İlmini gizleyene neden lanet edilir?

Hadiste beyan edildiği üzere; “Yüce Allah kime ilim verdiyse ilmi gizlememe hususunda ondan söz almıştır.”1 İlmi gizlemek Kur’an’da belirtildiği üzere Allah’ın lanetini gerektiren bir suçtur. Ayet-i kerimede şöyle buyurulmaktadır: “İndirdiğimiz apaçık hükümleri ve doğru yolu, insanlara biz Kitapta beyan ettikten sonra, gizleyenler (var ya), şüphesiz Allah onlara lânet eder. (onları rahmetinden kovar) ve bütün lânet edebilenler de, onlara lânet okur.”2

Bu ayetin arka plânında, hakikati gizleyen Yahudilerin lanetlenmesi söz konusu olsa da hüküm umumidir. Emanet olan ilmi gizleme hakkı kimseye verilmemiştir. Zira hadis-i şerifte de buyurulduğu üzere; “Kendisinden yararlanılmayan ilim, Allah yolunda infak edilmeyen hazine gibidir.”3 Bu hazinenin başına ne zaman neyin geleceği belli değildir. Ani bir ölüm, zihin kaybı veya geçirilen ağır bir beyin travması her şeyin sonu olabilir.

İlimde nasihatleşme

Bu hazinenin daima paylaşılmasını isteyen Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem şu önemli tavsiyeyi yapmıştır: “Ey kardeşlerim! İlim konusunda karşılıklı nesihatleşin/ birbirinize öğüt verin. Bazınız bazınızdan bir şeyler gizlemesin. Kişinin ilminde yaptığı ihanet, malında yaptığı ihanetten daha beterdir.”4 Bu hadis-i şerifi özelikle günümüz iletişim imkanlarından faydalanarak nasıl hayata geçirebiliriz, bunun üzerinde düşünmekte fayda vardır.

Peygamberimiz, ilmi gizlemeyi ihanet saymak suretiyle onun, sahibine emanet verildiğine de işaret etmiştir. Bu nedenle, gizleyerek ihanet etmek yerine layık kimseleri bularak paylaşmak esastır. Bu meyanda Peygamber Efendimiz; “Benim şu mescidime bir şeyler öğrenmek veya bildiklerini öğretmek gibi hayır amacıyla gelenler Allah yolunda cihad eden mücahidler konumundadır”5 buyurmak suretiyle bilgiyi paylaşmanın önemini belirtmiştir.

Yine aynı çerçevede; “Ancak iki kişiye gıpta edilir: Birisi, Allah’ın kendisine mal verip de gece gündüz onu ihtiyaç sahiplerine sarf eden; ikincisi de Allah’ın verdiği hikmetin gereğini yerine getiren ve bu hikmeti başkalarına da öğretendir”6 buyurmuştur. Abdullah bin Mübarek’in belirttiği gibi, paylaşılmayan ilimin başına; sahibinin ölümü, öğrendiklerini unutması veya bilgiyi tabi olduğu siyasilerin görüşlerine göre yorumlamak gibi felaketler gelebilir.7

Sert uyarılar

Hadis-i şeriflerde konuyla ilgili çok sert uyarılar bulunmaktadır. Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem; “Kime bir şey sorulur da o kişi ilmini gizleyecek olursa Allah Teâlâ, kıyamet gününde o kimsenin ağzına ateşten bir gem vuracaktır”8 buyurmak suretiyle ilmi ve onun içerisindeki hakikatleri gizleyenleri şiddetle yermiştir. Çünkü hakikati gizlemek tahrifin türlerinden birisidir.

Kitap Ehli, hakkı ya silerek/ imha, ya değiştirerek/ tebdil, ya da eklemelerde bulunarak tahrif ettikleri gibi dördüncü bir tür olarak gizlemek suretiyle de tahrif etmişlerdir.9 Yüce Allah’ın Kur’an’daki Yahudilerle ilgili tehditleri aynı günahı işleyen herkes için geçerlidir.10

Zamanımızdaki en büyük tahrif; hakikati çeşitli sebeplerle gizlemekle ve aşırı yorum yaparak dini ideolojik yorumlamakla; dünya sisteminin gölgesinde kompleksli yaklaşımlarla yapılmaktadır. Rabbani bir âlim böyle bir hataya kesinlikle düşmemeye gayret eder. Çünkü onun temel niteliklerinden birisi de ferasettir.

Dr. Mehmet Sürmeli/ İrfanDunyamiz.com

KAYNAKÇA

1 Suyuti, Cami’u-s Sağir, Hadis no:7767 c.II, s.475.
2 Bakara2/159
3 Heysemi, Zevaid, c.ı, s.184.
4 Heysemi, Zevaid, c.ı, s.141.
5 İbni Mace, Mukaddime,17, Had. no: 227,c.I,s.82-3.
6 Buhari,3, İlim,15, Hadis no:73, s.33.
7 El-Bağdadi, Hatip, Ahlak’u-r Ravi,c.I,s.510
8 Ahmed,Müsned, (Tah: Muhammed derviş, Had. no: 8054) c.III, s.172.
9 Kur’an’da tahrif kavramı ile ilgili bkz: Bakara2/75; Âl-i İmran3/78; Nisa4/46; Maide5/13, 41
10 Kurtubi, el-Cami li Ahkam’i-l Kur’an, c.II, s.9.

İstikamet Yazıları ↗

İslam’ın şuur boyutuna vurgu yapan yazıları okumak için tıklayın.

Kaynak Metinler ↗

İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Sami Efendi’nin havlusunu tutardım…

Aile olarak Konya‘ya Bozkır’ın Kızılçakır köyünden 1947 senesinin Ekim ayında gelmiştik. Babam beni götürdü, Sultan …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.