Sungur Abi’nin hayatındaki ilginç detay…

Bediüzzaman Hazretleri arkasında iki tür eser bırakarak bu dünyadan ayrıldı: Bunlardan birisi, telif ettiği eserlerdi. İnsanlık âlemi, onun dünyayı teşrifiyle, Risale-i Nur denen bir ilim ve iman âbidesiyle tanıştı. Bediüzzaman’ın diğer eserleri, onun inşa ettiği eserlerdi. Onu veya eserlerini tanıdıktan sonra yeni bir hayata başlayan ve her biri birer iman, ahlâk ve şehamet âbidesi halini alan insanlar da bu sınıfa girer.

Ebediyet âlemine milletçe uğurladığımız Sungur Ağabey, Bediüzzaman Hazretlerinin inşa ettiği en büyük ve en muhteşem eserlerden biriydi: tıpkı Âyetü’l-Kübrâ gibi, Haşir Risalesi gibi, aynı elden çıkmış ve kâinata aynı hakikatleri anlatan bir eserdi. Üstadının rahle-i tedrisine o gencecik bir Anadolu çocuğu olarak girdi, bu dünyadan Cumhurbaşkanıyla, Başbakanıyla, Diyanet İşleri Başkanıyla birlikte bir milletin “ağabeyi” olarak ayrıldı.

Şimşekler çaktı

Mustafa Sungur Risaleleri tanıdığı zaman, Köy Enstitüsünde henüz formatlanmış, delikanlılığın bütün enerjisiyle Devrimlerin yaman bir savunucusu olarak hizmet vermek üzere öğretmenliğe başlamıştı. O sıralarda eline geçen Risalelerin birkaç sayfası, yıllarca süren formatlama işlemini iptal etmeye kâfi geldi. 

“Okuduğum satırlar bende şimşekler çaktırıyordu,” diyor Sungur Ağabey o günleri hatırlarken: “İlk defa okuduğum bu satırlardan mis gibi kokular geliyordu. Onları hava gibi teneffüs ediyor, su gibi içiyordum. Sanki ezelden ebede kadar uzanmış hudutsuz bir kâinat ve zaman, benim için diriliyordu. İmanın dersleriyle bütün zaman ve mekânlara sahip oluyorum gibi bir saadet buluyordu. Sonraları anladım ki, bu, hakikat-i imanın nuru ve tecellîsidir. Risale-i Nur’lar, hep bu hakikat-i imaniyenin insana kazandırdığı nur ve saadetleri beyan etmektedirler.”

Afyon hadisesi

Sungur Ağabey, Risalelerle tanışmasından bir sene kadar sonra, 1947 yılının bir güz ikindisinde, Bediüzzaman’ı “Emirdağ’da oturduğu mütevazi kulübesinde” ziyaret etti. Bu ziyaretin üzerinden bir buçuk sene geçmemişti ki, Afyon hadisesi patlak verdi.

Bediüzzaman ile yakın talebeleri tutuklandıklarında, henüz on sekiz yaşında bir muallim olan Mustafa Sungur’un bütün düşüncesi, ne yapıp yapıp Afyon cezaevinde onlara iltihak edebilmekti. Bunun için annesine bile dua ettiriyor, kadıncağız da bir mektep veya üniversite zannederek “medrese-i Yusufiyeye girmesi için” oğluna dua ediyordu.

Dualar kabul edildi, Sungur Ağabey cezaevi çatısı altında Üstadına kavuştu. Oysa o sırada genç muallim yeni evliydi ve beşikte iki çocuğu vardı. Yıllar sonra o günleri büyük bir hasretle anarken şöyle diyecekti Sungur Ağabey: “Afyon hapsi, bizim için hapis değildi. Sanki Cennet bahçelerinden bir köşe! Çünkü Hazreti Üstad’la aynı çatı altında bulunuyor, hiç olmazsa haftada bir kaçamaklı ziyaret ediyorduk. Çok şahane günler geçirdik.”

