Kafirun Sûresini doğru anlayın!

Müslümanlar kâfirlerin tanrılarına ve ilahlaştırılmış kurumlarına itaat/ ibadet etmezler. Küfre karşı her zaman tavırlı dururlar. (Bkz: Yunus 10/104; Enbiya 21/67, 98.) Bu hâl Müslüman olmanın doğal sonucudur. Unutmayalım ki İslâm’da, iman ve ibadette sentez olmaz. Allah emreder, Peygamber’i açıklar ve Müslümanlar da uygular.

Bu konuda Kâfirûn suresinin mesajı oldukça nettir. Peygamberimizi İslâm davasından çeşitli işkencelerle vazgeçiremeyen Mekke müşrikleri en sonunda Peygamber Efendimize uzlaşı teklifinde bulunmuşlardır. Teklif şöyle; “Bir sene biz senin ilahına tapalım, bir sene de sen bizim ilahlarımıza ibadet et.” (Es-Safedi, Keşf’ü-l Esrar ve Hetk’ü-ı Estar, c. IV, s. 621.)

Bu teklif kabul edilse düşmanlık bitecek ama tevhidi inanış da ortadan kalkacak; risalet anlamını yitirecek. Yüce Allah, müşriklerin bu ilahları birleştirme teklifine Kâfirûn Suresi’nde şu ayetlerle karşılık vermiştir: Sure için tefsiri bir meali tercih ettik ki şöyledir:

“Ey Müslüman! Gerek servet, şöhret, makam vs. vadeden, gerek tehditler savuran, gerekse akla gelmez hesaplarla sinsice yanaşan, dinin temel ilkelerinden taviz vermen için sana teklifler sunan inkârcılara seslenerek, bu konuda bütün ümitlerini kırıp, daha ‘pazarlığa’ başlamadan son noktayı koymak için) de ki: Bakın, ey inkârcılar/kâfirler! (Ben bir Müslümanım. Bir elime Ay’ı, bir elime Güneş’i verseniz bile) sizin taptığınız ve beni de kulluğa çağırdığınız o sahte ilâhlara tapmam! “Nitekim siz de benim kulluk ettiğim (sonsuz ilim, hikmet, kudret, adâlet ve merhamet sahibi, eşi ve ortağı olmayan, âlemlerin biricik sahibi, yöneticisi, efendisi, Rabb’i ve İlâhı olan) O yüce Kudret’e kulluk etmiyorsunuz. (O hâlde hiç boşuna ümitlenmeyin) ben sizin taptığınıza tapmadım, (tapmıyorum ve ebediyen tapacak değilim!) (Zaten bu inkârcı tavrınızdan vazgeçmediğiniz sürece) siz de asla kulluk etmeyeceksiniz, benim kul olduğum yüce Allah’a! (Size göre bireysel, toplumsal, ekonomik, siyasal alanlarda Allah’tan başka sözü dinlenecek, kulluk yapılacak nice varlıklar var; benim ise hayat programımı belirleyen Kur’an’ım, izinden yürüyeceğim Peygamber’im var!) Öyleyse, (birbirimizi kandırmayalım, açık ve net konuşalım. Hak ile batıl arasında bir uzlaşma, bir kaynaşma olamaz!) Sizin dininiz size, benim dinim bana!” (Kâfirûn 109/1-6. Kafirun suresinin tefsiri meali Mahmut Kısa’nın mealinden alınmıştır.)

Mealini vermiş olduğumuz surede Allah Teâlâ, inkârcılara karşı bir Müslümanın alması gereken tavra ve iman-itaat alanında tavizsiz bir tutum sergilemesine atıfta bulunmaktadır. Ayetlerdeki tekrar gibi gözüken ifadeler tekrar olmayıp tavrın net olmasına yapılan vurgulardır. Denmek isteniyor ki; “Ben ne geçmişte, ne bugün ne de gelecekte sizin düzmece sahte ilahlarınıza ve hevanızı tanrılaştırarak uydurduğunuz kurallara itaat/ibadet etmeyeceğim.” (Es-Safedi, Keşf’ü-l Esrar ve Hetk’ü-ı Estar, c. IV, s. 621)

Sahte ilahlara ve kendilerini tanrılaştıran kurumlara net tavrı anlatan bu sureyi bağlamından kopararak ve yumuşatarak; “Siz kendi görüşünüzde serbestsiniz, ben de görüşümde…” diye anlamlandırıp sonra da; her görüş onanıyor ifadesiyle laikliğe Kur’an’dan delil bulmak Belam’ın bile aklına gelmeyen bir sapıklık örneğidir. Tekrar edelim; “Sizin dininiz size, bizim dinimiz İslâm da bize…”

Dr. Mehmet Sürmeli/ İrfanDunyamiz.com

İstikamet Yazıları ↗

İslam’ın şuur boyutuna vurgu yapan yazıları okumak için tıklayın.

Kaynak Metinler ↗

İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Mehmet Feyzi Efendiyi ziyaretimiz…

İmam hatipte okurken yaz tatillerinde İstanbul gibi manevi üstadların bol olduğu bir şehirde birçok güzel …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.