Tahtakale’de Niğdeli Mustafa Efendi vardı, ay gibi güzel bir adamdı, nuraniydi… Gömleğin beyazı gibi bembeyazdı. Bir yerde arkadaşlara soruyordum; “Sami Efendi’yi nerde görebiliriz” diye… Bana Mustafa Efendi’yi tarif ettiler. Dedim ki; “Ben onu tanıyorum, ben ondan alüminyum alıyorum.”
Sami Efendi onun defterlerini tutuyor geçimi sağlıyormuş, Bunun üzerine Mustafa Efendinin yanına gittim. Selamun aleyküm, aleyküm selam…
Mübarek adamdı Mustafa Efendi… “Şerafettin’e bakın, bekletmeyin onu” dedi… Ben dedim; “Bir şey istemiyorum…” O da, “Ziyarete mi geldin?” dedi… “Evet, Efendi Hazretlerini ziyaret edeceğim” dedim. “Olur, müsait bir zamanda gel görüştürelim” dedi. “Tamam” dedim, tam çıkacakken ayağımı atmadan basmış zile; “O adamı getirin görüşelim” demiş.
Ben onu görmedim o beni nerden görecek. Gördüğü yok… Keşif ehli ya… Zile basınca herkes paniğe kapıldı hemen… Demir döner merdiven var, oradan çıktım… Baktım orada ufak bir masa, masanın başında zayıf bir adam… Seyrek sakallı ama Allah’ın nuru, melaikesi, insanlıktan çıkmış… Zaten Hakka tabi olanlar melekeleri geçiyorlar.
Epeyce sohbet ettik. Çok şeyler sordu, hep cevap verdim. “Nerelisin, Erzurum’da kimi tanıyorsun” diye hep sordu… Sonra; “Her vaktin olduğunda gel buraya tamam mı?” dedi. “Tamam Efendim” dedim. O günden sonra ya o dükkâna bir şey almaya gittiğimde ya da Rüstem Paşa camiinde mutlaka görüşüyorduk. Rüstem Paşa’da kılardı namazlarını. Sonra hanımı öldükten sonra Erenköy’de kızının yanına gitti karşıya…
Ondan sonra da görüştük. Bir gün Kurban bayramıydı, ikinci gününde oraya gittik. Kalabalıktı evinin önü, kırk kişi elli kişi vardı… Evin önündeyiz Allah Rahmet etsin bir damadı vardı Ömer Kirazoğlu; mübarek celalli meşrepliydi. Bize dedi ki; “Ya ne anlamaz insanlarsınız, polis bekliyor orada; bu ne görüşmesi?”
Ben dedim ki; “Efendim, Sami Efendi bana emir buyurmuştur, her vaktin olduğunda gel demiştir. Bugün bayramdır görmek istiyoruz.” Hiç ses etmedi. “Gelin” dedi. Gittik kapının önüne on kişi on kişi içeri girdik bayramlaştık.
Ömer Kirazoğlu; “Elini öpmeyin, musafaha edin geçin” dedi. Öpmez miyim, içini, dışını iyice öptüm… Hal hatır sordum… “Gideceğim Medine-i Münevvere’ye daha gelmeyeceğim” dedi. Sonra bir iki sene sonra Medine’de vefat etti. Ömer Bey de gitti, o da orada vefat etti. Ömer Bey’in babası Ahmet Kirazoğlu’nu görmedim ama onun resmi var bende; o da büyük bir evliyaullahmış, hem de âlim biriymiş…
Not: Şereafettin Tübü amca 30 Ağustos 2021 tarihinde vefat etmiştir. Allah cümle geçmişlerimize rahmet eylesin.
Şerafettin Tübü/ İrfanDunyamiz.com
Yayın Yönetmeni Notu: Merhum Şerafettin Amca bendenizin de tanıyıp görüştüğü bir büyüğümüzdü. Kendisi çok ihlaslı ve samimi bir mümindi. Onda eski insanların saflığını temizliğini görüyorduk. Normalde Sami Efendi hazretleri meşhur ve çok seveni olan bir mürşid-i kamil olduğundan görüşmek isteyen herkese cevap vermesi mümkün değildi. Polis ve devlet gözetimi altında olması da ziyaretler hususunda tedbir almayı gerektiriyordu. Diğer taraftan bildiğimiz kadarıyla Sami Efendi mahviyet ve tevazuundan dolayı aşırı ihtiram gösterilmesinden rahatsız olan bir zattır. Tasavvufta mürşid ziyaretinin de belli bir adabı olduğundan her istenilen zamanda mürşidi görmek uygun görülmemiştir. Sami Efendi hazretleri bu hususta bazı ağabeyleri yetkilendirmiştir ki onlardan birisi de merhum Ömer Kirazoğlu beydir. Ancak bu hatıradan anlaşıldığına göre Sami Efendi hazretleri, Şeraffetin Amca’nın samimiyetini hissediyor ve ona özel olarak “istediğin zaman gel” diyor.
ERENKÖY ÇEVRESİ İRFAN DÜNYAMIZ
Hatıra Arşivi ↗
Alimler, arifler, hocalar ve önemli şahsiyetlerin hatıralarını okumak için tıklayın.
İyi Haberler ↗
İyiliklere, erdemlere, örnek davranışlara dair beyaz haberler okumak için tıklayın.