Dr. Alimcan Buğda ile Doğu Türkistan meselesini konuştuk

Değerli akademisyen ve araştırmacı Dr. Alimcan Buğda ile kanayan yaramız Doğu Türkistan meselesini konuştuk.

Doğu Türkistan’ın dünü ve bugünü hakkında bilgi verir misiniz?

Doğu Türkistan aslında Türkistan coğrafyasının bir parçasıdır. Türkistan ise Türk yurdu anlamına gelir. Nuh aleyhis selam’ın oğlu Yafes’e kadar Türk soyunun gittiği söylenir. Doğu ve Batı şeklinde değerlendiriliyor. İslamiyet Hazreti Osman radıyellahu anh döneminde bu coğrafyaya yayıldı ve Hazreti Muaviye döneminde Kuteybe bin Müslim ile fetihler gerçekleşti. Batı Türkistan coğrafyası daha hızlı müslüman olmuşlar. Karahanlı döneminde Saltuk Buğra Han’ın müslüman olması ile Doğu Türkistan da İslâm coğrafyası haline gelmiştir.

Maveraünnehir, Türk İslam medeniyetinin neşru nema bulduğu en önemli merkezlerden olmuştur. Coğrafyamızda İmam Matürudi, İmam Buhari, İmam Tirmizi, İmam Nesefi, Ebul’leys Semerkandi, Yusuf Has Hacip, Hoca Ahmet Yesevi, Edip Ahmet Yükneki, İbn-i Sina, Farabi ve nice alimler yetişmiştir. Bu alimler Akaid, Hadis, Tefsir Tasavvuf, Fenni İlimler ve bir çok alanda eserler yazmışlar, ümmete hizmet etmişlerdir. Moğol istilası sebebi ile medeniyetimizin sarsılma dönemi olmuştur ve Türkistan coğrafyası da bu beladan nasibini almıştır. Osmanlı’da fetret devrine yol açmıştır.

1600’lü yıllarda Çin istilası ile karşılaşmıştır Doğu Türkistan. Vergi alarak bir süre hüküm sürdüler. Doğu Türkistan 1860’lı yıllarda tamamen Çin’den kurtarılmaya çalışılmıştır Yakup Han döneminde. Yakup Han, Abdulaziz Han’a elçi olarak yeğenini göndermiş. Uygur Türklerinin isteğine binaen Osmanlı Devleti, Kaşgar ordusunu eğitmek üzere subaylarla birlikte tüfek, top, Kaşgar’ da imal edilmek üzere kapsül ve barut imal aletleri vermiştir. Bundan sonra, Yakup Han topraklarında hutbenin Abdulaziz Han adına okunmasını ve sikkelerin de onun adına basılmasını emretmiştir.

Osmanlı Devletince Yakup Han’a ayrıca “Emir-ül Müslimin” ünvanı da verilmiştir. Daha sonra Ruslar’ın Batı Türkistan’ı işgal etme girişimini fırsat bilen Mancu Çing diye adlandırılan Çin Hanedanlığı Doğu Türkistan’ı işgal etmiştir. 1884’te işgal edilen Doğu Türkistan “Şincang” adı verilmiştir “Yeni Kazanılmış” toprak manasına gelir bu. Doğu Türkistan’ı eyalet şeklinde yönetmeye çalışmışlardır çünkü Doğu Türkistan bağımsız bir devlettir. Çinlilerin zulüm ve işkence politikaları artık başlamıştır.

Çin’in zulümlerinin ve bu barbar tutumunun altında yatan ana sebepler nelerdir?

Çin, Doğu Türkistan’ı idare etmek ve asimile ederek tamamen Çinlileştirmeye çalışmıştır. Bu yüzden coğrafyamızı cahilleştirmek, ahlaksızlığı yaymak ve İslam’dan uzak kalmamız için ellerinden gelenleri yapmışlardır. Ancak ecdadımız mücadelesinden geri durmamıştır. Hoca Niyaz Hacı liderliğinde ayaklanmalar olmuştur.

