Başta Şifa-i Şerif Şerhi adlı hadis kitabı olmak üzere birçok önemli esere imza atan ve aynı zamanda bir gönül insanı olan büyük İslam âlimi Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir Hocamızın berrak ilim hazinesinden istifade etmeye çalıştık.
Efendimizin gençlik döneminden biraz bahseder misiniz? Peygamber Efendimiz nasıl bir delikanlıydı?
Sevgili Efendimizin gençlik dönemi, çürümüş, kokuşmuş, bozulmuş bir toplumda geçti… O devir, bütün kötülüklerin yaşama ve tutunma imkânı bulduğu bir zaman dilimiydi… Onun için bu devir bizim kültürümüzde “Câhiliye Devri” diye anılır.
Kâinâtın Rabbi onu bütün insanlığa örnek bir şahsiyet olarak göndereceği için hiçbir kötülüğün ona yol bulmasına izin vermedi… Bunu bir misâlle anlatalım: Arkadaşlarının yağlandıra ballandıra anlattıkları gece hayatının nasıl bir şey olduğunu o da merak etti ve bir eğlenceye gitmek istedi… Fakat o yere yaklaştığı zaman Allah Teâlâ kendisine öyle derin bir uyku verdi ki, uyuya kaldı ve o kötülük merkezlerine yaklaşma imkânı bulamadı… Ayrıca dürüstlüğü, güvenilirliği, doğru sözlülüğü, sözünde durması, yardım severliği gibi üstün özellikleriyle dikkati çekti.
Efendimizin gençlik yıllarında katıldığı dernek ve organizasyonlar var mıydı? Bu konuda bilgi verir misiniz?
Câhiliye Devri’nde Mekkeli bazı zalimler, şehre haccetmek ve ticaret yapmak maksadıyla gelen, ama yanlarında kendilerini savunacak adamları bulunmayan yabancı tüccarların mallarını satın alıyormuş gibi yapar, fakat parasını ödemezlerdi. Böyle durumlara engel olmak maksadıyla “erdemli insanların yemini” anlamında Hilfü’l-füdûl adlı bir dernek kuruldu. Resûl-i Ekrem Efendimiz o sıralarda yirmi yaşlarındaydı. O da bu derneğe üye oldu. Peygamber olduktan sonra da haksızlığa uğradığını gördüğü insanların yanında yer aldı ve onların hakkını zalimden almak için canla başla mücadele etti.
Efendimiz gençleri ne tür etkinliklere yönlendirmiştir? Mesela sporu tavsiye etmiş midir?
İnsanın en önemli görevi, Yüce Rabbine kulluğunu göstermek, O’na ibadet etmektir… İbadetin en mükemmel, en kusursuz şekilde yapıldığı dönem, insanın sağlıklı, güç ve kuvvetinin yerinde olduğu gençlik dönemidir… Allah Teâlâ’ya gerektiği şekilde kulluk yapamadan harcanan gençlik dönemi, bir insan için en büyük kayıptır. Dinimiz insanın ibadetlerini en güzel şekilde yapabilmesi için güçlü, kuvvetli olmasını ister. Allah’ın Sevgili Elçisi gençleri hem dinlerini öğrenmeye hem de onu en güzel şekilde yaşamaya teşvik ederdi. Gençlere hem bu maksatla hem de cihada katıldıkları zaman başarılı olmaları düşüncesiyle yüzmeyi, ok atmayı, biniciliği tavsiye buyurmuş, bunların basit birer spor değil, Allah’ı zikretmek kadar değerli işler olduğunu bildirmiştir… Resûl-i Ekrem Efendimizin Adbâ adlı devesini yarışlara soktuğunu ve onun birinciliği diğer develere kaptırmadığını bilmekteyiz. Efendimiz’in önem verdiği sporlardan biri de koşmaktır. Onun Hz. Âişe annemizle koştuğunu, önceleri sevgili annemiz Peygamber Efendimizi geçtiği halde sonraları annemiz biraz kilo aldığı için Resûlullah Efendimiz’in onu geçtiğini bilmekteyiz. Fahr-i Âlem Efendimiz çocukları bizzat sıraya dizer, onlar arasında usulüne uygun şekilde koşu yaptırır, başarılı olanları ödüllendirirdi… Efendimizin gençlerle öylesine kaynaşmıştı ki, çocukluktan gençliğe tam olarak geçmeyen bazıları, onunla birlikte savaşa katılmaya can atardı. Fahr-i Âlem Efendimiz bunlardan gösterişli olanları seçip onların savaşa katılmasına fırsat verirdi. Seçilme şansı bulamayanlar, kendilerinin seçilen bazılarından daha güçlü ve başarılı olduklarını, güreşte onları yenebileceklerini, onlardan daha iyi ok atacaklarını iddia ettikleri zaman, sevgili Efendimiz onlar arasında müsabaka yapar, kendini ispat edenleri savaşa kabul eder ve onlara durumlarına uygun hizmetler verirdi.