1953’te Risale-i Nur ve Bediüzzaman ile ilgili bir yazısından dolayı Samsun’da tekrar hapse giren Sungur Ağabey, 1954’ten itibaren de, vefatına kadar Üstadının dizi dibinde kaldı, ondan ders aldı, onun sohbetinde feyizlere gark oldu, onunla hizmetten hizmete koştu. O artık Üstad’ında ve Risale-i Nur hizmetinde fani olmuş, iman hakikatlerini yaşamak ve yaşatmaktan başka bir hayat bilmez olmuştu.

Fena fin nur

“Hayatım hayatınla devam edecek” müjdesini verdi Üstad’ı ona. Haber verdiği gibi oldu. Yarım asırdan fazla bir zaman boyunca, Bediüzzaman, âdeta onun cesedinde yaşadı. Okuduğu Nur, soluduğu Nur, anlattığı Nur, hayali Nur, hayatı Nur idi.

Himmeti ve hizmeti vatan sathıyla sınırlı kalmadı. Dünyanın dört bir yanında, özellikle Türk cumhuriyetlerinde ve Rusya’da yüz binlerce insanın önüne, ebedî saadet yurdunun kapılarını, Yer ve Göklerin Rabbi, onun ve etrafında kenetlenen insanların vasıtasıyla açtı.

Defalarca girip çıktığı hapishaneler, Sungur Ağabey için bir musibet değildi. Onun maruz kaldığı asıl büyük musibet, derin devlette yuvalanmış ifsat şebekeleri tarafından üretilen ve maalesef birçok safdil dostu da iğfal eden iğrenç iftiralar şeklinde kendisini buldu. Fakat İlâhî kader, daha onun sağlığında iken bu oyunların içyüzünü herkese göstererek Sungur Ağabeyi bu dünya hayatında da temize çıkardı.

En sabırlı insanı bile hayattan küstürmeye yetecek bir iftira kampanyası karşısında Sungur Ağabey büyüklüğünü ve vakarını bozmamış, hattâ, gerçekler ortaya çıktıktan sonra da, bu imtihandan pek sağlam şekilde çıkamayan dostlarına karşı onları utandıracak bir tavır içine girmemişti. Fakat ömrünün son senesinde maruz kaldığı bir ihanet, Sungur Ağabeyin tahammül edeceği cinsten birşey değildi. Çünkü bu defa hedefte kendi şahsı değil, Üstadının emaneti olan Risale-i Nur vardı.

Müellifinin ve vârislerinin herkesçe bilinen muhalefetine rağmen, “sadeleştirme” adı altında başlatılan kapsamlı bir tahrifat faaliyeti, Sungur Ağabeyin bütün hayatı boyunca yaşadığı acıların en büyüğü oldu. Ahirete intikaliyle sonuçlanan hastalığına kadar bu ıztırap içinde yaşadı; ıztırabını da her fırsatta en şiddetli tabirlerle dile getirmekten hiçbir zaman geri durmadı.

Sungur Ağabey‘in hayatı bizim dünyamızın ölçüleriyle açıklanabilecek bir hayat değildi; ölümü de hayatına münasip şekilde tecellî etti. Gayb âlemlerinde nerelerin cereyan ettiğini bilemiyoruz; fakat bu olup bitenlerin bizim âlemimize yansıması, Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet Görmez Hocanın gördüğü bir rüya şeklinde tezahür etti. Sayın Başkan, rüya âleminde Sungur Ağabey‘in babası tarafından aldığı davete uyarak onu ziyarete geldiğinde, hayli zamandır şuuru kapalı vaziyette yatan Sungur Ağabey‘in gözlerini açarak onun selâmını aldığına şahit oldu. Birkaç dakika sonra ise Sungur Ağabey bu âlemi geride bırakarak Rabbine kavuşmuştu.

Not: Bu yazı 2012 Aralık’ında Son Devir’de yayınlandı.

Ümit Şimşek/ İrfanDunyamiz.com

RİSALE-İ NUR ÇEVRESİ İRFAN DÜNYAMIZ

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Yüz yüze iletişimde on altın kural…

Yüz yüze iletişim; doğrudan, aracısız bir iletişimdir. Bu iletişim iki kişi arasında olabileceği gibi, bir …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.