Bunun neticesinde Kaşgar’da 12 Kasım 1933 yılında Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti kurulmuştur. Ruslar ve İngilizler bundan çok rahatsız olmuştur. Çin onlardan yardım alarak tekrar işgali gerçekleştirmiştir. 1943’te tekrar istiklal mücadeleleri çoğalmıştır. Ruslar taraf değiştirse de yine Çin’le anlaşma yoluyla Türkistan coğrafyasında kominist barbar hareketlerine devam ettiler.

Doğu Türkistan coğrafyasında yaşanan Çin zulümlerine değinir misiniz?

Öncelikle dilimizle oynayarak asimile etme çabalarına devam ettiler. Uygur alfabemiz yasaklandı. Osmanlıca alfabesi/ Arabi alfabe yasaklandı. İnanışlarımızı hurafe diyerek yok etmeye çalıştılar. Mescidlerimizi, medreselerimizi, evlerimizi yıktılar. Hoca ve din adamlarımızı şeytan olarak lanse ettiler. Mesela ben küçükken hoca olan babam gündüzleri samanlıkta saklanıp gece eve geliyor idi. Amcam büyük alim idi onu hapsettiler ve beynini zehirleyen ilaçlar vererek şehit ettiler.

Abdulhakim Mahdum Hocamız var idi hapishanede aylarca zulüm çekti, bize medresede ders verirken kollarındaki sertlik ve şişlikleri görünce merak edip soruyorduk, o da bize işkencelerden ötürü böyle olduğunu söylüyordu. İnancımızdan, mücadelemizden vazgeçmedik. Ama Çin hiç pes etmeden asimile politikasına ve ırkımızı yok etme faaliyetlerine devam etti.

Hamile kadınları zorla kürtaj ettiler. Arabalarla gelip beş altı aylık hamile kadınların karnındaki bebeklerin kafasını hedef alarak iğne batırıp bebeklerini öldürdüler. Hatta kimi canilerin hamile kadınların ellerini bağlayarak zorla koşturtup çocuklarını düşürtmeye çalıştıklarını biliyoruz.

Halkımız müslüman olduğu için dinimizi öğrenmememiz için her şeyi yapıyorlardı. Bizim medreselerimizde klasik İslami metinler okuyorduk (Hidaye, Tefsiru Celaleyn, Muhtasaru’l Vikaye, Mişkatu’l Mesabih, Sahih Buhari, Usuli Şâşi). Ama onlar bizi aşırıcılıkla itham ediyordu. Asla dinde bir aşırılığımız olmadı. Aşırılıklarla mücadele ediyoruz diyerek her şeyi yasaklamaya başladılar. Biz sadece kendimizi korumak için ayaklanıyor yapılan işkencelerin bitmesi için çabalıyorduk.

İki bin civarı bebek, anne karnında kürtaj yoluyla öldü. Buna karşı 1992 yılında Barın kasabasında tüm bunlara tepki gösterildi. Barın kasabasında 1994 yılında 250 kadar genç bu duruma tepki göstermek için gösteri yaptı ve bu gençlerin hepsini kurşuna dizdiler. Aşırılıkla eğitim kampı bahanesi ile ıslah kampları kurarak bir çok Doğu Türkistan’lı hapsedildi.

Sakal bırakmak, Türk bayrağı taşımak, “esselâmü aleyküm” demek, haram yemekleri yememek, içki ikram edildiğinde günah diye kabul etmemek, kişinin isminin “İslam” olması, kadınların uzun giyinmesi ve başını örtmesi ve bir çok yasak koyarak bunları yapanları aşırıcı olarak kabul ettiler.

