Şems-i Sivasî’den Padişaha nasihatler

Şemseddin- i Sivasi Hazretleri, hayâtının sonuna doğru, Sultan III. Mehmed Han‘la birlikte Eğri Seferi’ne katıldı. Eğri Seferiyle ilgili olarak talebelerinden Receb Efendi şöyle nakleder:

“Şemseddîn Sivâsî bir gün bu fakîri odalarına çağırıp; ‘Din düşmanlarının, sınırlardaki müslümanlara baskı ve zulümleri haddinden fazla olmuş, tahammül edilemez hâle gelmiştir. İçimde onlara karşı sefere gitme arzusu belirdi’ buyurdu. Bu sözü üzerine, ihtiyâr olduklarını zayıf bünyelerinin sefere çıkmaya engel olacağını ve bu husûsa dâir pâdişâhtan da herhangi bir haber gelmediğini söyledim.”

Çok geçmeden III. Mehmed Han, Osmanlı pâdişâhı oldu. Şemseddîn Sivasî hazretleri, altı deve, altı katır ve kendi için de bir at satın alıp, sefer hazırlığını tamamladı. Sivas’ta medfûn bulunan Gâzî Abdülvehhâb‘ın sancağını yanlarına alıp, Ayasofya yakınındaki Kapı Ağası dergâhında bulunan Koca Şeyh’e verdi.

Bütün sefer hazırlıkları tamam olunca, mübârek bir günde her türlü erzak ve mühimmat hayvanlara yüklendi. Bütün şehir ahâlisi Şeyh Şemseddîn Sivâsî’yi uğurlamak üzere toplandı. Beklerken bir kapıcıbaşı acele ile gelip, pâdişâhtan Eğri Seferine katılmak üzere dâvet geldiğini belirten fermânı okudu.

Bunun üzerine Şeyh Şemseddîn Hazretleri: “İşittik ve itâat ettik. Zâten biz iki senedir hazırlıklıydık. Bismillah, hemen gidelim.” diye el kaldırıp duâ buyurdu. Oradaki topluluk duâya âmin deyip, göz yaşları arasında uğurladılar.

Aziz Mahmud Hüdayi ile görüştü

Uzun yolculuktan sonra Üsküdar’a geldiler. Henüz genç olan, Azîz Mahmûd Hüdâyî onu karşılayıp, ellerini öptü. Şeyh Şemseddîn Sivâsî, Mahmûd Hüdâyî’ye; “Oğlum siz yegânesiniz (bir tânesiniz). Bugünden sonra fazlalaşırsınız.” diye duâ edip, ileride çok büyük bir velî olacağını müjdeledi. O gece sabaha kadar birlikte sohbet ettiler.

Sohbet esnâsında Azîz Mahmûd Hüdâyî; “Yaşınız seksene ulaşmış, vücûdunuz da zayıftır. Kendinize eziyet etmeseniz, çünkü her an nefsiniz ile büyük cihaddasınız.” diyerek, seferden alıkoymak istedi. Bu sözüne cevâben: “Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmın bütün emirlerine uymak lâzımdır. Büyük cihâdı yaptık. Ancak küçük cihâd kalmıştı. Bu emirlerine de ihtiyâr olarak uymak isteriz.” buyurdu.

Üsküdar’da üç gün kaldıktan sonra, dördüncü gün, Pâdişâh tarafından gönderilen bir kadırga ile İstanbul’a geçip, Ayasofya yakınında bir yere yerleştirildi. Daha sonra Sinan Paşa köşküne, Pâdişâh Sultan III. Mehmed Han tarafından dâvet edildi. Uzun müddet sohbette bulundular.

Eğri kalesinin fethine katıldı

Birkaç gün İstanbul’da kaldıktan sonra Pâdişâh ve orduyla birlikte yola çıkıp, Eğri Kalesi önlerine ulaştılar. Kale kolay bir şekilde fethedilip, harab olan yerler tâmir edildi.

