şeyh Hasan Bey’in türbesini; “Efendim, biz size komşu olarak geldik, şimdi ise sizin komşuluğunuzdan bizi uzaklaştırmak istiyorlar. Biz ise, sizin komşuluğunuzu istiyoruz, bu konuda dua buyurun” diyerek ziyaret etmiş, bu duanın bereketi ve Allah’ın izniyle evi yıkılmaktan kurtulmuş. 

Eserleri

İlmî gelişiminden bir nebze de olsun bahsettiğimiz Hocamızın basılmayan birçok eserinin olduğunu biliyoruz. Kendisinden duyduğumuz kadarıyla; sigaranın hükmü hakkında hayli hacimli bir eseri varmış. Şiir yazma konusunda da yetenekli olan Hocamızın ifadesi ile yaklaşık beş yüz sayfa manzum olarak kaleme aldığı bir eseri daha varmış. Bunun gibi birçok eseri olan Hocamız, maalesef, bunları bastırmaya fırsat bulamadan bu fani âlemden ayrılmıştır.

Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne bağışlanan kitaplar arasında, Molla Hoca’nın “Ramazan-ı Şerif Hakkında Nasihat Risalesi” isimli bir eseri ile karşılaştık. Eser, 1960’ta Sivas/Esnaf Matbaası’nda basılmış. Eserin son sayfasında, Molla Hoca’nın “İslam’a Nasihat Risalesi”, “Ahlakî ve İçtimaî Vazifelerimiz” ve “Çocuklar İçin İslam İlmihali” isimli üç eseri daha olduğu bilgisine yer verilmiştir. Hocamız, eserin içerisinde “İslam’a Nasihat Risalesi” İsimli eserinin hazırlandığına dair bir not düşmüştür. Buradan hareketle, bu eserlerin tamamlanmış olduğunu söyleyebiliriz. Eserlerin şu an itibariyle basılıp basılmadığı konusunda net bir bilgi elde edemedik.

Çılhıdıklı Mehmet Molla Hoca

İbadete düşkündü

Molla Hocamızın biraz da ibadete olan düşkünlüğünden bahsetmek istiyorum. İki koltuk değneği ile her sabah namazına iştirak eden, mümkün olduğu kadar cemaate devam etmeye çalışan Molla Hoca, gece ibadetini ve nafile ibadetleri de aksatmamaya çalışırdı. Ayakta durmaya güç yetiremediği zamanlar namazlarına ayakta başlar oturarak devam ederdi. Bütün güçsüzlüğüne rağmen sünnet ve nafile namazları asla ihmal etmezdi.

İstanbul’da aldığı tecvit ve kıraat dersleri ile usulüne uygun Kur’ân okumaya gayret eder, Kur’ân-ı Kerîm’in hatalı, tecvitsiz ve mahreçlerine uyulmadan okunmasına tahammül edemezdi. Şems Camii‘nde uzun yıllar imamlık yapan Hocamız, görevini olan düşkünlüğü ve samimiyeti ile bu çevrede çok büyük bir saygı kazanmış ve hürmet görmüştü. Camiye hizmeti de çok seviyordu. Karın çok yağdığı bir gün sabah namazına camiye geldiğimde caminin ışıklarını yanıyor bir halde bulmuştum ve camiye giden yol üzerindeki karlar da özenle temizlenmişti. Tabii ki bu fedâkarâne davranışı yapan Molla Hoca’dan başkası değildi.

İsraftan son derece uzak duran Molla Hocam, İsrâ Suresindeki konu ile ilgili ayeti kendi üslûbu ile “İsraf edenler şeytanların gardaşlarıdır. Sakın israf etmeyin” derdi. Çöp tenekelerinden ekmekleri toplayarak israfa karşı olan tavrını sergileyen Molla Hoca’yı anlamak, bir israf toplumu hâline gelen bizler için biraz zaman alacak zannederim.

Bir şiiri

Kendisinden bana intikal eden bir şiiri ile sözlerime son vermek istiyorum:

O dönemlerde Namaz üç vakit diyen sivriler, bir de cumasız denilen Cumayı kılmayanlar vardı. Molla Hoca bu şiiri onları Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şeriflere Davet ve Müşavere için yazmıştı.