Efendimizin peygamber olduktan sonra gençlerle ilişkileri nasıl olmuştur?
İlk Müslüman neslin hemen hemen hepsi gençti… İslâmiyet’i kabul edenlerin çoğu yirmi yaşın altındaydı… İslâm tarihinin en ünlü şahsiyetlerinden Zübeyr İbni Avvâm Müslüman olduğunda daha on altı yaşındaydı. Peygamber Efendimizin dayım diye iltifat ettiği kahraman sahâbî Sa’d İbni Ebî Vakkas henüz on yedi yaşındaydı. Zeyd İbni Hârise yirmi iki yaşındaydı. Resûlullah Efendimiz onlarla toplantılar yapar, kendilerini her bakımdan yetiştirmeye çalışır, erginlik çağına girmiş herkese sorumluluk verirdi. Ashâbına gençlerle meşgul olmalarını tavsiye ederdi. En çok hadis rivayet eden yedi kişinin hemen hepsi gençti. Bu yedi kişiden biri olan Ebû Saîd el-Hudrî, Efendimiz vefat ettiğinde henüz yirmi yaşındaydı. Daha sonraki yıllarda gençleri görünce onlara şöyle seslenirdi: “Merhaba, ey Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bize vasiyet ettiği gençler! Resûlullah bizlere, meclislerimizde size yer açmamızı ve hadisleri size öğretmemizi emrederdi. Çünkü siz bizim halefimizsiniz ve bizden sonraki ehl-i hadis siz olacaksınız.”
Efendimizin gençlere yaptığı tavsiyeler, öğütler nelerdir?
Fahr-i Âlem Efendimiz gençleri dini en güzel şekilde yaşamaya teşvik ederdi. “Temiz bir hayat içinde Rabbine kulluk ederek büyüyen gençlerin” hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde Allah Teâlâ’nın özel ikramına nail olan ve Arş’ının gölgesinde dinlenen yedi bahtiyardan biri olduğunu söylerdi. Gençleri iffetli yaşamaya teşvik ederdi. “Nefsinin arzularına esir olmayan genci Allah Teâlâ pek sever.” buyururdu… Genç sahâbîlerden Abdullah İbni Mes’ûd’un haber verdiğine göre, bir gün Peygamber Efendimiz onlara şöyle hitap etmişti: “Gençler! Evlenme imkânına sahip olanlarınız evlensin. Çünkü evlilik gözü haramdan ve insanı zina batağına düşmekten daha iyi korur. Buna imkân bulamayanlar ise oruç tutsun; çünkü oruç cinsel duyguları firenler.” Kureyşli gençlere hitap ettiği bir konuşmasında onlara şöyle buyurmuştu: “Ey Kureyşli gençler! Zina etmeyiniz! İffetinizi koruyunuz. İffetini koruyana cennet var!”
