Yarım elma, gönül alma…

Hani derler ya; “Bir hayatın içinde acılar, üzüntüler, hayal kırıklığı ve başarısızlık yoksa o hayattan bir başarı çıkmaz” diye. Bu söze ben aynen katılıyorum. İstenmeyen bütün bu olumsuz durumlar hayatın olmazsa olmazlarıdır. Kimse imtihansız bir hayat beklemesin! Ne zaman ki kabir kapısından girilir, o zaman imtihan biter. Önemli olan tam da acıların ortasındayken; “Hasbünallahu ve ni`mel vekil” diyebilmektir. Ala külli hal Rabbimize sığınabilmektir.

İmamlık hayatım boyunca elimden geldiği kadar bunu başarmaya çalıştım. Ne kadar başardım bunu bilemiyorum. Şehremini’ndeki Şeyh Raşid Camii’ndeki hizmetlerimiz esnasında zaman zaman acı tatlı birçok hatıralarımız oldu. Hizmetlerimizi anlayanlar ve takdir edenler olduğu gibi anlamayanlar da oldu. Kimseye aldırmadan vazifemi en güzel şekilde yapıp, camiyi cemaatle buluşturmak için elimden geleni yapmaya gayret sarf ettim.

Yeni bir çehre

“Şehremini’ne yeni bir çehre, yeni bir heyecan katmalıyım” diye düşünüyordum. Camilerin bilirsiniz para toplama imajı vardır. Bunu değiştirmek için camiye derse gelen öğrencilerimize ve cemaatimize bir şeyler hediye etmeyi çok önemsedik. Bir kere her öğrencimize elif-ba cüzlerini ve Mushafları hediye ettik. Kur’an geçenlere “Dijital Kalemli Kur’an” hediye etik. Bu öğrencilerin sayısı yüzü geçmiştir.

Her yeni sure ve duaya geçen öğrenciye erkekse tişört, kızsa başörtüsü hediye ettik. Erkek öğrencilere hediye ettiğimiz tişörtlere; “Camiyi seviyorum, hocamı seviyorum, haydi çocuklar camiye” gibi ilgi çekici sözler yazdırdık. Her fırsatta bir mesaj vermeye çalıştık. Her gün öğrencilere ikram ettiğimiz çeşitli yiyecek ve içecekler mutlaka oluyordu.

Yaz Kur’an kursumuza devam eden öğrencilerimizle diğer cami öğrencileri arasında halı saha futbol karşılaşması yaparak, çocuklarımızı bedenen de zinde tutmaya çalıştık. Cami ortamında sıkıştırmayıp rahat bir gün geçirmelerini sağlayarak sosyal yönlerinin de gelişmesine yardımcı olmuş olduk. Artık cami içi faaliyetlerle cami dışı faaliyetleri bir arada yürütmek suretiyle, canlı bir cemaat profili ile yolumuza devam ediyorduk. Camimiz böylece küçük olmasına rağmen talebelerin girip çıktığı bir merkez haline gelmiş oluyordu.

Hediyeleşiniz

Cemaate hediye verme işi, ilk görev yıllarımdan beri severek yaptığım ve çok güzel karşılığını aldığım bir uygulama olmuştur. Yarım elma gönül, gönül alma demişler. Bir bahaneyle camiye gelen her çocuğa hatta büyüklere de birer hediye vermeye çalıştık. Kırk gün beş vakit namaza devam eden öğrencilerimize çeyrek altın vererek çocuklarımızın cami ve ibadetle irtibatını daha verimli hale getirmeyi hedefledik.

Hiç unutmam mübarek Berat gecesinde üzerine “Kandiliniz mübarek olsun” yazdırdığımız tişörtleri öğrencilerimize dağıtmış, sonra bu öğrencilerimizle gruplar halinde bilgi yarışması yapmıştık. Üç hoca arkadaşımın jüriliğini yaptığı yarışma esnasında camimiz hınca hınç dolmuş, cemaat büyük bir dikkatle bu heyecana ortak olmuştu.

O gün bir de şöyle bir tatlılık olmuştu. Birinci olan gruba vermek için 6 tane çeyrek altın almıştım. Kadere bakın ki yarışmanın sonunda iki grubun da puanı eşit geldi. Uzatma sorularına geçtik yine eşitlik bozulmadı. Jüri olan hocalarımız; “Herkese aynı hediye verilecek” deyince, bir an elim ayağıma dolaştı. Sadece altı altınımızın olduğunu söyleyince, cemaatten bazı abiler; “Hocam kalanları biz tamamlarız” dediler. O an nasıl sevinmiştim. Sen samimi olarak bir şey yaparsan Allah seni sıkar mı?

Cemaat vaat ettikleri parayı verdiler ve iki grubunda altınlarını dağıttık. Şimdi şöyle bir o güne dönüp baktığımda bu iki grubun berabere kalması ne güzel olmuş diye düşünüyorum. Belki birisi galip gelse idi diğer gruptakiler buna üzüleceklerdi. Allah’ın takdiri iki grup da üzülmedi. Cami cemaatinin iyi niyetli bu davranışı neticesinde iki grup da sevindi. Bütün bunlar caminin bereketidir.

İncil dağıtıyorlarmış

Bunlara benzer camide öğrencilerimizle daha değişik programlar da tertip ederek hem çocuklarımızı hem anne-babaları camimize çekmeye çalıştık. Cemaatimizle Kur’an dersleri, cami sohbetleri, ev ziyaretleri, iş yeri ziyaretleri yaptık. Her zaman dediğimiz gibi hoca camide değil artık her yerde olmalıydı.

