Bu akşam teravih namazında Stijn Ledegen kardeşimle beraberdik. Kendisi birkaç yıl önce İslam’la şereflenmiş Belçikalı kardeşim. Daha yeni umreden döndüğü için üzerinde mübarek toprakların kokusu ve heyecanı hala taze. “Hayatımda yaşadığım en güzel günlerdi. Bir çok peygamberin ayak izlerinin olduğu Kabe’de olmak tarifi imkansız bir duyguydu.” diye anlatıyor oraları.
Nasıl Müslüman olduğunu anlattı:
Okulda çok az Müslüman arkadaşı varmış. Hele bir arkadaşı bütün sene vur patlasın, çal oynasın bir hayat yaşarken, ramazanda tam bir dini atmosfere girmesi onu şaşırtmış.
Sonra gerçekten dinini yaşayan bir gençle arkadaş olunca, arkadaşı ona İslam’ı anlatmaya başlamış. Camiye davet ediyormuş ama o her seferinde bir mazeret bulup gitmiyormuş.
En son ısrara dayanamayıp ilk cami ziyaretini yapmış. Sakallı bir yaşlı amca karşılamış onu, sıcak ve içten davranmış. Biraz fotoğraf çekip çıkacakken, ezan okunmaya başlamış, çıkamamış. Namaz kılınırken seyretmiş biraz…
O esnada rafta bulunan Kur’an’ı Kerim dikkatini çekmiş.
“İlk sayfayı açınca karşıma Fatiha Suresi çıktı. Okuyunca öyle bir oldum ki, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Bu başka bir şey, bu gerçek din. Fatiha Suresi’nin mucizesiyle başka bir dünyaya girdim.” diyor Stijn. Sonra imam ve diğerlerinin huzurunda kelime-i şehadet getirerek müslüman olmuş.
İslam’ı öğrenip yaşamaya başlayınca çoğu Müslüman arkadaşları alay etmeye, dalga geçmeye çalışmışlar. Namaz kılması, içki içmemesi, İslami hassasiyetlere dikkat etmesi yadırganmış Müslüman arkadaşları tarafından.
Ailesi ilk başlarda şaşırmış ama sonradan saygı duymuşlar inancına.
Stijn‘le konuşunca, onu dinledikçe aklıma Mus’ab bin Umeyr radıyellahü anh geldi. Heyecanı, samimiyeti, imanı, yüzündeki tebessüm insanın ruhuna dokunuyor. Sadece sözleriyle değil, hal diliyle İslam’ın güzelliğini anlatıyor.
Ona hidayeti nasibeden rabbime sonsuz hamdü senalar olsun, Allah sayılarını artırsın inşallah…
Tekin Deniz/ İrfanDunyamiz.com