Ebû Saîd el-Hudrî, Efendimiz vefat ettiğinde henüz yirmi yaşındaydı. Daha sonraki yıllarda gençleri görünce onlara şöyle seslenirdi: “Merhaba, ey Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bize vasiyet ettiği gençler! Resûlullah bizlere, meclislerimizde size yer açmamızı ve hadisleri size öğretmemizi emrederdi. Çünkü siz bizim halefimizsiniz ve bizden sonraki ehl-i hadis siz olacaksınız.”
Efendimizin gençliği delilikten bir şube olarak nitelendirmesini nasıl anlamamız gerekir?
Bizdeki “delikanlı” ifadesi, gençliğin neden bir tür delilik olduğunu anlamayı kolaylaştırır. Vücuttaki kanın coşkulu bir şekilde deli deli akması, genci şehevî duygularının peşine daha kolayca düşmeye, mâneviyâtı için zararlı olan şeyleri fazla düşünmeden yapmaya sevk eder… Çünkü bu tür duygular aklı esir alır, aklın yol gösterici işlevini âdeta çalışmaz hale getirir. Bunun içindir ki sevgili Efendimiz “Gençlerinizin en hayırlısı yaşama üslûbu bakımından yaşlılarınıza benzeyenler, yaşlılarınızın en kötüsü de yaşama tarzı bakımından gençlerinize benzeyenlerdir” buyurmuştur. (Ebû Ya’lâ, Müsned (Esed), XIII, 467) Yaşlıya benzeyen gençte ilmin vakarı ağır basar; onda hilmin ağırbaşlılığı görülür; takvanın saflığı ve temizliği hayatına hâkim olur. Allah Teâlâ böyle bir genci dünyada koruması altına, âhirette de Arş’ının gölgesi altına alır. O meşhur hadîs-i şerif hepimizin hayâlini süsler.
Sizce ideal gençliğin birinci vasfı ne olmalıdır?
İdeal gençliğin birinci vasfı derin ve köklü bir imana sahip olmaktır. İmanlı genç, İslâm dininin yegâne hak din olduğuna bütün benliği ile inanmalıdır. “Beni yaratan Rabbim benden ne istiyorsa, benim biricik rehberim olan sevgili Peygamberim bana neyi tavsiye ediyorsa, elimden geldiği ölçüde onları yapmaya gayret edeceğim” diye kendine söz vermelidir. Dünyanın gönül çeken câzibesine asla kapılmamalıdır. “Bundan bin kat daha iyisini, daha güzelini Rabbim bana elbette verecektir” diye düşünmeli ve buna bütün varlığı ile inanmalıdır. Çünkü gerçek olan budur. Genç, böyle bir imana sahip olmak için dinini çok iyi öğrenmeli ve öğrendiklerini, en yakınlarından başlayarak o bilgilere muhtaç olanlara öğretmelidir. Kendisi gibi imanlı gençlerin sayısını çoğaltmanın yolu budur.
Genç kardeşlerinize son olarak ne söylemek istersiniz?
Biz dünyaya eğlenmeye değil, ahirete hazırlanmaya geldik… Bizim asıl yurdumuz ahiret yurdudur… Hayat, bize, ahiret hazırlanmak için verilmiş bir fırsat ve en büyük sermayedir… Bu sermayeyi kaybedenin onu yeniden kazanma şansı yoktur. Allah’a iyi bir kul, Resûlullah Efendimize iyi bir ümmet olmaya gayret edelim. Kur’ân-ı Kerîm mü’minlere, Resûlullah’ı canlarından çok sevmeyi ve ona itaat etmeyi emrettiği için, Fahr-i Âlem Efendimiz de onlara bu hayat verici gerçeği hatırlatmıştır. Gençlere birbirlerini Allah için sevmeyi, İslâm kardeşliği etrafında birleşmeyi ve kardeşlerini kendi dertleriyle baş başa bırakmamayı tavsiye buyurmuştur. Genç kardeşlerime, Cenâb-ı Mevlâ’dan iki cihan saadeti niyaz ederim.
Aydın Başar/ Genç Dergi