Şeyh Şemseddîn-i Sivâsî Hazretleri, zaferi müjdelemek üzere Pâdişâhın huzûruna çıktı ve aralarında şu konuşma geçti: Pâdişâh;

– Buyurun ey gönlümün sultânı, dedi. Şemseddîn Sivâsî;

– Vâdini yerine getiren, kuluna yardım eden ve kâfirleri hezîmete uğratan Allah’a hamd olsun. Ey benim pâdişâhım! Eğer dinlerseniz birkaç kelime nasîhat etmek isterim, deyince, Pâdişâh;

– Ey insanlara hakkı tavsiye eden üstâdım! Buyurun. Hak olan sözü dinlerim, dedi. Şemseddîn Sivâsî;

– Ey benim pâdişâhım! Yeryüzünde Allah Teâlânın halîfesi olanların niyetleri; Allah Teâlâ’nın rızâsını kazanmak olup, dayandıkları ve güvendikleri, Allah Teâlâ olması gerekir. Savaşta askerlerin çokluğuna güvenmeyip, kuvvet ve kudret sâhibi Allah Teâlâ’ya tevekkül etmek gerekir. Âyet-i kerîmelerde meâlen; “Siz de, düşmanlara karşı gücünüzün yettiği kadar, her türlü kuvvet ve cihâd için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın.” (Enfâl sûresi: 60) ve “Ey îmân edenler! Düşmana karşı hazırlığınızı görün ve silâhlarınızı takınarak cihâda hazır olun da birlikler hâlinde savaşa çıkın, yâhut toptan seferber olun.” (Nisâ sûresi: 71) emredildiği üzere, savaş için gerekli hazırlıklar yapılmalı. Ancak, buna güvenmeyip Allah Teâlâ’ya tevekkül ve îtimâd etmelidir. Eğer Allah Teâlâ’ya güvenmeyip askere ve cephâneye güvenilir ise hezîmet, yenilgi zuhûr eder. Kalbden Cenâb-ı Hakk’a tam tevekkül edip, hâlis kalb ile yönelebilirsen, zafer müyesser ve mukadder olur. Bizden hüznü giderenAllah’a hamd olsun.

Ey pâdişâhım! Bilesin ki, deden Fâtih Sultan Mehmed Han, İstanbul’un fethine niyetlenince, Akşemseddîn’in refâkatı ve duâsı bereketiyle fetih müyesser oldu. Akşemseddîn hazretleri; “Ey pâdişâhım! Büyük fethin şükrân ifâdesi olarak nice câmi, mescid, medrese ve hamamlar inşâ etmek gerekir.” buyurmuştu. Bunun üzerine Fâtih Sultan Mehmed Hân’ın da, nice hayır ve hasenât yapmış olduğu mâlumunuzdur. Aynı şekilde, sizin de isminiz Sultan Mehmed, duâcınız hakîrin dahî ismi Şemseddîn’dir. Bu güzel fethin şükrânesi olarak zâtınız dahî, reâya (halk) ve fukarâ üzerinden sıkıntıyı kaldırıp, İslâm askerine ihsânlarda bulunup, her makâma dindar, adâletli ve doğru kimseler tâyin etmeniz gerekir” buyurdu.

Bu nasîhatları can kulağıyla dinleyen Pâdişâh III. Mehmed Han şu cevâbı verdi:

– Bin can ile kabûl ettim ve nasîhatinize fazlasıyla riâyet edeceğim.

Sivas’a dönüş

Pâdişâh, ordusuyla birlikte İstanbul’a döndüğünde, Şemseddîn-i Sivâsî’nin İstanbul’da kalmasını ısrarla ricâ ettiyse de kabûl ettiremedi. Şemseddîn-i Sivasî ihtiyârlığının yanında, seferin şiddetinden ve kışın aşırı soğuğundan hayli yorgun ve zayıf düşmüştü. Hayâtının son anlarını yaşadığını anladığından, rûhunu âilesinin ve sevenlerinin yanında teslim etmek istediğini belirterek izin istedi.

Sivas’a döndü. Gelişinden kısa bir müddet sonra, amcazâdesi ve dâmâdı olan Receb Efendiyi vazifesine tâyin etti. Şemseddîn Sivâsî vefâtlarına yakın, talebelerini odasına çağırdı. Onlarla birlikte bir saat kadar Allahü teâlânın zikri ile meşgûl olduktan sonra, duâ edip, rûhunu teslim etti.

Kaynak: Evliyalar Ansiklopedisi, Şems-i Sivasi Bölümü

İrfanDunyamiz.com

Altın Öğütler ↗

Hayatınızı değiştirecek birbirinden faydalı altın öğütler okumak için tıklayın.

Dua Defteri ↗

Gönüllerin pasını silen birbirinden güzel dualar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Mahmud Efendi’nin başlıca hizmeti…

Sosyolog Prof. Dr. Bedri Gencer Hoca Milat Gazetesi’ne verdiği mülakatta Mahmud Efendi’nin ütopik cemiyeti İslâmîleştirme …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.