Hocam aslında kısaca “kendiniz olmayı” yasaklamışlar…

Evet normal bir Müslümanın yaşantısını aşırılık olarak kabul ediyorlardı. Dini ve milli değerlerimizden vazgeçmediğimiz Çinlileşmediğimiz için. 2000’li yıllardan itibaren Uygurcayı tamamen yasakladılar. Uygurlu genç kızları köylerden alıp şehir merkezlerine eğitim ve iş verme bahanesi ile zorla götürdüler. Çinli biriyle evlenene bir çok hak tanıyorlardı, para yardımı vaadi veriyorlardı, Çin okulunda Çince eğitim alanlara ayrıcalık tanınıyordu.

Camilere polis diktiler, namaz kılanları, oruç tutanları yakalayıp cezalandırıyorlardı. Pencerelere battaniye asarak namaz kılıp, sahur yapıyorduk. Gençlere bedava eroin, esrar dağıttılar. Aids hastalığını yaymaya çalışıp ahlaken bizi çökertmeye kalksalar da emellerine ulaşamadılar. Dinimize sarıldığımız için bu tüm maddi ve manevi işkencelerine karşı dik durduk.

Çinli aşırıcı bir grup Urumçi’de oyuncak fabrikasında çalışan Uygur Türkü kızlarımızın kaldıkları yeri basıp gece onlara tecavüz edip ve kimilerini dövüp öldürmüşlerdir. Buna mukabil ayaklanan Uygur Türklerinin üzerine Çin askeri ateş açmış ve yüzlerce şehidimiz, yaralımız ve kaybımız olmuştur. Hücrelere atılan bir çok erkek ve kadına işkence yapıp kamera olmayan yerlerde tecavüz edip öldürüp atmışlardır.

Biz sekiz kardeşiz, hiçbir kardeşimden haber alamıyorum. İletişim yasak, ailemize hiçbir şekilde ulaşamıyoruz. Ancak oradaki Çinlilerin teknolojik araç kullanması serbest, onlar yaptıkları işkenceleri videoya çekip medyaya atınca görüyoruz. Camilerde dans edip, kardeşlerimizi öldürüp eğleniyorlar.

Doğu Türkistan için; “Ben ne yapabilirim” diyen bir kardeşinize ne dersiniz?

Çin çok korkak bir millettir. Asla Çin’den korkmuyoruz orada bulunan halkımızın da korkmadığına tekrar toparlanacağına inanıyorum. Doğu Türkistan halkı başta Türkiye olmak üzere tüm Müslümanları din ve kan kardeşi görmekteler, zaten öyledir. Onlardan gelecek her hangi bir destek onların direncini güçlendirecektir.

Bir kardeşimizin Doğu Türkistan için internette yaptığı bir paylaşım, bir duası asla küçümsenemez. Bu konuda “biz ne yapabiliriz ki” deyip ümitsiz, ihmalkar bir davranış doğru olmaz. Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şerifinde şöyle buyurur: “Mümin, müminin kardeşidir.” “Müminler, birbirine karşı sevgi ve merhamette, bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri rahatsız olunca, bütün vücut huzursuz olur.” (Buhârî)

Meseleye böyle bakmak gerek. Elden gelen her şey olur. Çin mallarını boykot edilmesi ve yerli malı seçilmesi gerekir. Sosyal medyada gündem yapılabilir. Hem toplum hem de fert olarak herkes ne kadar yapabilecek gücü varsa bu onların vazifesidir. İç kavgalarımızı bırakıp ortak değerlerimize sahip çıkmalıyız…

Emrah Topcu/ İrfanDunyamiz.com

Hatıra Arşivi ↗

Alimler, arifler, hocalar ve önemli şahsiyetlerin hatıralarını okumak için tıklayın.

İyi Haberler ↗

İyiliklere, erdemlere, örnek davranışlara dair beyaz haberler okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Suriyeli alim Ramazan El Bûti…

Türkiye’nin bir köyünden çıkıp, Suriye’ye yerleşen, orada akademik hayatın zirvesine ulaşan ve ismini ilim çevrelerine …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.