Camimiz adına bastırdığımız 5000 adet namaz sureleri ve dua kitabını bütün mahallemizdeki komşu ve esnafa hediye ettik. Enver Baytan Hocamızın sandalyede namaz adlı eserini bastırıp yine cemaatimize hediye ettik. Salon toplantılarında ya konuşmacının kitabını veya günün anlamına uygun başka kitapları da hep hediye ettik.

Bir gün başka bir caminin cemaatinden birisi gelip; “Hocam bizim mahallede yahova şehitleri gençlere İncil ve çeşitli eserler dağıttı” deyince, bu yaptığımız hizmetlerin ne kadar da yerinde olduğunu anladım. Yanı başımızda İncil dağıtılırken, biz boş durabilir miydik?

Cuma vaazımda bu durumu cemaatimle paylaştım. Bu mahallede hiç bir evi atlamadan Kur’an-ı Kerim meali dağıtmamız gerektiğini izah ettim. Cemaatin desteği ile 1500 adet birinci hamur altın yaldızlı meal ve dua kitabını hemen alıp, mahallemizin gençleriyle birlikte hiç bir ev veya dükkanı atlamadan dağıttık ve çok güzel bir dönüşüm aldık.

Bütün bu hizmetleri yaparken yeni insanlarla tanışıyor, cemaatimize yeni katılımlar sağlıyorduk. Bunları niçin anlatıyorum. Oturduğun yerden cemaatim yok diyen meslektaşlarım bir düşünsünler diye… Mahalleye açılmadan, cemaatle kucaklaşmadan cemaat çoğalır mı?

Cemaatle kucaklaşma

Cemaatle kucaklaşmayı zannedersem başardığımızı düşünüyorum. Sokağa çıktığımda bir dakikada gideceğim yere saatler geçiyor zor gidiyordum. Çünkü yolda hep önüme çıkıp bir şeyler konuşmak isteyenler, soru soranlar oluyordu. Tabi cemaatle bu kadar içli dışlı olunca bir takım konularda onlara yardımcı olmak gibi bir görevimizin de olduğunun idraki içerisindeydik. Madde bağımlısı, içki kumar ve çeşitli yanlışlarda olan kardeşlerimizin bu yanlışlardan dönemleri için onlara hep destek olmaya çalıştım.

Mahalle muhtarımızla birlikte hareket ederek, mahallemizdeki fakir fukara ve yetimlere camimiz adına zekat dağıtmaya başladık. Camimiz bir yardım kuruluşu gibi olmuştu. Bazı fakirler geceleri geliyor, kimse görmesin diye ihtiyaçlarını alıp gidiyorlardı. Hiç unutamam; yüklü miktarda zekat yardımı yapan bir zengin kardeşimize; “Eğer istersen sende bizimle zekat dağıtmaya gelebilirsin” deyince gözlerinin içi parlamış ve; “Hocam! Yanlış anlarsınız diye ben teklif edememiştim, Allah razı olsun” deyip bizimle zekât dağıtmaya gelmişti.

Zekat dağıtmaya gelen bu kardeşimiz gittiğimiz evlerdeki manzarayı görünce gözünden yaşlar akıtarak başka yardımlar da yaptı. O gün bize dedi ki: “Ben Şehremini’nde bu kadar fakir olduğunu bilmiyordum, Allah sizden razı olsun. Bundan sonra yerlerini öğrendiğim bu ailelere senede bir sefer değil fırsat buldukça yardımlar yapacağım.”

Ramazan geceleri ve kandiller camimizde bir başka güzel oluyordu. Kandil gecelerinde camimizde sahura kadar güzel hafızlarımızla programlar yapıyor ve cemaatimizle sahuru camimizde yapıp, sabah namazını da kıldıktan sonra evlerimize dağılıyorduk, Hanım cemaatimizde kendilerine ayrılan yerde, bu güzel faaliyette yerini alıyor, cemaatimizin sahur yemeğini ikram ediyorlardı.

Kahvehane ziyaretleri

Şehremini’nde yaptığımız en unutulmaz faaliyetlerden birisi de Fatih müftülüğü ile koordineli olarak yaptığımız kahvehane ziyaretleriydi. Fatih müftümüz ve görevli arkadaşlarla kahvehaneye daha önce izin alarak giriyor, oradaki müşterilerle tokalaşıyor sonra kısa bir aşır okunduktan sonra kısa bir sohbet yapılıyor, çay ikramı ve kitap hediyesi ile ziyaretimiz sona eriyordu.

İlk başta çekinerek müsaade eden kahvehane sahipleri sonra; “Bir daha bekleriz hocam” diyerek memnuniyetlerini beyan ediyorlardı. Daha sonra o kahvehanelerin önünden geçerken de önümüze çıkıyor, “Hocam bir çayımızı içmez misiniz” diyerek çaya davet ediyorlardı. Bu geri dönüşümlerin bize verdiği haz büyüktü.

Allah din-i Mübin-i İslam için gayretimizi arttırsın. Hatalarımızı kusurlarımızı bağışlasın. Bu yüce dine hizmetle bizleri şereflendirsin.

Osman Gülşen/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Selât-ü selam hassasiyeti…

Yüce Allah, Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem’in kendi katındaki değerinden dolayı ona salat-ü selam …

Bir yorum

  1. Hüseyin Yalnız

    “dinKültürüatölyesi” bir kurumdur ve çok faydalı, tecrübeye bikgiye dayalı paylaşımlar yapmaktadır.

    Zül Celali vel ikram sahibi olan Yüce Allah celle celalüh, önlerini açsın, şerlere fren/ kilit, hayırlara anahtar olmak nasip eylesin ve bu güzel çalışmalar İhsan ve ihlas kalitesinde olsun..

    Din kültürü atölyesi mensuplarına teşekkür ederiz. Sağ olsunlar var olsunlar, Allaha emanet olsunlar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.