İnsanları gereğinden fazla umursamayın…

Tevhitten gaye sadece Allah’a kul olmaktır. Tevhidi kavrayan kimse sadece Rabbini razı etmeye çalışır. Gazali der ki: “Nefs bir puttur, nefsine boyun eğen puta tapmış olur. Allah’a ihlâsla kul olanlar, sırf O’na kulluk etmeyi başaranlar, nefislerini yenen kimselerdir.”

İşte bütün mesele nefsi yenebilmektir. Bunun için de sahte ilahlardan kurtulmak, gönlümüzü putlardan arındırmak gerekir. İnsanoğlunun hayatında, farkında olmadan en çok bağlandığı sahte ilahlardan biri de: “Kim ne der” putudur.

Kim ne der?

İnsan bu sahte ilaha bağlanınca, tevhit düzleminden çıkar. Bir bakarsınız, onun uğruna hayatınızı şekillendirmişsiniz; düşüncelerinizi, kıyafetlerinizi, davranışlarınızı, hatta inançlarınızı bile onun onayına göre düzenlemişsiniz.

Her yapıp edişinde, her davranışında insanı adeta esir alan “kim ne der” düşüncesi, sadece bir saplantı değil, mutsuzluğun da en büyük besleyicilerinden biridir. Bir olan Allah’ı memnun etmek yerine, binlerce insanı memnun etmeye çalışmak insan için züldür.

Toplumda “elâlem ne der” korkusu öyle yerleşmiştir ki, nice insan hayatını başkalarının gözlerine göre yaşar. Rabb’inin rızasına göre değil, insanların beğenisine göre kendisine tavır belirler. Bu ise, insanın hem özgürlüğünü hem de ruh huzurunu elinden alır.

Bir düşünelim

Bir düşünelim… Her yaptığımız şeyi birilerine beğendirmek zorunda mıyız? Ya da insanlar bizim hayatımızda bu kadar çok etkili olmak durumunda mı? Mesela günlük yaşantımızda kaç kere şu cümleleri kuruyoruz:

“Şunu yapmasam, kim ne der? Falan yere gitmesem, ne düşünürler? Şu kıyafeti giysem, ayıplarlar mı? Şu sözü söylesem, yanlış anlarlar mı?” Bu cümleler ilk bakışta önemsiz gibi görünür. Ama aslında insanın kendi iradesini teslim ettiği, farkında olmadan tapındığı bir putun sesidir bunlar.

“Kim ne der” düşüncesi, bir bakıma ruhun zinciridir. Kişiyi, Allah’ın rızasından uzaklaştırır, toplumun rızasına esir eder. Zamanla öyle bir hâl alır ki, kişi Allah için değil, elâlem için yaşar. Kendine değil, başkalarına ait bir ömrü tüketir.

Yazar Alişan Kapaklıkaya, bir konuşmasında şöyle der: “Yıllarca ‘kim ne der’ tanrısına ibadet etmişim. Çünkü hayatımın çoğunu kim ne der düşüncesi yönlendiriyordu. Şimdi ‘kim ne der’i bıraktık, ailece mutlu olmaya başladık.”

Bu söz, çağımız insanının ruh halini özetliyor. Gerçekten de nice insanın huzurunu bozan, evliliğini, dostluğunu, ibadetini gölgeleyen sorunlardan biri de bu değil midir? Allah’tan çok insanların ne dediğine odaklanmak sorunun temelidir.

Oysa Allah’ın razı olmadığı bir şeyi, bütün insanlar alkışlasa ne olacak? Ya da Allah’ın hoşnut olduğu bir şeyi insanlar kınasa ne olacak? İnsanın ölçüsü, toplumun geçici beğenisi değil, Rabbimizin ebedî rızası olmalıdır.

Niyetimiz nedir?

Her davranışın, her tercihin arkasında bir niyet vardır. Hadis-i şerifte buyurulduğu üzere; “Ameller niyetlere göredir.” (Buhârî, Bedü’l-Vahy, 1; Müslim, İmare, 155; Ebu Davud, Talak, 11) Peki biz, yaptıklarımızı kimin için yapıyoruz? Neyi düşünerek yapıyoruz? Hangi amacı gözetiyoruz? Asıl niyetimiz nedir?

Bu sorulara vereceğimiz cevap, aslında inancımızın aynasıdır. Davranışlarımızın merkezinde “elâlem ne der” düşüncesi varsa, orada ihlas eksik, samimiyet eksik, takva eksiktir. Ama niyetimizin merkezinde “Rabbim ne der?” düşüncesi varsa, işte bu ihlastır.

Sürekli bir beğenilme, onaylanma ve kabul görme ihtiyacı içerisinde olup da huzurlu yaşayabilmemiz mümkün değil. İnsanın ihtiyaçları asla bitmez, insan asla tam olarak doymaz; çünkü insanların kalpleri değişkendir. Bugün seni alkışlayan, yarın seni eleştirir. Ama Allah’ın rızası, kalıcı ve huzur vericidir.

Kişi Allah’ın rızasına odaklandığında, artık elâlemin sözü etkisini kaybeder. İnsanlardan gelen övgü de yergi de onun için fark etmez; çünkü o, kalbini Allah’a bağlamıştır. Bediüzzaman Said Nursî’nin şu sözü, bu hakikati ne güzel özetler:

“Onu tanıyan ve itaat eden, zindanda dahi olsa bahtiyardır. Onu unutan, saraylarda da olsa zindandadır, bedbahttır.”

Metin Özmen/ İrfanDunyamiz.com

Şahsiyet Gelişimi↗

Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.

Adab-ı Muaşeret

Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazıları okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Çocukların ayarları ile oynamayın….

Çocuklara yaklaşımımız nasıl olmalı? Hangi davranışlar antipatiye sebep olur? Çocuklara hangi soruları sormamamız gerekir? Çocuğun …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.