Mirasa böyle itiraz etmiş…

Yaşlı adam bir akşam iki oğlunu yanına çağırıyor ve onlara; “Yavrularım, benim yaşım ilerledi. Siz de çok şükür evli barklı koca insanlar oldunuz. Bir babanın evlatları üzerinde görevleri vardır. Ben şimdiye kadar babalık vazifesini elimden geldiğince yapmaya çalıştım. Şimdi yaşım ilerledi, sizde çoluk çocuğa karıştınız. Ben sağken malı mülkü size eşit, adil bir şekilde paylaştırmak istiyorum. Bu konuda herkesin razı olduğunu görmek, bilmek istiyorum” diyor.

Sonrasında bir akşam iki oğluyla oturuyorlar, ince ince çalışıyorlar. Malı mülkü iki tarafında içine sineceği şekilde güzelce ikiye ayırıyor. İki kardeş de “Tamam bu adil oldu” dedikten sonra da iş bitmiyor. Kura çekiyorlar. Kuraya göre herkes kendi payına düşene; ”Tamam adil oldu, hakkımdan razıyım” diyor. Ama bekleyin dostlar, belki de asıl hikaye bundan sonra başlıyor.

Hoş bir seda

İki kardeş evlerine gidiyor ve eşlerine durumu anlatıyorlar. Büyük kardeşin eşi bu duruma şiddetle itiraz ediyor. “Hayır bu asla hakkaniyetli olmamış, burada haksızlık var vs.” diyor. Demekle kalmıyor eşini de bu konuda ikna ediyor. Bilmem hikaye size tanıdık geldi mi? Siz bu itirazcı, bozguncu gelin mevzusunu düşünün biraz, ben asıl burada biraz da çocukların babasından bahsetmek istiyorum.

Yaşlı adam gençliğinde öğretmen olarak işe başlamış. Hayat işte “sır-rı kader” gereği olsa gerek birkaç sene sonra öğretmenliği bırakıyor. Sonraki hayatı ticaret ve hayır kurumlarında delice bir koşturmaca ile geçiyor. Yıllar geçerken vatan bayrak sevdalısı büyüğümüz sayısız güzel işe imza atıyor, garibanı fakiri koruyup kolluyor.

Tabi hayat akıp giderken imtihanın her türünden o da nasibini alıyor. İki küçücük çocuğu varken çok genç yaşta eşini kaybediyor. Senelerce küçücük yavrularına hem annelik hem babalık yapıyor. Tam bir tevekkül ve sabır ile bu imtihandan da alnının akıyla çıkıyor. Yani hayatın hakkını veriyor, gökkubbede çok hoş bir seda bırakıyor.

İtiraz etmiş

Şimdi tekrar gelin hanımın itirazına dönecek olursak, sıkı durun hanımefendi diyor ki; “Bu paylaşım adil değil, burada bize daha fazla mal düşmüş. Onların da çoluk çocuğu var, burada hak geçmiş, bizimki fazla olmuş.” Hanımı öyle deyince büyük evlatta düşünüyor düşünüyor ve hakikaten onlara fazla pay düştüğüne ikna oluyor.

Genç adam sabaha kadar sağa dönüyor, sola dönüyor uyuyamıyor. Sabah ilk iş babasının ve kardeşinin koluna sarılıyor ve bu işin içine sinmediğini onlara anlatıyor. Üç güzel adam tekrar oturuyorlar, üç aşağı beş yukarı tekrar hesaplar yapılıyor. Abinin payından belli bir miktarı kardeşe aktarıyorlar ve böylece güzelce helalleşiyorlar.

Dostlar bakmayın siz Tv kanallarındaki, sosyal medyadaki insanlığımızı acıtan, midemizi bulandıran kirli, çirkin hikayelere. Bir takım çirkinliklere inat halâ bu milletin kılcal damarlarında hak ve hakkaniyet duygusu akıyor çok şükür. Dostlar Allah Teâlâ insanı varlıkla yoklukla, eşiyle, kardeşiyle, evlatlarıyla, ana babasıyla imtihan ediyor. Bu güzel Ramazan günü hürmetine Rabbim her birimizi imtihanını hakkıyla verenlerden eylesin.

Son söz: Biz küçüğüz ama Allah çok büyük. En Güzel’e emanetsiziniz. Bu arada küçük bir not, hikayede geçen büyük oğul benim çok yakın bir dostumdur.

Dr. Faruk Öndağ/ İrfanDunyamiz.com

İyi Haberler ↗

İyiliklere, erdemlere, örnek davranışlara dair beyaz haberler okumak için tıklayınız.

Hatıra Arşivi ↗

Alimler, arifler, hocalar ve önemli şahsiyetlerin hatıralarını okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Mehmet Feyzi Efendi farklı bir zattı…

İmam hatipte okurken yaz tatillerinde İstanbul gibi manevi üstadların bol olduğu bir şehirde birçok güzel …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.