Ben bir mollayım çok azdır ilmimiz
Dinimize uygun söyler dilimiz

Hakkın ihsanıyla yazar elimiz
Kitaba uyalım başkaya değil

Bu büyük nimettir şükretmek gerek
Ki Hakkın sayısız lütfuna erek

Namaz olmuştur dinimize direk
Sünnete uyalım başkaya değil

Kesin delillerle namaz farz oldu
Kılanların kalbi nur ile doldu

Öyleyse inkârcının hâli n’oldu?
İcmaa uyalım başkaya değil

Namazı inkârcıya acırım çok
İman ile gitmeye çaresi yok

Çünkü şeytandan yedi zehirli ok
Kıyasa uyalım başkaya değil

İçin temizler namaz işârettir
Cennete gitmeye hem beşârettir

İnkârcının da sonu nedâmettir
Âlime uyalım başkaya değil

Nedâmet demek, pişmanlık demektir
İnkârcı bilerek zehir yemektir

Bütün çalıştığı boşa emektir
Doğruya uyalım başkaya değil

Bizim için dünya büyük nimettir
Emmâ yaşantımız bütün zahmettir

Varlığımız dahî Haktan hikmettir
Sâdıka uyalım başkaya değil

Buyuruldu dünyada yoktur rahet
Birde bakarsın ki gelmiş âfet

İnsana zor olur getirmek tâkat
Âbide uyalım başkaya değil

Çıktı biri: Namaz üç vakit, diyor
Bilerek öldüren zehiri yiyor

Akılsız adam canına kıyıyor
Zâhide uyalım başkaya değil

Kur’ân’la sabittir beş vakit namaz
Namazda vardır hem en büyük niyaz

Necât bulur devam eden kış-u yaz
Bilene uyalım başkaya değil

“Hâfizû ale’s-salavâti” âyet
Bellidir bunda da beş vâkit gâyet

Kılanlar cennete gider nihâyet
Ehline uyalım başkaya değil

Kur’ân’ı tam bilen önderdir bize
Büyük nasihattir söylerim size

Gidelim dinin gösterdiği ize
İslâm’a uyalım başkaya değil

Peygamber izidir dediğim izler
Salât-Selâm ana verelim bizler

Kimi tasdik eder kimisi gizler
İzine uyalım başkaya değil

Peygambere uyan cennete gider
Bütün sözlerini baş tâcı eder

Uymayanlar ise orada nider?
Öndere uyalım başkaya değil

Önderimiz bizim aleyhi’s-selâm
Burada oluyor sözümüz tamâm

Lüzum yok başka söylemeye kelâm
Öndere uyalım başkaya değil

Bir âyet inkâr Kur’ân-ı Kerim’den
Kurtaramaz hiç azâb-ı elîmden

Kurtaramadı insanı leîmden
Âyete uyalım başkaya değil

Ayeti inkârda kâfir sıfatı
En sağlam delildir dilin âleti

Gitti artık münkirden din devleti
İslâm’a uyalım başkaya değil

İslâm nimetine razı olmayan
Onlardır daim cenneti bulmayan

Dünyadayken anı satın almayan
İslâm’a uyalım başkaya değil

Cumayı inkârda ancak böyledir
İçerim yaralı beni söyletir

İşin hakikati ancak öyledir
Doğruya uyalım başkaya değil

O gardaşlarım gelsinler konuşak
Bizden büyük âlimlere danışak

Kitapları okumaya alışak
Kitaba uyalım başkaya değil

Mehmed Molla’dır sorarsanız adım
Allâh rızasıdır benim feryadım

Allâh yolundadır attığım adım
Rızaya uyalım başkaya değil

Hak rızasıçün toplantı yapalım
Allâh rızasıçün ana tapalım

Ucûbi kibiri kalpten atalım
Rızaya uyalım başkaya değil

Desinler var mıdır bunu bilelim!
Kesinlikle kalbimizden silelim!

Şüpheden berî sağlama gelelim
Sağlama uyalım başkaya değil

Bizim dinimizde ayrılık yoktur
Maalesef şimdi gayette çoktur

Ayrılık şeytandan gelen bir oktur
Kur’ân’a uyalım başkaya değil

Şeytan kalbe girer ayırmak ister
Doğru işi var mı bana bir göster

Günah işletmekle doldurur defter
Doğruya uyalım başkaya değil

Sizinki doğruysa size uyalım
Bizimki doğrudur bize uyalım

Peygamberden gelen ize uyalım
İzine uyalım başkaya değil

Salâtla selâm üzerine olsun
Müminlerin kalbi nûr ile dolsun

Allâh’ın izniyle cenneti bulsun
İzine uyalım başkaya değil

İzine uyanlar cennete gider
İnşallâh Hudâ bize lütfeder

İzine uymayan bilmem ki nîder?
İzine uyalım başkaya değil

Ayet-Hadislerle ispat edelim
Verdikleri hüküm ile gidelim

Daha bundan başka bilmem nidelim?
Onlara uyalım başkaya değil

Daha bundan başka diyecek olmaz
Müminin kalbine kibirlik dolmaz

İnatlık ederse saadet bulmaz
İslâm’a uyalım başkaya değil

Şeytan inatlıktan sonu ne oldu?
Kibirlik-hasetlik kalbine doldu

Din gardaşıyız hep yüzümüz soldu
Bu yola uyalım başkaya değil

Bu yol götürecek bizi cennete
Hakkın lütfuyla ereriz nimete

Hakkın lütfuyladır ermek devlete
Sebebe uyalım başkaya değil

Sebebi de yaratan Hak celledir
Elçiler diliyle bize belletir

İnanmayana da büyük zelledir
Elçiye uyalım başkaya değil

Elçimiz adı Muhammed Mustâfâ
Uyanlar elbette bulurlar sâfâ

Bu söze elbette verelim kâfâ
Bu söze uyalım başkaya değil

Uzatmayalım sözü ey gardaşlar!
Hepimizde gardaşız ey sırdaşlar!

Şeytanlarla olsun ancak savaşlar
Elçiye uyalım başkaya değil

Molla Mehmed der ki: İsterim rızâ
Çalışma bizden Haktan kader-kaza

İstemem kimseye ki bulsun cezâ
Elçiye uyalım başkaya değil

İtiraz edenden isterim cevap
Odur işte elbet bir âlicenap

Bunları yazdım olsun diye sevap
Öndere uyalım başkaya değil

Bu şiiri, Şems Camii’nde görev yaptığım dönemde Molla Mehmet Hoca kaleme almış ve latin harflerine birlikte aktarmıştık. Latin harfleri ile ifadede bazı sorunlar olduğunun farkında olmama rağmen Hocamız bu şekilde yazılmasını istediği için değiştirmeden onun yönlendirmesi ile kaleme alınan şeklini takdim ettim.

Birer Fatihaya vesile olması niyazı ile…

Not: Merhum Hocamızın ismi Mehmet soyadı ise Molla’dır.

Dr. Fatih Çınar/ İrfanDunyamiz.com

SİVAS ÇEVRESİ İRFAN DÜNYAMIZ

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

İz bırakan mal müdürü Neşet Özerdem

Bir mal müdürü düşünün, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde görev yapmış ve her gittiği yerde iz bırakmış. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.