Sevgili, Muhterem Evlâd-ı İyâlim ve Yakınlarım!
Evvelâ nefsime ve cümlenize Cenâb-ı Hak’dan ittikâyı tavsiye ederim. İnanç ve itikadım Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat inancıdır. Bunca senelik irşâd hayatımda bu inancı yaşadım ve Allah için yaymaya çalıştım. Her kim hakkımda bundan gayrısını iddia ederse o, yalancı bir müfterîdir. Muhâkemeleşmemiz mahkeme-i kübra’ya aittir.
İtikâden mezhebim Matûridî, amelen Hanefîdir. Meşreben Nakşîbendî ve Kâdirî tarîkına mensûbum. Dedelerimiz bir kaç asır evvel Arabistan’dan Türkiye’ye gelip yerleşmiştir. Şeceremizin Sâdât-ı Kirâm’a mülhak bulunduğu sabittir. Ancak şecerenin gaybûbeti ile bunun resmen ifşâ ve isbâtı mümkün olmamıştır.
Ancak şurası unutulmamalıdır ki, Cenâb-ı Hak katında kulun değeri soy sopla olmayıp ancak takva ve tâat iledir.
“Ne sâl iledir, ne mal iledir,
Beğim ululuk kemâl iledir.”
Nakşibendî tarîkına intisabım fiilen ve resmen, H. Mahmud Hakkı Sâmi (Ramazanoğlu) Seyhanî Hazretlerine, miladî 1954 yılında, on yedi yaşındayken vukû bulmuştur.
Seyr-i sülûk’u tekmil edememekle beraber gençliğimin baharında şeriata riayetim, tarikat ve üstazlarıma muhabbet ve teslimiyetim nispetinde bu ulvî yoldan istifade ve istifâza eyledim. Envâr’a nâil oldum. Rûhânî hazz-ı saadete mazhar oldum.
Terzilik mesleğinde iken ilim yoluna intisabım ise, Üstazım Yahyalı’lı H. Hasan Efendi Hazretlerinin teşvik ve himmetleriyle oldu. 1948 senesinde on iki yaşındayken kendilerini gördüm ve candan âşık oldum. 1953 senesine kadar beş sene muhabbet ve hicranları ile yanıp kavruldum. 1953 senesi 1 Haziran Pazar ertesi günü ikindi namazını müteakip Develi’de ilk mülâkat ve sohbet-i seniyyeleri ile müşerref oldum. Daha ilk sohbette büyük bir teveccühâtı bâtınıyyeye mazhar oldum. Gönül ve gözlerimizi cilây-ı fuyûzatla parlattılar
İmam Gazzalî rahmetullahi aleyh hazretlerinin “El Munkizu Mine’d-Dalâl” isimli kitabında buyurdukları gibi: “Bir kimse ne kadar ilim ve malûmat sahibi olursa olsun sûfiyye hazerâtının ahlâk ve âdâbı ile mütehallık ve müeddeb olmaya muhtaçtır.” Ancak işin başı şeriattır.
“Şeriattır cümle işlerin başı, Şeriatsız tarikat şeytan işi”
Keza;
Şeriatsız tarîk olmaz,
Cahil sofu dinin bilmez,
Belki camiye de gelmez,
Bu kavimden kaçmak lazım.”
buyurulduğu gibi Hak yolun ölçüsü şeriattır.
Şeriatın hilafına olan hâl, ahvâl, aşk, şevk, keşif, kerametin hepsi bâtıldır.
Sevgili ehl-i iyâl ve evlatlarım!
Rabbıma taalluk eden, namaz, oruç, hac, zekat, fıtra ve kurban gibi farz ve vacib olan kulluk vazifelerimde kusur ve sehvü nisyânımın dışında, borcumun olmadığına kat’i kanaatim hâkimdir, elhamdülillahi teâlâ.
Ömür boyu devletten alınan maaşla vazifey-i imamette ve hitâbette bulundum. Zaruret olmadıkça haftalık ve senelik izinlerimi de kullanmamaya gayret gösterdim. Binaenaleyh vazifelerimde devlete ve millete ait hakların helalliği için infakta bulunulmasını umûr-ı ahiretim için vasiyette bulunuyorum. Vefat günlerimde de mümkin mertebe Allah için bol sadaka verilip ruh-i âcizâneme bağışlansın.
Şu vasiyetnâmenin yazıldığı anda kimseye nakdî ve aynî bir borcumu hatırlamıyorum. Benim haklarım herkese helal olsun. Başkaları üzerinde unutulup kalmış nakdî ve maddî bir hak kalmış veya hasbel-beşer incitip rencîde ettiklerim varsa onlar da lütfedip bu abd-i fakîr, Ali oğlu Ahmed İslamoğlu’na umûmî haklarını helâl etsinler, bağışlasınlar, affetsinler. Cenâb-ı Hak katında mahkeme-i kübrâ’da zâyî olmaz, mükâfâta ve ecre mazhar olurlar İnşâallah.
Kitaplarımın ağırlık tarafı Arabca tefsir, hadis, fıkıh, ahlâk, tasavvuf, tarih, siyer ve emsâli mübarek klasik İslamî eserlerdir. Kırk yıllık bir mesaînin mahsûlüdür. Meâhız-ı İslâmiyyedir. Ehliyetli matlûbuna muhtaçtır.
Kitablardan ve ibârâtından meânîy-i dakîkayı (ince manaları) çıkaracak kimseler olmazsa klasik Arabca kütüphanesi zayıf olan, ilmî tahkîkat ve tedkîkâta daima açık bulunan bir ilahiyat fakültesine -yalnız Arabca kitaplar vakf-ı sahîhla- ulûm-ı şer’iyye-i münîreye hizmet için, Allah rızası için vakfım olur.
İrtihalim Develi’de vaki olursa Fenese Yukarı Mahallesi Kabristanındaki aile mezarlığımızda, mümkünse boş bir mezara, değilse zevcem Bahriye merhûmenin kabrine, O da olmazsa Osman dedemin kabrine defnim yapılsın.
Cenaze ve kabrim hizmetinde bulunanlar vaziyetlerine göre memnun edilsinler ve haklarını helal etsinler. Kabrim başında Kur’an okunsun diye kimse iz’ac edilmesin.
Kabrimin başına mermer veya tek taş dikilsin. Kabrimin unutulmaması için ismim, soy ismim, tevellüd ve irtihal tarihlerim yazılsın. Kabrimin üzerine rahmet, rüzgâr ve yeşilliğe mani olan bir şeyler yapılmasın. Kabrimin üzeri toprak olarak açık kalsın. Çünkü hadis-i şerifte “yağan yağmur, esen rüzgâr, biten otlar, altındaki mevtânın mağfiretine vesiledir” buyurulur.
Hulâsa; kabrim ulemâ-i kirâm hazerâtının şânına lâyık, bid’atten âri olsun. Sâde ve şer-i şerîfe uygun olsun.
Cenab-ı Hak Celle Celâluhû Hazretleri kalbimizi ve kabrimizi pür nûr eylesin. Kabrin azab ve fitnesinden mahfûz buyursun. Cümlemize saadet-i dâreyn lütfeylesin. Âmin.
Merhum Ahmet İslamoğlu Hoca
İrfanDunyamiz.com
Altın Öğütler ↗
Hayatınızı değiştirecek birbirinden faydalı altın öğütler okumak için tıklayın.
Dua Defteri ↗
Gönüllerin pasını silen birbirinden güzel dualar okumak için tıklayın.